Görüldüğü gibi Urfa'da bazı edebi mahfiller gazete ve dergilerin etrafında şekillenmiştir. Bir de bazı kitapevleri…
Mesela Hulusi Kitapevi vardır. Sarayönü'nde. Kapaklı Pasajı'nın karşısında. Hemen bitişiğinde de ressam Sami Barlas'ın kırtasiye dükkânı vardı. Bir ek bilgi vereyim: Geçen yüzyılın Urfa gazetelerini taradım Sami Barlas'ın resim yanında yazılar yazdığını gördüm. Gazete köşe yazarlığı yapmış. Bu adam aynı zamanda kitapevi sahibi. Hulusi Kitapevi'ne dönecek olursak… Aslında ilk sahibi şair yazar Bedri Alpay'dır. Daha onun zamanında bir edebi mahfile dönüşmüştür. O dönem şair ve yazarlarının, edebiyat öğretmenlerinin buluştuğu, Halide Nusret'in de zaman zaman uğradığı bir yerdir. Bedri Alpay daha sonra İzmir'e yerleşince Hulusi Kılıçarslan'a devretmiş, o da adını "Hulusi Kitapevi" yapmıştır. Varlıklı bir adam. Aynı zamanda şairdir. Hece ile çok güzel şiirler yazmıştır. Halide Nusret Urfa'da iken onunla dostluk kurmuş, birlikte şiir gecelerinde şiir okumuşlar. Aslında CHP'lidir, ama milliyetçi muhafazakârdır. Vatan, millet, memleket şiirleri yazmıştır. "Urfa Kurtuluş Marşı" da onundur. Urfa kültürünü içselleştirmiş bir Urfalıdır. 50'li, 60'lı, 70'li yıllarda şehrin kültürel nabzı Hulusi Kitapevinde atmıştır. Fikret Otyam, Yaşar Kemal, Bekir Yıldız gibi dışarıdan gelen ünlü isimlerin de uğrak yeridir. Hulusi Bey, 1971'de Ankara'ya yerleşince dükkânı devralanlar işi kırtasiyeciliğe döndürmüştür.
M. Sarmış: Naci İpek'in Özlem Kitapevi de var.
M. Kurtoğlu: Tam onu söyleyecektim. Hulusi Kılıçarslan'dan sonra Naci İpek Özlem Kitapevini açar. Sarayönü'nde Hazar Pasajı'nın içinde, köşede. Orası da kısa zamanda edebi bir mahfile döner. Naci abi Urfa'nın yaşayan en eski gazetecisidir. Şimdi çok yaşlandı, bir hayli de rahatsız. Son yıllarda Aydın'da yaşıyor. Urfa'da birçok gazete ve dergi çıkarmıştır. Karakoyun, Fırat, Anzılha gibi… Cumhuriyet Gazetesinin temsilciliğini de yaptığından dolayı dışarıdan gelen bütün solcu, sosyal demokrat, liberal, Kemalist yazarların, şairlerin, sanatçıların Urfa'ya geldiği zaman temasta bulunduğu bir kişidir. Fikret Otyam, Yaşar Kemal, Bekir Yıldız ve daha adını sayamadığım nice şair yazar, gazeteci gelip Özlem Kitapevinde buluşur. Müslüm C. Akalın Naci abinin yanında çalışmıştır. Mehmet Faraç Özlem kitabevine uğrayanlardandır. Orası yerli yazar ve gazetecilerin de müdavimi olduğu bir yerdir.
