Her yerde bir sempozyum furyası ve kitap fuarı dalgalanmaları, kültür ve sanat esintileri...

Çok yerde çekilen karelerde suratlar mütebessim.

Herkes halinden mutlu görünüyor.

İçi bizi dışı başkasını yakan manzaraları çok yaşayan ve bundan usanan bilir.

Ego  tatmini,  unutulmadığını hissettirme, kendisine kıymet verildiğine ikna ettirilme, kültüre ve sanata değer verildiğini imalar,..

Kurulu sofrada onlarca nimet ve sultanlara layık odalarda misafir etme devri bir kaç gün sürer, olsa olsa...

İmzalanan kitaplar, tebessüm anları...

Toplantı salonunda alkışlar...

Şehir gezileri...

Verilen çantada kitaplarla birkaç kalem..

Bir başka hediye...

Sonrasında biten saltanat...

Bir Dostumuz, Ağabeyimiz çağrılmış.

Her zaman yeri başımız-gözümüz üstüne.

Şehirde her gelişte farklı yönlere açılırız.

Yaşı bizden geçkince.

Havaalanına kadar uğurlanış.

Araçtan inerken bir paket.

Almazsak kırılır, incinir.

Uğurladık, kendisini.

Plâketler, çini tabaklar, vazolar, biblolar dönemi geride kaldı, kimi için.

İki gün içinde hasta olduğumu hissettirmedim, doğrusu.

Kendisi de yorgun, yaş itibarıyla.

Eve varınca kutuyu da bıraktım, masaya.

Öbür poşette imzalı kitabı.

Kitabı okuduktan sonra kutuyu açtım.

İki kahve fincanı, bakırdan muhafaza kabı ve altlıkları.

Ağabeyimizin hediyesi, bu.

Aynı şekilde saklanır, bizde.

Kullanım dışı iki fincan öylece duruyor, kutusunda.

Nihayetinde altılı kahve fincanı var.

Dememiz o ki yazarlar, şairler çağrılır, durur ha bire.

Oradan buraya, şuradan oraya.

Murad olunan gerçekleşiyor mu, hakikatten?

Siz, bu davetlere katılma sebebini bilirsiniz, elbette çoğu kimsenin.

Bize sorarsanız söz uçar, yazı kalır!..

Bu tür davetlere katılmaktansa yazmak en âlası.

Kitaplar okunmuyorsa yazar ne yapsın?

Biz yazdığımız kitapları uçurtma niyetiyle oradan oraya uçurturuz da ipi yok, kısa geliyor uçurtmaların.

Yazdıklarımız ağır, havalanmıyor.

Gök yüzündekiler nasıl uçuyor?

Hafif olan ne varsa gökyüzünde uçar, havalanır havalanmaz.

Görmez misiniz çerle çöpü, bir rüzgâr esmeye görsün!..

Mesele bu kadar az ve öz anlaşılır, biçimde.

Hele bu uçurulan uzunca ipe bağlıysa ve ip koparsa tümden uzaklaşıp gözden kaybolur, gider. Bir zaman sonra da yokluğa karışırlar.

Kimi kitapların yazarları da bu kapsamda değerlendirilir.

Devran yoklukla sıkıntıyla başı hoş olmayan yazarların yazdıklarıyla geçinme devri olmaktan çıktı.

Yüksekte uçan kimi isimlerin iç dünyaları malûmumuz.

Yaşarken ölmüş olmak ne kadar, zor bir durum.

Şükür yazarak yaşıyoruz!...