Bir varmış bir yokmuş Allah'ın kulu çokmuş. Evvel zaman içinde kalbur zaman içinde, develer tellal iken pireler berber iken ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken vakti zamanında uzak illerin birinde bir padişah varmış. Bu padişahında çok bilmiş Ahmet şah adında bir oğlu varmış. Ahmet şah her gün ata biner etrafı dolaşırmış. Onu gören herkes durup ona selam verir önünde saygı ile eğilirmiş. yolu her zaman bir terzi dükkanını önünden geçen Ahmet şah buradan her geçtiğinde terzi dükkanının
Önünde bir kızı çiçeklere su verirken görürmüş. Herkes ona selam verirken 13-14 yaşlarındaki bu terzi kız hiç oralı olmazmış. buna çok içerleyen padişahın oğlu Ahmet Şah bu kızdan intikam almayı düşünmüş. Ve terzinin kızı olduğunu öğrendiği bu kızı mahcup etmek için oradan geçtiği bir gün terzi kızına şöyle seslenmiş
-Terzi kızı, terzi kızı dalda rehan kaç, diye sormuş. Terzi kızı da ona bir soru ile cevap vermiş.
-sen okumuş, sen bilmişsin gökte yıldız kaç
bu soru karşısında terzi kızının çok akıllı olduğunu anlayan Ahmet şah kızgın bir şekilde oradan uzaklaşmış. Bu kızın kendisini böyle alt etmesi Ahmet şahı çok kızdırmış olmalı ki günlerce bu kızdan nasıl intikam alacağını düşünmüş durmuş. ne zaman terzi dükkanının önünden geçse terzi kızının umursamaz hali onu her geçen gün daha da çok kızdırıyormuş sonunda bir yolunu bulmuş babasına gidip evlenmek istediğini söylemiş. Yıllardır oğlunu evlendirmek için uğraşan padişah oğlunun evlenmek istediğini duyunca çok sevinmiş. Söyle kimi istersen onu sana alayım diyen Padişah ,oğlunun terzi kızını istediğini duyunca hiç itiraz etmemiş. Çünkü terzi kızının çok akıllı olduğunu bilmeyen yokmuş.
Padişah hemen hazırlanıp terzi dükkanının yolunu tutmuş. Padişahı karşısında gören zavallı terzi hem korkmuş hem de heyecandan ne yapacağını şaşırmış. O kadar şaşırmış ki padişaha oturması için bir yer bile göstermemiş.
Padişah gibi büyük bir adamın dükkanına gelmesi terziyi çok şaşırtmış şaşırtmasına birde padişahın bu ziyaretinin kendisine bir zararı olmaması için içinden dualar ediyormuş. Babasının padişah karşısında nasıl titrediğini gören terzi kızı hemen orada kibir iskemleyi padişaha götürmüş. Kendisine iskemleyi getiren kızın terzi kızı olduğunu öğrenen padişah kızın güzelliği karşısında küçük dilini yutmuş. Kız Ay'a sen doğma ben doğayım diyecek kadar güzelmiş. Padişah içinden
-benim oğlanda güzelden anlıyormuş doğrusu diye geçirdikten sonra terziye dönüp
-Allahın emriyle kızını oğluma istiyorum deyince terzi daha çok şaşırmış. Kendisi gibi fakir bir tezinin kızını padişah nasıl olurda oğluna isterdi. .kulaklarına inanamıyordu. Böyle bir teklife hayır diyecek hali yok ya tam evet padişahım kızım size feda olsun diyecekti ki. Terzinin kızı elinde bir tas şerbetle göründü. Padişahın sözlerini o da duymuştu.
Çok akıllı olan terzi kızı bunun padişahın oğlunun bir oyunu olduğunu anlamıştı. Kız padişaha
-Padişahım sizin gelininiz olmak bana şeref verir ama benim bir şartım var. Oğlunun iyi satranç oynadığını ülkede duymayan kalmamıştır. Ben oğlunuzla satranç oynayacağım eğer satrançta beni yenebilirse onunla evlenirim. Der kızdan aldığı bir tas şerbeti başına bir dikişte içen Padişah oradan ayrılır. artık kızın çok akıllı olduğundan kendiside emindir. Onun yerine hangi kız padişah gelini olmak için şart koşardı
Padişah eve geldiğinde Ahmet şahın kendisini heyecanla beklediğini gördü.
