M. Sarmış: Ailedeki isimlerden bahsediyordunuz.
C. Kürkçüoğlu: Ahmet Bican Efendi'nin çocuklarından Ömer Edip, Osmanlı'nın son zamanlarında önce Urfa Belediye Meclis üyeliği, 1908-1912 yılları arasında da Urfa Belediye Reisliği yapmış. Meşruriyet'ten sonra Osmanlı Meclis-i Mebusan'ında iki dönem Urfa mebusluğu yapmış. 1922 yılında vefat etmiş. Ömer Edip Efendi'nin çocuklarından Kemal Edip tanınmış bir ilahiyatçı, şair ve yazar, Fazıl ise Urfa'nın tanınmış avukatlarındandır.
M. Sarmış: Kemal Edip Kürkçüoğlu edebiyat alanında önemli bir isim, şair, yazar. Hemen geçmeyelim bence.
C. Kürkçüoğlu: Çok uzatmayayım diyorum, o yüzden. Detaylarına girmeden belirteyim. Kemal Edip Bey 1902 yılında Urfa'da doğmuş dediğiniz gibi önemli bir yazardır, şairdir. Lise yıllarında itibaren şiir yazmış, Divan Edebiyatı tarzında şiirleri olduğu gibi hece vezniyle de şiirler yazmış, çeşitli dergilerde yayımlamış. Bilhassa dini ve tasavvufi şiirlerinin değerli olduğunu erbabı söylüyor. Maalesef hassasiyeti dolayısıyla hayatta iken şiirlerini kitap olarak bastırmamış.
İlkokul öğretmenliği, müfettişlik, ortaokul ve lisede tarih ve edebiyat öğretmenliği yapmış. Üniversitede İslam dininin esasları ve tasavvuf tarihi dersleri vermiş. Yöneticilik yapmış. Talim Terbiye Kurulu üyeliği yapmış. Gazi Üniversitesi'nde edebiyat dersleri vermiş. İncelemelerde bulunmak üzere Amerika'ya gitmiş. Din ve edebiyat alanında basılmış çok eseri bulunuyor. Merak edenler Diyanet Ansiklopedisi'nde kendisi ile ilgili detaylı bilgilere ulaşabilirler. Ayrıca sevgili Mehmet Kurtoğlu'nun merhum Kemal Edip ile ilgili araştırma ve makaleleri var. Ben çocuktum, 1958-60 yılları olmalı. Kemal Edip amca Cuma günleri radyoda dini konuşmalar yapardı. Bizler dinlerdik. Bu konuşmalarının bastırıldığı risaleleri babama gönderirdi. Ancak maalesef bunları muhafaza edemedik. 
1978 yılında İstanbul'da vefat ettiğinde Zincirlikuyu mezarlığına defnedildi. Allah rahmet eylesin.
M. Sarmış: Amin. Kardeşi Avukat Fazıl Bey de 1940'larda Urfa belediye başkanlığı yapmış.
C. Kürkçüoğlu: Evet, Fazıl amcamız 1946 seçimlerinde Milli Kalkınma Partisi'nden Belediye Reisi seçilmiş.
M. Sarmış: Çok ilginç bir yapısı olmalı, başkanlığı çok kısa sürmüş ve istifa etmiş. Ondan da bahseder misiniz hocam?
C. Kürkçüoğlu: Fazıl amca ilkeli bir insandı. Seçildiğinin ilk yılı dolmadan makamına bir vatandaş gelmiş ve kendisinden usulsüz bir talepte bulunmuş. O da bu talebin yasalara aykırı ve usulsüz olduğunu kibarca söylemiş. Zaten kibar bir insandı. Vatandaş da; "Nasıl yapmazsın, bizim oylarımızla seçildin." diye bir cevap vermiş. O dönemde oy torbaları belediyede muhafaza edilirmiş. Fazıl Amca da bu söz üzerine zabıta memurunu çağırarak;  "Ambara in, oy torbalarını aç, bu vatandaşın oyunu getir, kendisine iade et." diye talimat vermiş. Kendisi de istifa dilekçesini yazıp imzalamış ve şapkasını alarak belediyeden ayrılmış. Son derece dürüst, kurallara uyan, aynı zamanda çok zarif bir insandı. 1998 yılında vefat etti. Allah rahmet eylesin.
