Hakkında 18 film yapılan ünlü Alcatraz Hapishanesi’ne benzerliği nedeniyle “Anadolu’nun Alcatraz’ı” olarak bilinen Sinop Cezaevi “Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz” ismiyle maruf meşhur türkünün doğduğu yerdir.
Adına türkü yakılan şahıs, insan öldürmekten hüküm giymiş Sandıkçı Şükrü’dür. O, sadece vazifesini ifa eden kamu görevlilerini katletmekten başka haksız tahrik altında işlediği rivayet edilen başka cinayetlerin de failidir. Yargıç da benim cellat da benim diyenin lügatımızdaki karşılığı eşkiyadır.
Evet, Şükrü de bir eşkiyadır. Eşkiya ama kendi çapında bir eşkiya.
Fakat öyle eşkiyalar var ki onlara kıyasla Şükrü’nün esamesi okunmaz. Mesela, hemen şuracıkta burnumuzun dibinde, onbinlerce bebek ve çocuğun, yüzbinleri bulan sivilin katili, tarihin gördüğü en büyük eşkiyalardan biri durmakta: Netanyahu..
Sadece öldürmek değil milyonlarca sivili, çoluk çocuğu açlığa ve susuzluğa mahkum eden katmerli zalim eşkiya. Birkaç kilometre ötelerindeki zavallı Gazzeli çocuklar yanıp kömür olurken yada yiyecek ekmek içecek su bulamaz ve kopan uzvunu dikecek doktor, yatacak hastane bulamaz bir haldeyken füze yutan demir kubbenin altında iştahla yemeğini yiyen İsrail halkına şaşmamak elde mi?
İrlandalı Milletvekili Thomas Gould, İsrail halkına; “Siz nasıl insanlarsınız ki buna sessiz kalıyorsunuz” diyerek bu zalimliğe isyan ediyor. Ey İsrail Halkı! Yanık bedenini dünyada bırakarak ruhlar alemine gitmiş Gazzeli ufak bir çocuğun ki.. O aslında bir melek, görünmez alemden dünyadaki kucağı boş annesinin kulağına mırıldandığı şu dizeler de mi sizin katılaşmış kalbinize dokunmadı:
“Sen ağlama anam dertlerim çoktur,
Çektiğim çilenin hesabı yoktur,
Yiğitlik yolunda üstüme yoktur,
Eşkiya dünyaya anam hükümdar olmaz.”
Gazzeli onbinlerce yavruya nasip olmadı dünya gözüyle görmek. Ama alem Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin eşkiya’nın alnına katil mührünü yapıştırdığını gördü. Evet, insanlık ölmemiş. İsrail ve ABD’nin bunaltıcı baskılarına direnen Uluslararası Ceza Mahkemesi “Eşkiya dünyaya hükümdar olmaz” demiştir.
Dahası, “Eşkiya görüldüğü yerde derdest edilip demir parmaklıkların arkasına gönderilmelidir” hükmü mahkemenin kapısına asılmıştır. Artık O bir “wanted”. ABD hariç Batı’nın önde gelen ülkeleri; Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Kanada ve diğer büyük ülkelerin tümü için Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) kararları bağlayıcı.
ABD, UCM’ye verdiği taahhütü Bush döneminde iptal ediyor. Böylece Sigmund Freud’un pek çok kanıtlarla ispatlanmış “Amerika bir hatadır, dev bir hata” tezi bir kez daha doğrulanıyor. “Dünyanın hukuku beni bağlamaz ve benim hukukum dünyaları bağlar” manasında bir zihniyet bu.
Dolayısıyla Uluslararası Ceza Mahkemesi kararlarının ABD için bağlayıcılığı yok. Dahası, ABD, eşkiyayı tutuklayacak ülkelere ekonomik yaptırımlarla cezalandıracağını aleme ilan etti. Hürriyet Anıtı’nın ülkesi ABD, CATSA diye bir kanun uyguluyor, kendi menfaatine dokunan ülkeleri kendisi yargılıyor ve kendisi cezalandırıyor. Yani Hakim de kendisi savcı da cellat da. Hedef ülkeye ekonomik yaptırımlarla bunaltıyor. Adaletin üstünde Demokles’in Kılıcı’nı sallayan, kendine demokrat, “özgürlükler ülkesi” ABD bu.
Dünya dev bir sınavdan geçiyor. Kanada dahil bir çok ülke “Eşkiya” ülkemize gelirse kararı uygularız” açıklamasını yaptılar. Öyle ya da böyle, karar tarihi bir önem taşıyor. Bir dönüm noktası olarak altın harflerle yazılmayı sonuna kadar hak ediyor.