Terzi kızından alacağı intikamın hesaplarını yapan Ahmet şah kızın kendisi ile evlenebilmesi için şart koştuğunu duyunca küplere binmişti. bu terzi kızı da çok olmuştu artık.
Babasından ileriye sürülen şartın terzi kızının kendisi ile satranç oynamak istediğini duyunca daha çok şaşırmıştı. Kendisi gibi ülkenin en iyi satranç oyuncusu olan biriyle böyle bir iddiaya girmesi için insanın deli olması lazımdı. İşte bu kendinden emin terzi kızına bütün halkın önünde dersini verecekti. Terzi kızının bu teklifini kabul eden padişahın oğlu terzi kızına satranç oynamaya gelirken çeyiz sandığını da getirsin diye haber gönderdi. kızda ona
Orada bir berber bulundurmasını , kendisinin yenmesi halinde bıyığının bir tarafını tıraş ederse bu teklifini kabul edeceğini söylemiş.
Kendinden emin olan padişahın oğlu, Ahmet şah terzi kızının bu teklifini hiç düşünmeden kabul etmiş. Bunu iyi düşünmesini söyleyen babasını bile dinlememiş.
Terzi kızı ile Ahmet şahın satranç oynayacağı davullarla bütün halka duyurulmuş. Satranç ın oynanacağı gün halkın çoğu sarayın kapısında toplanmış.
Aman kızım padişahın oğlu ile oyun olmaz başımız belaya girer bu oyundan vaaz geç diyen babasına sadece bana güven göreceksin padişahın oğlunu yeneceğim diyen, çok küçük iken annesini kaybeden terzi kızının babasından başka kimsesi yokmuş.
Terzi kızı Az sonra arkasında korkudan beti benzi geçmiş tir,tir titreyen babası ile birlikte belirtilen saatte sarayın bahçesine gelmiş. Padişah dahil bütün saraylılar oradaymış.
Terzi kızını karşılayan Ahmet şah onu elinden tutup satranç oynayacakları masanın başına getirmiş. Nazik bir şekilde Padişahı selamlayan terzi kızı satranç masasına oturunca babası da padişahın yanında bir yere oturmuş. Oyun masasında yerini alan iki genç oyuna başlamışlar.
İki gün süren oyun sonunda şah ve mat diyen terzi kızı oyunu kazanmış. Ve saray berberi tarafından bıyığının yarısı kesilen Ahmet şah utancından aylarca dışarıya çıkamamış. İçini kemiren intikam ateşi onu yataklara düşürmüş. Babasına terzi kızını istediğin söyleyen Ahmet Şah'ın bu isteği kabul olmuş ve terzi kızı babasının zoru ile de olsa Ahmet Şah ile evlenmeyi kabul etmiş. Nikahı kıyılmış. Terzi kızı gelin gelmiş.
Gelin geldiği gece, Ahmet şah onu daha önceden kazdırıp hazırlattığı bir kuyuya götürüp adamlarının yardımı ile iple aşağıya indirmiş ve bundan sonra bütün yaşamını burada sürdüreceğini ve her gün yemeğinin kendisine gönderileceğini söyleyip oradan uzaklaşmış. Kızının başına gelenleri öğrenen terzi onu her gün gidip görmek için Ahmet şah'tan izin almış. aradan yıllar geçmiş. o arada padişah ölünce yerine geçen Ahmet Şah terzi kızını da tamamen unutmuş.
O günden sonra her gün kızının yemeğini götüren terzi kızına, padişahın öldüğünü yerine Ahmet Şahın geçtiğini haber vermiş. Kız her gün kuyunun yanından gelip geçenleri dinlermiş.
Bir gün konuşulanlardan Padişahın bir hafta sonra Hindistan'a sefere gideceğini öğrenmiş. O gün kendisine yemek getiren babasına kendisine bir satranç takımı,bir siyah at, bir siyah çadır ve bir siyah erkek elbisesi ve kendisini kuyudan çıkarmak için uzun bir ip bulmasını söylemiş. Babası kızının istediklerini hazırlamış.
Bir taraftan da aman kızım padişah duyarsa seni öldürür ben sensiz nasıl yaşarım diye söylenip duruyormuş. O gece gelip kızını sessizce kuyudan çıkaran terzi ve kızı hasretle birbirlerine sarılmışlar. Arkasında ki elbiseleri soyup babasının getirdiği elbiseleri giyen, eski elbiselerini de babasına veren terzi kızı babasına
- Sen hiç meraklanma babacığım bu kuyudan çıktığımı senden başka kimse bilmeyecek padişah seferden dönmeden ben gelip yine kuyuya ineceğim onun için hiç meraklanma, dedikten sonra babasının getirdiği siyah ata binen terzi kızı hızla karanlıkta kaybolmuş.