M. Sarmış: Siyasette çok ender rastladığımız bir örnek.
C. Kürkçüoğlu: Öyle. Ben devam edeyim müsaade ederseniz. Ahmet Bican Efendi'nin diğer bir oğlu da Osman Remzi Kürkçüoğlu. O da çok yönlü bir isim. Musiki, resim, şiir ve edebiyatla ilgilenmiş. Rehavi ve Remzi mahlaslarıyla şiirler yazmış. Mevlid-i Nebevi ve Vamuk-u Azra adlı eserleri var.
M. Sarmış: "Vamuk-u Azra"yı Adil Saraç hocamız basmıştı. (Sergüzeşt-i Mazi Yahud Vamık u Azra, 2013)
    C. Kürkçüoğlu: Evet. Ailedeki şairlerden biri de de Seyyid Halil Efendi'nin çocuklarından Hacı Ahmet Efendi'nin oğlu Mehmet Bakır'dır. "Gamsız Bakır" adıyla tanınan bu amcamız "Hilmi" mahlasıyla şiirler yazmış. Bedri Alpay "Urfa Şairleri" kitabında kendisinden de bahsediyor.
M. Sarmış: Bir de Mahmut Nedim Efendi var. İşgal yıllarında Fransızların karargâhı olan konağı şimdi Kurtuluş Müzesi…
C. Kürkçüoğlu: Tabii, o da önemli bir isim. Seyyid Halil'in oğlu Hacı Osman Ağa'nın çocuklarından Müslüm Lami Efendi'nin oğludur. Bahsettiğiniz konak, ailenin ortak mülkü iken miras taksiminde kendisine düşmüş ve kendi adıyla günümüze kadar gelmiştir. Mahmut Nedim Efendi, II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Urfa'nın idari olarak bağlı olduğu Halep'ten Mebus seçilmiş. Çiftçilikle uğraşmış. Yaptığı üç evlilikten 15 çocuğu olmuş. Çocuklarından Celal Nedim 1930-1933 yılları arasında Urfa Belediye reisliği yapmış. Vehbi ise Urfa Kurtuluşuna Yedek Subay olarak katılmış.
Mehmet Hocam bu konu biraz uzun oldu zannedersem. Dedelerimizin çoğu tarım ve ticaretle uğraşmış ama dediğim gibi içlerinden sanat ve edebiyatla uğraşanlar da çok çıkmış. Günümüzde de ailemizden akademisyen, doktor, eczacı, mühendis, mimar, şair, ressam olanlar, müzikle ilgilenenler var diyerek izninizle bu konuyu kapatmak istiyorum.
M. Sarmış: Nasıl isterseniz hocam. O zaman sizin ailenizden devam edelim. Kardeşiniz Fuat Kürkçüoğlu'nun "Çapıt Top" adlı anı romanında okuduğum için az çok tanıyorum, ama Bekir Emmi ve İslim Dayze'yi sizden de dinlemek isterim.
C. Kürkçüoğlu: Babam Bekir Sıtkı;  Seyyid Halil'in çocuklarından Süleyman Efendi'nin oğlu Hasan'ın oğludur. 1907 yılında doğmuş. Numune mektebini okumuş. Ancak kunduracılık sanatını seçmiş. Süryani bir ustanın yanında bu sanatı öğrenmiş. Süryaniceyi bildiğini, ancak unuttuğunu söylerdi. Yine de biz çocukken bazı kelimelerin Süryanice anlamlarını söylediğini hatırlıyorum.
