Zor şartlar altında bir çalışma...

Kendince, bildiği kadarıyla...

Sanal ortamın aldatıcılığından uzak, dostların samimiyetine yakın hâl içinde...

Şehirlerle ilgili derli-toplu bir çalışmanın ilki.

Besbelli ki eksiklikler muhtemel.

Hiçbir insan mükemmele ulaşmamış, hayatında. 

Zorluklar içinde bundan ötesi mümkün değil.

Anlaşılmama derdimiz yok.

Anlayan sayısı bir elin beş parmağı olsa yeterli.

Şehirler için bu koşturmada birkaç kişi yeterli mi?

Elbette sıkıntılı dönemden geçiyoruz.

Kimse bahçevanın gülü nasıl yetiştirdiğini bilmez, zahmetini önemsemez.

Bir dikenin acısını parmağında hisseden güle lanet okur.

Oysa gülle beraber büyür, diken.

Bahçevan, bilir bu kaîdeyi.

Gül, dalından kopartılmaması için dikenle teçhizatlanmışsa kusur mu?

Bilmez, zamane insanı...

Kimyevî kokularla gülü zihinde canlandıranlar, gül bağçelerine uğradı mı, ömürlerinde?

Ömür adanan gül yetiştiriciliğinde suyu kesenler, bahçevanı beceriksizlikle suçlamayı marifet bilir oldu, günümüzde.

Yapma güller ve biraz esans...

Hayatın her alanında yapmacıklar deryasında boğuluyoruz, habire.

Biz, yapmacıklıklardan uzak, mülevves anlayıştan berî, kendi yolumuzda yürürken atılan taşları önemseniyoruz.

Biliyoruz ki kutlu yürüyüşlerde yollar dikenlerle döşenir, taşlarla yürünmez hale getirilir, her yer çamura dönüştürülür, iftiralar eksik olmaz.

Bilmekteyiz ki hayra vesile olan işlerde hayırsızlar boş durmaz, fıtrat gereği.

Biliyoruz, bunu asırlardır, yıllardır farkındayız.

Gül bahçesindeki dikenlerden yana sitemkâr değiliz, olmadık hiç bir zaman.

Bizi üzen gülün koparılması değil, dalından.

Gül, elbette dalından koparılır.

Gülü alan kokusuna hasretse sözümüz olmaz.

Gül medeniyetine çağrıda yalnızlık oldukça zor.

Siz, kitapla muhabbetin ismine "Gül Sohbetleri" deyin.

Dalından kırılırız, kopartılırız, yapraklarımız solar, susuzluktan.

Bu güne dek, güle kimse farklı isim vermemiştir, dünyada.

Gül mevsiminde bir gül fidesi dikmeniz mümkün mü, zihin toprağınıza.

Şehirlerde bağçe bırakmadılar, her yer taş ve beton.

Saksılara esir edildi, güller ki onlar kurumazsa sökülecekti, bir bir.

Bir gül yetiştirin ve seyre dalın, rüzgâr esintisinde.

Ne dediğimizi o zaman anlayacaksın!..

Gül Medeniyeti'nde çalı dikenleri o zaman belirginleşir.

O zaman güller içinde yetişen gülü anlayacaksın, her bir yaprağıyla etrafı saran, gülü.

Gül sohbetlerinde etraf gül koksun, kasede olan suyu, üzerinizdeki rayiha usaresi olsun.

Biz, uğraşımızı Gül Medeniyeti'nde bağladık, zakkum ağaçlarına değil.

Gül esintileriyle ruhun müzeyyen olma hâlinden mahrûmiyet, esaretin ismi olalı, yeryüzünde zulmün adı zalimlerin yok oluşunu büyük bir dirilişle büyütüyor, anne kucağındaki çocuğun kahramanlaşmasının vakti gelinceye kadar.

Güller açan gül ağacı, kökü medeniyetten gelen, insanlıkla eş, tabiatla kardeşken kesilmiş olsa dahi toprakta geçen zamanla tekrar yeşeriyor, dal budak salmaya yakın yer yüzüne. 

Bu Gül Medeniyeti'nin dirilişidir, kitaplara hapsedilen, gönüllere mahpus şekliyle.

Yalnız bir ağaç misali, yol kenarında durmuş, gelip geçen yolcuya gölge olmak...