Günler sonra Hint dağına gelen terzi kızı padişahın geçeceği güzergaha çadırını kurmuş.
Bir gün sonra padişahın kafilesi görünmüş.
Bu ıssız yerde kurulan çadır padişahın dikkatini çekmiş. Çadırın yanına gelen padişahı siyahlar giymiş bir delikanlı karşılamış. Padişah delikanlıya
- Bu ıssız dağda ne arıyorsun, demiş
-Benimle iki el satranç oynamak isteyen bir yiğit arıyorum. Diyen delikanlı ile satranç oynamaya karar veren padişah
-Peki seni yenersem ödülüm ne olacak?diye sormuş
-Ben seni yenebilirsem kolundaki o altın saatini alırım. Yok sen beni yenersen benim bir kız kardeşim var onu sana veririm.
Padişah bu delikanlının dediğini kabul etmiş eğer kız kardeşi de kendisi gibi ise almaya değer diye düşünmüş ve oyuna başlamışlar ilk oyunu delikanlı kazanmış padişahın kolundaki saati almış ikinci oyunu da padişah kazanınca o gece delikanlının kız kardeşi ile nikah yapıp evlenmiş.
Sabah olduğunda kızı yanında göremeyen padişaha delikanlı sefer dönüşü kız kardeşini buradan alabileceğini söylemiş. Padişah ve ordusu uzaklaşır uzaklaşmaz toplanan terzi kızı soluğu kuyunun yanında almış üstünü başını değiştirdikten sonra bütün olanları babasına anlatmış.
Sonra babasının yardımı ile tekrar kuyuya inmiş. Atı ve çadırı alan terzi evine dönmüş. terzi kızı dokuz ay sonra nur topu gibi bir erkek çocuk dünyaya getirmiş. Adını Hint Beyi koymuş. Çocuk biraz büyüdükten sonra onu babasına vermiş. O gün yine padişahın Yemene sefere gideceğini öğrenen terzi kızı bu sefer babasına
-Babacığım bana kırmızı bir elbise, kırmızı bir at, kırmızı bir çadır ve bir satranç takımı al getir, demiş.
Kızının istediklerini o gece kuyu başına getiren baba kızını kuyudan çıkarmış. babası ile hasret gideren terzi kızı babasının getirdiği kırmızı kıyafeti giydikten sonra ata atlayıp karanlıkta gözden kaybolmuş.
Padişahın geçeceği güzergaha çadırını kurup beklemiş. iki gün sonra padişah görünmüş.
Dikkatini çeken bu kırmızı çadıra gelen padişah kendisini çadırın kapısında karşılayan delikanlıya buralarda ne yaptığını sorunca delikanlı
-Benimle satranç oynayacak sizin gibi birini bekliyorum, deyince
satranç meraklısı olan padişah hemen bu delikanlı ile anlaşıp satranç masasına oturmuş. Delikanlı,oyunu ben kazanırsam altın tespihinizi alırım .
Yok eğer siz beni yenebilirseniz benim bir kız kardeşim var onu size veririm demiş. İlk oyunu kazanan delikanlı padişahın tespihini almış. ikinci oyunu kaybedince de kız kardeşini padişaha vermiş. hava karardığından delikanlı ile kızın aynı kişi olduğunun farkına varmayan padişah sabah olunca Yemene doğru sefere gidince Terzi kızı hemen hazırlanmış soluğu babasının yanında almış. üstünü başını değişmiş. bütün yaşadıklarını babasına anlattıktan sonra atı ve çadırı götürüp saklamasını söyledikten sonra babasının yardımı ile kuyuya inmiş.
Masal bu ya dokuz ay sonra bir erkek çocuğu daha dünyaya getirmiş. Onun da adını Yemen Beyi koymuş çocuk sütten kesilir kesilmez de onu babasına vermiş. Yine bir gün konuşulanlardan Padişahın Rum eline gideceğini öğrenmiş o gece babasından kendisine bir satranç beyaz bir at, beyaz bir elbise ve beyaz bir çadır getirmesini istemiş. Kızının istediklerini getiren terzi kızını gizlice kuyudan çıkarmış kızına sarılıp hasret giderdikten sonra terzi kızı babasının getirdiği beyaz erkek elbisesini giydikten sonra babasının getirdiği beyaz ata binmiş. Gecenin karanlığında Gözden kaybolmuş.
