19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramını Atatürk gençler armağan etmiş. Atatürk gençlerin bu günkü halini görseydi acaba onlara bu bayramı armağan ederimiydi diye düşünüyorum.
Gece yarılarına kadar yataklarında olmaları gerekirken özgürlük adına sokaklarda dolaşan gençler, dolup taşan gece kulüpleri, öldürülen dövülen kızlar, küçük yaşta kaçırılan çocuklar, küçük yaşlara inen eroin müptelası gençler. özgürlüğün adının bu olduğunu sananlar aslında çok yanılıyorlar ama, yanıldıklarının farkında bile değiller.
Çocuklarını başı boş köpekler gibi sokağa salan sorumsuz, bencil anne babalara ne demeli. bunların gözlerine ya perde inmiş, yada devekuşu gibi başlarını toprağa gömmüşler olanları görmemeye çalışıyorlar. Anne babaların çocuklarına karşı bu kadar sorumsuz davranmalarını anlamakta zorlanıyorum. Özellikle çocukları dışarıda okuyan anne babalara seslenmek istiyorum. Çocuklarınızı habersiz ziyaret edin. Kimlerle düşüp kalktıklarını, arkadaşlarını mutlaka görün. Benim çocuğum da üniversite okuyor onunla kalıyorum.
Bu vesile ile üniversite gençliğini tanıma fırsatım oldu. Keşke tanımasaydım. Anne babaları geldi mi çocuklar 90 derece dönüyorlar sanki o rezillikleri yapan kendileri değil. kuzu gibi oluyorlar. Anne babaları havaalanına yetişmeden gençler hemen üstlerindeki maskeleri atıp gerçek kimliklerine dönüyorlar.onun için Anne babalar çat kapı, çocuklarını habersiz ziyaret etsinler diyorum. Türkiye'yi böyle bir gençliğe emanet etmek doğrusu beni endişelendiriyor. Sokak ortasında sevgilisi tarafından dövülen kızlar mı desen. Gece yarıları sokak kapıları kırılanlar mı desen, sabahlara kadar sokaklarda kızlı erkekli guruplar halinde kahkahalar atıp gerçekten okumaya gelen öğrencileri rahatsı edenlerimi desen, evlerin diskoya çevirip sabahlara kadar eğlenenler mi desen( karşı binamızda iki kız var düşman başına) kızların kuklası haline gelen gençler mi desen, gençlerin rezillikleri öyle çok ki anlatmakla bitmez.
Ar damarı çatlamış bir gençlik karşımızda. Onları bu hale ne getiriyor. Baskı mı, ilgisizlik mi, sevgisizlik mi, zayıf kişilikli oluşlarımı, iman zayıflığımı yoksa yanışlarının onlara söylenmemesi mi? acaba bunlarda hangisi çocuklarımız bu hale getiriyor. Belediye otobüsünde öpüşen gençleri ikaz eden şoför'ün gençleri ikaz etmesi mi yanlış, şoförün açığa alınması mı yanlış, yoksa o otobüste ulu orta öpüşen gençlerin davranışımı yanlış.
Eğer rezillikler ulu orta yaşansaydı ev diye bir şey olmazdı.herkes her şeyi sokakta yaşardı. Gençlerin orda burada ulu orta öpüşmeleri, kucak kucağa oturmaları medeniyet değil bir görüntü kirliliğidir.
Gider dört duvar arasında ne nane yersen yersin ama, diğer gençlere, çocuklara kötü örnek sergileyecek davranışlardan sakınırsın. Bu kadar basit.
Ar damarımızın çatlamasına meydan vermeden Ahlaki değerlere sahip çıkılmazsa ya ulu orta dövülürsün ya kesilirsin sonrada televizyonları, gazeteleri meşgul edersin. Zaten bizler kötü örnekleri kapmada bir numarayız. Avrupa diye, diye kendi ahlaki değerlerimizi çoktan unutmuş görünüyoruz. Medeniyeti Avrupa da değil, giyimde kuşama da değil. kendi beyinlerimizde değerlerimizde aramalıyız. Peygamberimizin kim olduğunu bilmeyen, Kadir Gecesinin hangi ayda olduğunu bilmeyen Milli marşımızı ve onun yazarının kim olduğunu bilmeyen, Kıbrıs'ın nerede olduğunu bilmeyen…gibi bir nesilden ne hayır gelir bende onu bilmiyorum. Bu gençlik Atatürk'ün vatanı emanet ettiği gençlik olamaz olmamalıdır da. Bu ümmet peygamber efendimiz Hz Muhammed'in ümmetim diye nitelendirdiği ona layık ümmette olamaz. Ne peygamber efendimize layık bir ümmet, nede Türk Cumhuriyet'ine layık bir gençlik yetişiyor. Gençlerin elinde ya su gibi içtikleri bira ya da sigara. Aralarında temiz efendi ahlaklı kendi milli ve manevi değerlerini bilen gençler yok mu. gerçekten çok ahlaklı, namuslu efendi, pırıl,pırıl gençler Tabiî ki var. Böyle olumsuz ahlaktan yoksun gençlerin arasında, sağlam dimdik durabilen gençleri yürekten kutluyor, onları alınlarından öpüyorum.
Aynı davranışları henüz çocuk sayılan lise çağındaki gençlerimizde de görmeye başladık.
Bir öğretmen arkadaşla yaptığımız sohbet sırasında onunda aynı şeylerden şikayetçi olduğu beni şaşırtmamıştı.
