M. Sarmış: İlk gelişimde bu odada, şu camekânın içinde gördüğümüz siyah kumaşın Kâbe örtüsünden bir parça olduğunu söylemiştiniz.

A. Aydın: Babamın hacca ve umreye gitmesi münasebetiyle orada dostlukları vardı. Oradaki amirlerle içli dışlı olduğu için, birkaç defa Kâbe'nin içine girdiğini, orada namaz kıldığını bize söylemişti. Kâbe örtüsünden bir parçayı da onlar babama hediye etmiş.

Büyük bir parçadır. Camekânın arkasında gördüğünüz siyah parçanın tamamı odur. Ortasında beyaz renkli bir yazı işlenmiş, ama yakından bakarsanız siyah olarak da yazılar görürsünüz, çeşitli ayetler yazılı.  

M. Sarmış: Allah cümle geçmişinize rahmet etsin. Benim sorularım bu kadar. Sizin son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

(Kalkıp duvarı boydan boya dolduran kitaplıktan birkaç cilt kitabı aldı, oturup ortamıza bıraktı.)

Size dedemiz Sultan Memduh Hazretlerinin kitabından da bahsetmek istiyorum. Çok kitabı var da en meşhuru budur: "Mahzenü'l-Esrar". "Divan-ı Memduh" diye de bilinir. Çok esrarlı bir kitap gerçekten. Şu alttaki üç cilt asli ciltleri. Diğeri ise daha sonra Siirt Belediyesi tarafından basılmıştır. Aslı tek cilttir. Elle yazılmıştır. Yusuf Bülbül diye bir kâtip varmış, 1864 yılında onun tarafından istinsah edilmiş yani yazdırılmış. Tek nüshadır. Hâlâ Tillo'da, amcazademiz olan Şeyh Bedereddin Aydın'ın özel kütüphanesindedir. Kaybolmasın diye, Tayyip Beyin belediye başkanlığı döneminde İstanbul belediyesi namına kitabın mikro filmini çektiler.

M. Sarmış: Onlar mı talep etti böyle bir şeyi?

A. Aydın: Hayır. Kitabın yanında bulunduğu amcazademizin oğlu Ahmet vardı, Tayyip Beyin arkadaşı; o dönem milletvekiliydi. (Ahmet Cevdet Aydın: 1923-1999) O tek nüshayı alıp İstanbul'a götürdü, mikro filmini çektirip geri getirdi. Sonra rahmetli babam onunla iktifa etmedi, Mimar Cevher İlhan'la beraber Tillo'ya gittiler; o asli nüshasının tek tek bütün sayfalarının fotoğrafını renkli olarak çektiler. O sırada renkli fotokopi yeni çıkmıştı. Urfa'da o fotoğrafların fotokopi baskısı yapıldı. Fotokopi kâğıdıyla tek cilt çok kalın olacağından dolayı üç cilt yaptılar.

M. Sarmış: Sonra…

A. Aydın: 2007 yılında Siirt'te "İbrahim Hakkı ve Siirt Uleması Sempozyumu" düzenlendi. Ben o sempozyumda bir sunum yaptım, tebliğ sundum. O vesileyle amcazademden müsaade ile o ilk nüshayı da alıp yanımda götürdüm ve bilim dünyasında tanıtımını ilk defa o zaman ben yaptım. 3 sayfalık bir yazı. Orada kitabın cildinden, kâğıdından, sayfasından, sayfa kenarlarının tezhibinden de teknik olarak bahsediyorum. O tebliğ çok ilgi çekti. 

M. Sarmış: Bir divan galiba.

A. Aydın: Evet, toplam 47 bin beyitten oluşan bir divandır. Ağırlıklı olarak Arapçadır; Farsça, Türkçe (Osmanlıca) ve Kürtçe şiirler de vardır. Sultan Memduh Hazretleri bu dört dili de şiir yazacak kadar iyi biliyormuş.

M. Sarmış: Konusu nedir?

A. Aydın: Vahdet-i Vücut esas olmak üzere tasavvufî aşk konusu işlenmektedir. Tasavvufî terimlerle doludur. Mesela Alvarlı Muhammed Lütfi Efendi'nin "Can bula cananını bayram o bayram ola" şiiri var ya, onun benzerini kendisi de söylemiş. 

M. Sarmış: Sizin yaptığınız sunum kitaba ilgiyi arttırdı. Sonra?

A. Aydın: Siirt Valiliği kitabı basmaya karar verdi. Ben sempozyumda yaptığım konuşmada "Bu kitabın tercümesi, ancak iyi Arapça bilen, iyi Farsça bilen, iyi Osmanlıca bilen kişiler tarafından yapılabilir." demiştim. Valilik de bu sıfatlara sahip bilim adamlarından bir komisyon oluşturdu. Tercüme edildikçe yayınlandı. Şimdiye kadar 5 cildi çıktı. Çalışmalar devam ediyor. Bir cilt daha çıkacak, toplam 6 cilt olacak. Eserin editörlüğünü yapan Prof. Dr. Ahmet Turan Arslan hoca ile sonradan tanıştık. Kitabın önsözünde ismimi Abdülkadir yerine Abdullah yazmış. O yüzden çok özür diledi benden. "Ben ismin peşinde değilim hocam." dedim.

M. Sarmış: Eyvallah! Artık sohbetimizin sonuna geldik. Her şey için çok teşekkür ederim.

A. Aydın: Ailemize gösterdiğiniz bu ilgiden dolayı asıl ben size teşekkür ederim. Bir gün beraberce Tillo'yu ziyaret ederiz inşallah!

M. Sarmış: İnşallah! Memnun olurum. 

-SON-