“Kedisi ölür yedi gün yas tutar; annesi ölür gözünden bir damla yaş akmaz.“ Nur içinde yatsın Prof.Dr.Ayhan Songar Hocam. Şizofreni’yi anlatırken bu örneği verirdi.  Çivi gibi zihnime çakılan bu sözler 40 yıldır aklımdan çıkmadı.

Hayvan sevgisine eyvallah ama ya anne kaybına duyarsızlık. Bu ne yaman çelişki. Buradan yola çıkarak toplumsal yapıların güncel durumuna göz atmak istedim.

Bir köy evi ya da küçük bir kasabada evladını kaybetmiş bir aile düşünün. Taziye çadırları kurulmuş. Gelenler, gidenler, ziyaretler ve usul usul ağlama sesleri. Köyün veya kasabanın tümünde hava kapkaranlık matem havası..  Örneği değiştirelim. Bir şehir farz edelim bir hane evlat ateşi ile yanmakta. Şehrin öte yakasında her akşam tekrarlanan eğlence ve çalgı sesleri..  Örneği daha da büyütelim. Bir ülke farzedelim bir ilinde festival, başka bir ilinde koca şehri yakan bir yangın faciası olsun..  Yada bir dünya tasavvur edelim; Bir ülkede deprem, sel veya tufan; başka bir ülkede eğlence ve karnaval. Kim kime dum duma bir il, bir ülke ya da bir dünya..

Maalesef şehirler, ülkeler ve dünyanın halihazır ahvali böyle.. Hani paylaşınca azalırmış ya acılar. Paylaşan yoksa nasıl yok olur acılar?.  Topluluklar büyüdükçe empati kaybolurmuş meğer. Yanı başımıza bakalım. Filistin’e. Sayıdan bahsetmek, rakam vermek zoruma gidiyor. Ölü beden saymak, ölen çocuk bedeni saymak dile ağır geliyor. Başı olmayan çocuk bedenleri. Bacaksız gövdeler. Kapkara beden, bembeyaz donuk gözler.. Çok uzaklarda değil, felakete bir adım mesafedeki komşu ülkelerde hiçbir şey olmamış gibi yaşamak. Üç maymunu oynamak: duymadım, görmedim bilmiyorum..

Bu mümkün mü? Hayır. Çünkü dünya iletişim araçları sayesinde odalarımıza gelmiş. Sözün bittiği yerdeyiz. Maalesef insanlığın geldiği nokta bu. Bu tam bir toplumsal psikoz hali.

Akın Hoca1

NEREYE GİTTİGİMİZİ BİLE BİLMİYORUZ

Başında miğfer, göğsünde çelik yelek arkasında ve önünde kocaman sarı harflerle “pres” yazan muhabir; sırtında bebek taşıyan annesinin elinden tutmuş bir yandan ağlayan bir yandan yürüyen dört yaşındaki Filistinli  kıza soruyor:

-Çocuğum neyin var?

Küçük kız:

-Bacağım ağrıyor. Yürüyemiyorum.

Anne:

-Yürümekten çok yoruldu.

Muhabir:

-Seni ne yordu

Küçük kız:

-Ayağım. Kan içinde. Her gün kanıyor.

Muhabir:

-Neren kanıyor?

Küçük kız:

-İşte burası (bacağını göstererek)

Muhabir:

-Yürümekten yoruldun mu?

Küçük kız:

-Evet (Yardım et der gibi muhabire bakarak)

Küçük kız:

-Ve nereye gittigimizi bile bilmiyoruz..

Muhabir:

-Rabbimizden yardım dileriz inşallah.

(Bu konuşmanın görüntülerine internette ulaşılabilir (TRT Haber). Filistinli küçük kızın yürek yakan halini ve yüreğinin derinden kopup gelen hıçkırıklarını  kelimeler ifade etmez. Görüntüleri izlemek lazım)

Akın Hoca2

THEO VON VE GABOR MATE

ABD’li  stand-up komedyeni Theo Von ve Kanada’lı dünyaca meşhur Musevi doktor Gabor Mate bir prodcast’ta Gazze’li çocukları konuştular.

Gabor:

-Şu anda Gazze’deki çocuklar. Günlük olarak bombalanması. Tüm bu yaşadıkları korkunç şeyler.

-Ne düşünüyorlardır o çocuklar?

Kendilerinde bir sorun var zannediyorlar.

Theo:

-Aynen öyle

-Sen böyle deyince şimdi.

-Hayal etsene bir çocuk (Theo’nun gözleri yaşardı)

-İşte… (Theo ağlıyor ve konuşmakta zorlanıyor)

-Aynen ne düşünüyorlardır ki?

-“Herhalde bende öyle bir sorun var ki hak ettiğim tek şey … öldürülmek.”

-Öyle işte, bilmiyorum.

-Gazzedeki bir çocuğun kafasını kaldırdığında bir bomba falan gördüğünü ve şöyle düşündüğünü hayal et: “Ben o kadar kötüyüm ki bombalanmayı hak ediyorum.”

-Çok çılgınca bunu hiç düşünmemiştim.

-Bunu gerçekten hayal etsene.

Gabor:

-Filistin’de çocuklar üzerinde 21 yıl önce bir araştırma yapıldı.

-Şu andaki dehşetten çok önceydi. O çocukların %95’i travmatik semptomlar gösteriyordu. Büyük bir kısmı senin ve benim gibi yataklarını ıslatıyordu. Panik atakları anksiyeteleri ve korkuları vardı.

-Bundan yıllar sonra onların durumlarını hayal edebiliyor musun?

-Bunu düşündüğümde her gün yüreğim parçalanıyor.

-Pekçok Yahudi’nin benimle aynı fikirde olmadığını biliyorum ama bir Yahudi olarak bu durum beni özellikle üzüyor.

-19.000 çocuk yetim kaldı. Yetim kaldı derken sadece ebeveynlerinin öldüğünü kastetmiyorum. Geniş aileleri de yok oldu.

-Bu çocukların geleceği ne olacak?

Theo:

-Yani orada bir soykırım yaşanıyor ve ne yapacağını bilemiyorsun.

Son söz stadyumları dolduran taraftarlara. Real Sociedad taraftarlarına bakın.  İnsanlıkta onlardan geri kalamayız.