80'li, 90'lı yıllarda bu sefer İslami yayınları satan kitapevleri öne çıkıyor. Davet Kitapevi bunların en önemlisidir. Önce Karameydanı'na yakın İzgördü Pasajında idi, sonra Bahçelievler'e taşındı. Önce Emin Gelener'in, daha sonra Remzi Yılmaz'ın sahipliğini yaptığı Davet Kitapevi'nin Urfa'nın dini olarak mayalanmasında çok önemli bir yeri vardır. İslami camianın, bu arada onların yazmaya meraklı kesiminin gelip buluştuğu bir mekândı. Onu da edebi bir mahfil saymak gerekir. Sosyoloji doçenti ve TYB Urfa Şube başkanı Mahmut Kaya'nın Davet kitapevi ile ilgili bir makalesi, adını hatırlayamadığım İz Yayıncılık'ta çıkan bir kitapta yayınlanmıştı. Orda daha geniş bilgi edinebilirsiniz. (Köksal Alver-Duran Boz, "Mekân Hikayeleri", İz Yayıncılık, İstanbul, 2017)
Az önce başka bir vesile adı geçen Dergâh Kitapevi'ni de bu kapsamda saymak gerekir. Rahmetli Abdülkadir Özen, sanıyorum İmam Hatip öğretmenleri ile temas halindeydi. Onların çerçevesinde kitaplar getiriyordu. Onlar da hem kendileri alıyor, hem öğrencilerini yönlendiriyordu.
Aklıma gelmişken Hacı Reşit Mancı'nın kitapçı dükkânı da anmam gerek. Attar Pazarı'nda Attar İsa'nın dükkânın karşısında bulunan küçük bir yer. Edebi mahfil sayılır mı bilmiyorum, ama şehrin belki de ilk sahafı ve kitapçısıdır. Rahmetli Reşit Mancı Arapça ve Osmanlıca kitaplar alıp satardı. Urfa'dan topladığı çok sayıda el yazma eseri Suriyelilere satmıştır. 1970'lerden sonra oğlu o işi sürdürmüştür.
M. Sarmış: Bakır Yavuz'u da unutmamak lazım.
M. Kurtoğlu: Tabii, haklısın. Hem kitapçı, hem kırtasiyeci. O da İslami kesimin uğrak yerlerinden biri idi. Bakır Yavuz da o camianın sevilen sayılan simalarındandı.
M. Sarmış: Ben de ortaokul yıllarımda ilk ciddi kitaplarımı oradan aldım.
M. Kurtoğlu: Arada unuttuğum bir şey daha var: Halkevleri… Eğer devlet eliyle oluşturulan bir edebi mahfil diyorsan, "Halkevleri"ni anmak gerekir. Urfa'da Halkevi bir zihin inşa etmiştir. Ve bu zihin inşasında güçlü bir Urfalılık fikri vardır. Türk bir Urfa… Yani içerisinde Türk düşünce dünyasının ve Cumhuriyetçi ideolojinin güçlü olduğu bir zihniyet. Orada da edebi anlamda gerçekten çok güzel hizmetler yapılmıştır. Tiyatro, müzik, sinema, kitap okumalar, şiir şölenleri… Mesela Halkevlerinin arşivine girdim, defterlerini inceledim. Sık sık şiir şölenleri yapılmış. Urfa Halkevi çok güçlü bir Urfa şehir kültürü yaratmıştır. Bu şehirlilik Türklükle yoğrulmuştur. Urfa milliyetçiliği, içerisinde güçlü Türklük olan bir milliyetçiliktir.
M. Sarmış: Bir de kahvehaneler var. Ya da eski tabirle Kıraathaneler…
M. Kurtoğlu: Evet, tabii, edebi mahfiller arasında bazı kahvehaneleri de saymak gerekir.
Mesela Köroğlu Kahvesi… Kaçakçı Pazarı'nda 1970'lere kadar varlığını sürdüren tarihi bir kahve… Benim unutamadığım mekânlardan biridir. Son zamanlarda çevre esnafının sabah çayını içip işine gittiği bir yerdi. Her ne kadar esnaf kahvesi ise de Osmanlı'dan gelen kıraathane kültürünün bir devamı olması gerekir. Muhtemelen Köroğlu hikâyelerinin, Hz. Ali cenklerinin okunduğu veya anlatıldığı bir yerdir. Benim çocukluğumda duvarlarında Kahvecigüzeli duvar halıları asılıydı. Yine 1940'lı 50'lı yılların resimleri vardı. Meşhur artist ve şarkıcı resimleri de vardı. Aslında bunlar o dönem esnafının sanata meylinin de göstergesidir.
