Şairin iki-üç şiir okuması için ulaşım esas. Konaklama içinde mekân şart. Yemek için evdeki ortam yeterli.
Uçak bileti, çok yıldızlı otel ve restaurant talebi yanında şişkin zarf isteği, okuduğu şiirleri dinleyip hayaller kuranlar arasında düşünülen köprünün bir ayağını eksik bırakmaz mı?
Şiirleri doping etkisinde görmenin manasızlığı, şairin tutarsızlığıyla bütünleşince ortaya çıkan anlamsızlık, alkış sesleriyle zirveye ulaştığında kanlı göz yaşını bağrına akıtanlar, birlikte fotoğraf çekme yarışını hayır kazanma bilme derecesinde kutsar.
Biz, yol ücretini cebimizden verir, yediğimizi kendimiz karşılar, bir yer bulursak geceyi geçirir, itiraz etmeyiz.
Nihayetinde okunan iki-üç şiirde geçen ifadelerle sermest olanlar, kitleleri coşturan şairleri şarkıcı-türkücü mü sanır?
Şairin şiirini kendi sesinden dinleme bahtiyârlığına varan, şairle müşerref olan mus mutludur.
Topluluklara konuşan kimi meddahlara taş çıkartan ustalar, ezberledikleriyle göz yaşını sel gibi akıtır.
Tamam, şairlik meslek olarak algılanır, romancı-hikayeci gibi. Ne denli yanlışsa hâl, ahvâl içinde böyle.
Mübarekler, Ramazan Ayı Programcıları misali göz yaşartıcı dizelerle bizi, o dizelerin ifadelerine uygun ney sesiyle vurdular mı, mecrûh kalbimiz yeniden kanar, vuruluruz kalabalıkların orta yerinde.
Sahi şair, şiirini niçin yazar?
Bunu bir türlü anlatmıyoruz.
Şiirse alın kitabını, her akşam oturun tek başına, okuyup okuyup kâğıt mendilleri ıslatın.
Şiir, günümüzde gittikçe hayattan çekiliyor, farkında mısınız?
Anlaşılmıyoruz!..