Esnaf arasında saygınlığı olan, sözüne itibar edilen, sözünde duran, işini sağlam yapan, bir karaktere sahipti. Urfa'nın en iyi ayakkabı ustası olduğunu söylesem mübalağa etmiş olmam. Şöyle ki; kunduracılıkta ustalar bir branş üzerine, yani ya erkek ayakkabısı, ya zenne dediğimiz kadın ayakkabısı, ya da saya dediğimiz ayakkabının deri yüzünü dikmede ustalaşır ve bu branşlar üzerine sanatlarını sürdürürlerdi. Rahmetli babam bunların hepsini yapardı. Onun yaptığı ayakkabılar çok sağlam olduğundan kolay kolay eskimezdi. Hatta Yusuf Demirkol abimiz; "Bekir amcanın diktiği ayakkabıları bir iki yılda eskitemezdik. Aynı ayakkabıyı giymekten bıktığımız için çabuk yırtılsın, yenisini diktirelim diye taşa duvara vurur yırtılmasını sağlardık." diyerek babamın diktiği ayakkabıların sağlam olduğunu anlatır.
O dönemde kadınların, dükkâna gelip diktirecekleri ayakkabının ölçüsünü aldırmaları ayıp olduğundan, babam davet üzerine Urfa'nın tanınmış ailelerinin evlerine gider, kadınların ayak ölçülerini alır, dikeceği ayakkabının tasarladığı modellerini onlara gösterirdi. Ben çocukken çoğu kez kendisi ile birlikte bu evlere giderdim. 
Urfa'nın vali, belediye başkanı, emniyet müdürü, askeri erkân gibi üst düzey bürokratları da ayakkabılarını babama diktirirlerdi.
O zamanlar bazı subaylar körüklü çizme giyerlerdi.  Babam bu çizmeleri diken tek ustaydı. Hatta çok iyi hatırlıyorum. Garnizon komutanı kendisine bir çizme siparişi vermiş, ancak kısa süre sonra Ankara Harp Okulu'na tayini çıkmıştı. Babam dükkâna deri ve kösele almak için İstanbul'a giderken beni de yanına alıp birlikte götürmüştü. İlkokul dördüncü sınıftaydım. Ankara'ya geldiğimizde Kara Harp Okulu'na gidip Paşa'nın çizmesini teslim etmiş ve İstanbul'a devam etmiştik.
Babam; bir işi bedava yapsanız bile kesinlikle baştan savmamamızı, düzgün şekilde yapmamızı bize hep telkin ederdi. Dikeceği ayakkabıda kullanacağı koyun derisini müşteriye gösterir, derinin sırt kısmının daha sağlam olduğunu, bacak kısmının daha gevşek olduğunu söyler, her ikisi arasındaki fiyat farkını belirterek tercihi müşteriye bırakırdı. Müşteri anlamasa da mutlaka beğendiği deriyi kullanırdı. Yani işine haram katmazdı. 
Resim ve müzik gibi güzel sanatlarla uğraştığımızı görünce de çok mutlu olurdu.  Kendisi de müziğe ve edebiyata meraklı idi. 1983 yılında 73 yaşında vefat etti.
M. Sarmış: Allah Rahmet eylesin.
C. Kürkçüoğlu: Amin! Cümlemizin geçmişine rahmet olsun. Anneme gelince. Adı İslim. Adıyaman Gerger'den Urfa'ya gelip yerleşmiş bir aileye mensup. Dedesi "Gergerli Mahmut" lakabıyla tanınmış, ticaretle uğraşan biri imiş. Annemin babası  "Tütüncü Hacı Yusuf" olarak tanınan ve tütün ticareti ile uğraşan varlıklı, saygın bir kişi imiş. Hacı Yusuf dedemle Halil ve Mehmet adlı iki kardeşi Birinci Dünya Savaşı'nda askere alınmışlar. Dedem ve kardeşi Halil Yemen'de savaşarak yaralanmışlar. Dokuz yıl esaret yaşadıktan sonra gazi olarak Urfa'ya dönmüşler. Diğer kardeşleri Mehmet ise Çanakkale'de şehit düşmüş.  Soyadı verilirken ailenin üç çocuğundan biri şehit, ikisi gazi olduğu için nüfus müdürü "Size Savaş soyadı yakışır." demiş. Böylece aile "Savaş" soyadını almış. 