Çünkü annesine- babasına, öğretmenine, yaşlılara, hastalara saygısı olmayan bir neslin yetiştiğinin o da farkındaydı. eminim ki çoğunuz günlük yaşamınızda böyle gençlerle karşılaşmışsınızdır. Burada temel eksiklik eğitim ve öğretim binasını ayakta tutan sevgi ve saygı eksikliğidir. Hocasına saygı göstermeyen bir öğrenci ondan istifade edemediği gibi öğretmeninin sevgisini de kazanamaz. Öğrencilerin şahsiyetinin gelişmesinde anne -baba kadar öğretmeninde rolü büyüktür. Hatta ailenin tesirinden daha güçlüdür.
Çünkü o bir örnektir ve bilgili, kültürlü olduğu kadar adil dürüst nazik, sevecen, sabırlı, çalışkan, güvenilir ve güzel ahlak sahibi olmalıdır. Çünkü öğrencilerin örnek alacağı ilk kişi öğretmenleridir.
İlk okula giden çocukların çoğuna büyüdüğünde ne olacaksın diye sorulduğunda düşünmeden öğretmen olacağım demeleri bunun güzel örneklerinden biridir. Öğretmen öğrencilerine dünyevi ve ahlaki bilgiler verir. Ona güzel alışkanlıklar kazandırır. Verdiği eğitimle o genç nesli hayata hazırlar. Talebelerin en sevdiği öğretmenler şahsiyet sahibi ve sevecen öğretmenlerdir.
Kendi öğrencilik yıllarımdan hatırlıyorum sevdiğim öğretmenin dersine daha çok çalışırdım. buradan anlıyoruz ki sevilen bir öğretmenin açamayacağı bir gönül kapısı yoktur. Bu yolla en zor öğrenciler bile ıslah edilebilir. Şahsiyeti düzgün bir öğretmen nasıl öğrencilere faydalı oluyorsa, şahsiyeti ve ahlakı bozuk bir öğretmende öğrencisine zararlı olur ve onu okumaktan uzaklaştırır.
Her öğretmen gösterdiği sevgi, şefkatin karşılığını saygı çalışmak olarak görmek ister. Bizim zamanımızda öğretmenler gerçekten fedakar insanlardı. öğrencilerde öğretmenlerini hem sever, hem sayar, hem de korkardı. Ama artık ne günümüz öğretmeninde bu sevgiyi görüyoruz ne de günümüz gençliğinde bu saygıyı görüyoruz
Bazı gençlerimiz gerçekten hem çok saygısız hem de çok terbiyesiz. Okul dağıldığında yakaları açık, kravatları ya ellerinde ya bir tarafa gitmiş. ellerinde sığara, Ağızları bozuk
sokakta biri birlerine ağzına alınmayacak ana, avrat küfür eden bu gençlere ne denir bilemiyorum. bu terbiyesizlikten de öte bir şey. Bunlar geleceğin Türk gençliği olamaz
İlk okul çağında elinde sığara,
Liseye geldi mi eroin sırada
Birde bali denen şeyi koklayanlara
Atalarımız başlarını kaldırıp baksalar eminim ki kemikleri sızlar
Bu gençleri yetiştirenin bir kadın olduğunu düşünüp kadınlığımdan utanıyorum. Saçlar röfleli, boyalı, yüzler badana yapılmış gibi makyajlı,sokakta bağıra, bağıra şarkı söyleyen, okula mı yoksa düğüne mi gittiği belli olmayan bazı kızlarımıza, ağza alınmayacak küfürler savuran gençlere öğrenci demek için bin şahit gerek. Terbiyesizliğin ve saygısızlığın adını medeniyet koyanlar kafalarını gömdükleri topraktan çıkarıp gerçeklere gözlerini kapamasalar iyi olur.
Öğretmenlere seslenmek istiyorum. Öğretmen öğretmeye başladığı zaman artık büyük bir yükümlülük taşıdığının ve mesleğinin verdiği yükümlülüğün farkında olmalı. sevgi ve şefkati hiç elden bırakmamalı.
Not defteri diye bir dizi var. Öğretmenlerin izlemesini çok isterdim öğretmen nasıl olunur o dizide çok güzel anlatılıyor. İşte öğretmen dediğin o dizideki gibi olmalı, sevecen, fedakar, dik duran, öğrencisinin sorunlarıyla ilgi, dersi çeşitli yollarla sevdirmeye çalışan babacan bir öğretmen günümüzde böyle öğretmenler var mıdır bilemiyorum ama böyle öğretmenlere günümüz gençlerinin çok ihtiyacı var.
Buradan annelere babalara da seslenmek istiyorum. Sevgili anneler babalar saygı ve terbiyenin modası yoktur. Lütfen çocuklarımıza güzel örnek olalım ve onların en başta kendilerine saygılı olmaları gerektiğini sonra öğretmenlerine ve büyüklerine karşı saygılı yetiştirelim. Çünkü bazı değerlerimizi kaybettik mi kendimizden ödün veririz.
Değerlerimize sahip çıkmak bir Müslüman ve Türk milleti olarak bizlere çok yakışıyor lütfen bu değerlerimizi kaybetmeyelim çünkü kaybettiğimiz bu değerlerimizi kazanmamız çok zor olur ve bu değerlerimizi kazanmak için bazı diyetler ödemek zorunda kalırız. Vatana millete sahip çıkacak ahlaki değerlere sahip hayırlı evlatlar yetiştirmeniz dileğiyle.
Sevgiyle kalın.