Bir başka unutulmaz kahvehane de Yasin'in Kahvesi diye meşhur olan Harrankapı'daki kahvehanedir. Kapının hemen batı girişinde. Şimdi İbrahim Tatlıses Müzik Müzesi olmuş. Geçmişte burası Urfa'nın müzik camiasının buluştuğu, tanıştığı, yeni yetişenlerin kendilerini göstermeye çalıştığı bir yerdi. Urfa sıra gecelerinde doldurulan yeminli kasnak kasetlerin bulunduğu ve sürekli çalındığı bir yer. Urfa'ya gelen sinemacıların da görüşmeler yaptığı, hatta film mekânı olarak kullandığı bir yer. Buraya gelen ünlü sanatçılar arasında Hüseyin Peyda, Eşref Kolçak, Yılmaz Güney, Nuri Sesigüzel, İbrahim Tatlıses ilk anda aklıma gelenler… Urfa'da çevrilen birçok filme mekân olmuştur. Mesela Erkek Ali filmine… Yönetmenliğini Atıf Yılmaz'ın yaptığı başrollerini Eşref Kolçak ve Sevda Ferdağ'ın oynadığı hayvan kaçakçılığını konu alan bir filmdir.
Burada Filiz Çayevini de anmış olalım. Yusuf Paşa Camii'nin caddeye bakan kapısının yan tarafında. Genellikle aynı düşünceden olan öğretmenlerin bir araya geldiği bir mekândı. Uygun mevsimlerde masalar kaldırıma kadar taşardı. Nispeten okuyan, düşünen, ağırbaşlı kimseler katılırdı. Çay kahve eşliğinde memleket meseleleri konuşulup tartışılırdı. Tabii Urfa sözlü bir gelenekten geldiği için her yerde sohbet öne çıkıyor.
M. Sarmış: Artık sonlara geliyoruz. Şu sıralar hayatın nasıl geçiyor?
M. Kurtoğlu: 2008'den bu yana Ankara'da yaşıyorum. Daha önce de dediğim gibi burada TYB'de etkinliklere katılıyorum. Resmi görevim de yayıncılık olduğu için hep okuma yazmanın içindeyim. Türkiye'nin en eski dergilerinden (1938) Vakıflar Dergisinin genel yayın yönetmenliğini yapıyorum. Ayrıca her gün sekiz on saat okuyup yazıyorum. Anlayacağınız sevdiğim işi yapıyorum. Günlerim çok yoğun geçiyor.
M. Sarmış: Yarınlarla ilgili planların neler?
M. Kurtoğlu: Yakın tarihte dört perdelik bir oyun yazdım. Bir romanın beşinci bölümüne geldim. Kafamda yazmak istediğim birkaç roman daha var. Onları da yazarsam rahatlayacağım. Artık dergilerdeki yazılarımı toparlarım diye düşünüyorum. Yarınlar için bir planım yok. Ancak Allah kısmet ederse Avrupa'yı gezmeyi düşünüyorum.
M. Sarmış: Seninle sohbet etmek çok keyifli. Dolu dolu geçiyor. Ancak o kadar çok şey anlatıyorsun ve o kadar hızlı konuşuyorsun ki adeta sana yetişmek için koşuyorum ve yoruluyorum. Zaman ayırdığın için çok teşekkür ederim.
M. Kurtoğlu: Ben de sana teşekkür ederim. Bugüne kadar çok röportaj verdim; bu benim için farklı bir röportaj oldu. Dobra dobra konuştum. İçimi biraz boşalttım. Onun için de ayrıca teşekkür ederim.
-SON-