Annem 1927 yılında doğmuş. Akrabalar arasında saygınlığı olan, evliliklerde araya giren, küsleri barıştıran yapıcı bir özelliğe sahipti. Babamla birlikte biz beş erkek kardeşi yetiştirmek için ömürlerini harcadılar, yemediler, yedirdiler. Annem de 1994 yılında vefat etti. Nurlar içinde yatsın.
M. Sarmış: Amin! Beş erkek kardeş olduğunuzu söylediniz. Bir kız kardeşiniz de olmuş.
C. Kürkçüoğlu: Evet. 1955 yılında bir kız kardeşimiz doğdu. Ancak iki yaşında kızamıktan vefat etti. Kardeşim Fuat, "Çapıt Top" romanında onun vefatını çok duygulu bir şekilde anlatmıştır. Her okuduğumda gözlerim yaşarır.
M. Sarmış. Kardeşlerinizi de sorayım. 
C. Kürkçüoğlu: Babam evlendikten sonra beş yıl çocukları olmamış. 1946 yılında Nihat abim doğmuş. Nihat abim çocukluğundan beri jimnastik, müzik ve resme meraklı idi. 19 Mayıs bayramlarında Urfa Lisesi'nin kasa-minder takımının kaptanlığını yapardı. Aynzeliha Gölü'nde yüzme kulüpleri arasında yapılan yarışmalarda sırtüstü yüzmede Urfa ikinciliği var. Ortaokul ve Lisede Mehmet Özbek, Lütfü Emiroğlu, Vefik Ataç'la arkadaştı ve onlarla müzik meşklerinde bulunurdu. Güzel şarkı söylerdi. Ancak sonradan jimnastik ve müzik yerine resimle uğraşmaya başladı. Lise yıllarından itibaren resim hayatının bir parçası oldu. Yaklaşık 60 yıldır fırçayı elinden düşürmediğini, bugüne kadar Urfa konulu 1000'e yakın tablo yaptığını söyleyebilirim.
Nihat abimin resim, müzik, spor merakı bizim üzerimizde de etkili oldu. Yani bir bakıma rol modelimiz oldu. Tüm kardeşler olarak onu örnek almaya çalıştık. Bugün hepimiz az çok spor, müzik ve resimle ilgileniyoruz. Kardeşim Fuat da lisede kasa-minder takımında yer aldı. Bildiğiniz gibi beste yapıyor. Şiir ve romanlar yazıyor. Resim çalışıyor.
Kemal kardeşimiz de güzel sanatlara, müziğe çok meraklıdır. Ancak onun fen dersleri daha güçlü olduğu için o yönde kendini geliştirdi. Başarılı bir diş hekimi oldu. Urfa'da ilk kez açılan Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi'nin ilk başhekimi oldu. Eski Millet Hastanesi binasını restore ettirerek burada hizmet vermeye başladı. Bu arada Esentepe'de ikinci bir merkezin inşaatını tamamladı. Emekliye ayrıldı. 
En Küçük kardeşimiz Süleyman Sabri de İktisat Fakültesi mezunudur. Bildiğiniz gibi güzel sanatların resim, fotoğraf, grafik, müzik dalları ile yakından ilgileniyor. Folklor araştırmaları ve halk müziği derlemeleri yapıyor. Bu konularda yayımlanmış çok sayda makalesi ve kitapları var.
M. Sarmış: Evet hocam. Nihat abiniz ve Fuat kardeşinizle röportaj yapmıştım. İlgilendikleri konuları detaylı olarak anlatmışlardı.