Neredeyse bir asırdır anasını, babasını, yavrusunu, evini, barkını, bağını, bahçesini, hayvanını, okulunu, hastanesini, sağlığını, hasılı kelam dünyasını kaybetmiş bir halkın yaşam hakkı ve hukuku ilk kez hüküm altına alınmış oluyor. Altın kubbeli Mescid-i Aksa’nın hukuku güvence altına alınıyor.
Yazıya altmışlı yıllarda büyük sanatçı Mahzuni Şerif’in sözlerini yazıp bestelediği türkünün sözleriyle nokta koymak istiyorum. O yıllarda Türkiye savunması neredeyse tamamen ABD’nin bize sattığı uçak, gemi, helikopter, top, tüfek top vs’den oluşuyordu. Bugünün bağımsız devletleri olan Türk cumhuriyetleri o zaman Rus işgali altındaydı. ABD'nin patronu olduğu NATO ise Türkiye'yi Rusya’ya karşı korur görünümdeydi.
Koca Türkiye, ABD'nin pompaladığı Rus düşmanlığı ekseninde ikiye bölünmüştü. ABD dilese muhtemelen hiç başlamayacak yada başlamışken hemen bitebilecek Rusya-Ukrayna savaşı’nda, ülkelerini korumaya çalışan bugünün Ukraynalıların gözünde ABD maalesef bir kurtarıcı olarak görünüyor. Tıpkı o yıllarda ABD’nin en azından ülkemizin önemli bir kesiminde Rus istilasına karşı bir güvence olarak göründüğü gibi.
Dünya tarihi açısından bakıldığında Rusya’nın kirli sicilinin bu bakış açısını beslemeye yeterli olduğu o günkü ortam, emperyalizm için tam bir besiyeri halindeydi. Oysa ABD bize silah, Avrupalı “dostlarımız” makina ve teçhizat gibi tam mamul ürünler satıyordu. Halbuki ağır sanayimizin belkemiği olan demirçelik fabrikalarını komşumuz Rusya kurmuştu. Bu üzerinde düşünülmeye değer bir konudur.
Türküye geçmeden önce Ozan’ın açıklamasına yer vermek, düşüncelerinin anlaşılması bakımından yararlı olacaktır. Şöyle diyor Mahzuni:
“Ben birilerine yaslanmayı sevmem. Rus benim dayım değil ki... Ben ulusal kurtuluş savaşını veren, bağımsızlığını kazanan bir ulusun ozanıyım. Bütün ulusların halklarını sevdiğim kadar Amerika halkını da severim, katil diye vurgulamam. O, halklara değil, Amerika’nın yöneticilerinedir... (...) Bütün bu oluşumların altında, ‘Amerika parmağı var’ inancımdan kaynaklanmaktadır. Amerika katil deyişimin tabi evrensel boyutu da var. Kore’de, Vietnam’da, Lübnan’da, Angola’da ve benzeri birçok ülkede binlerce insanın öldürülmesine neden olması, bundandır Amerika katil deyişim...”
AMERİKA KATİL
Bütün insanlık adına
Amerika katil katil
Kanun yapar kendi teper
Amerika katil katil
Defol git benim yurdumdan
Amerika katil katil
Yıllardır bizi bitirdin
Amerika katil katil
Devleti devlete çatar
İt gibi pusuda yatar
Kan döktürür silah satar
Amerika katil katil
Vietnam’ın suçu nedir?
Hür yaşamak ayıp mıdır?
Atom patlat ister kudur
Amerika katil katil
Türk milleti Türk milleti
Nerden gelmiş elin iti?
Bu gidişin sonu kötü
Amerika katil katil
Mahzuni Şerif uyuma
Gün geldi çattı akşama
Bizden selam Vietnam’a
Amerika katil katil
Mahzuni Şerif, 1968
Son söz: İsrail’in yönettiği güç zehirlenmesine kendini kaptırmış bu ABD’yi iki şey dizginleyebilir: İnsanlığın kış uykusundan uyanması, Thomas Gould ve Susan Sarandon gibi tüm vicdanların ayağa kalkarak katili cehenneme atması. İkincisi ve en kötüsü dünyanın kıyameti olan nükleer savaş.
Ya adaleti dünyaya hakim kılacağız; yada hep beraber yok olacağız. Ey ABD! Aklını başına al. Senin sahip olduğun ve bir asır önce Hiroshima çocuklarını onunla yaktığın atom bombası, bugün köşeye sıkıştırdığını düşündüğün ülkelerin elinde fazlasıyla var.