Padişahın geçeceği güzergaha çadır kuran terzi kızı padişahı beklemeye başlamış.
Bir gün sonra Padişah görünmüş güneşin ışığı ile parlayan bu çadıra gelen padişah beyazlar içindeki delikanlıya buralarda ne aradığını sormuş delikanlı da her zamanki cevabı vermiş.
-Benimle satranç oynayacak sizin gibi birini bekliyorum demiş.
Eh satranç meraklısı olan padişah durur mu hemen delikanlının bu teklifini kabul etmiş.
Delikanlı eğer ben seni yenebilirsem parmağındaki yüzüğünü alırım. Yok eğer sen beni yenebilirsen bende sana bir kız kardeşim var onu veririm deyince padişah kabul etmiş ve oyuna başlamışlar. Her zaman ki gibi ilk oyunu delikanlı yani terzi kızı kazanmış. İkinci oyunu da Padişah kazanmış.
Delikanlı kız kardeşinin kendisini yarım saat sonra çadırda bekleyeceğini söylemiş. hava karardığından Padişah delikanlı ile kızın aynı kişi olduğunu anlayamamış ertesi günde erkenden hazırlanıp Rum Eline gitmiş.
Padişah gider gitmez terzi kızı hemen toplanıp memleketine dönmüş soluğu babasının yanında almış başından geçenleri babasına anlattıktan sonra üstünü, başını değişip babasının yardımı ile kuyuya inmiş.
Dokuz ay sonra nur topu gibi bir kız çocuğu doğurmuş. Onunda adını Rum eli Hanım koymuş.
Terzi kızı kuyuya atıldığı günden bu yana on iki yıl geçmiş. çocukları Hint beyi yedi, yemen beyi altı, Rumeli de dört yaşına geldiği gün terzi kızı babasından Padişahın evleneceğini ve düğünün bir hafta sonra olacağı haberini alınca babasına kendisini gece gelip kuyudan çıkarmasını söylemiş ve o gece ilk kez yıllar sonra baba evine dönmüş.
Çocuklarını karşısına alıp kendilerinin padişah ın çocukları olduklarını bir hafta sonra evlenecek olan babalarının düğününe gitmelerini ve düğüne gittiklerinde yapacaklarını bir hafta boyunca tek, tek anlatmış. Satranç ta kazandığı saati Hint Beyine, tespihi Yemen Beyine yüzüğü de Rumeli Hanımına verdikten sonra Düğün olacağı günden bir gece önce yine babasının yardımı ile kuyuya döner. Düğün günü torunlarını hazırlayan terzi çocuklardan Hine Beyini Siyah Ata, Yemen Beyini Kırmızı Ata Rumeli'ni de Beyaz Ata bindirdikten sonra götürür sarayın kapısında bırakır. Çocuklar annelerinin kendilerine ezberlettiği kimseyi dinlememelerini tembihlediği oyunu oynamaya başlarlar.
-Hint Beyi
-Buyur Yemen Beyi
-Yavaş yürü Rumeli hanım arkada kalıyor
-Padişah babamız evleniyor düğüne yetişmemiz lazım.........
Çocuklar annelerinin kendilerine ezberlettiği bu konuşmaları yol boyu tekrarlayıp durdular.
Sonunda biri durumu gidip Padişaha anlattı.
-Padişahım üç küçük çocuk bu tarafa geliyor ve sizin kendilerinin babası olduğunuzu tekrarlayıp duruyorlar. Bütün herkes şaşkın bu olanları izliyor deyince Padişah hemen çocukları alıp yanlarına getirmelerini söyler çocukların konuşmaları Padişahı da şaşırtmıştır.
Padişah çocuklara yaklaşır. Ve çocukların boynunda asılı duran kendi saati,tespihi ve baba yadigarı yüzüğü görünce sefer sırasında yaşadığı olayları hatırlar ve çocuklara
-Sizin anneniz kim diye sorar. çocuklarda
- Annemiz kuyuda deyince
padişah yıllar önce ders vermek için kuyuya attığı terzi kızını hatırlar. Ve doğruca kuyuya gider. terzi kızını kuyudan çıkarır Rumeli'nde ki beyazlar içindeki delikanlıyı görünce terzi kızının gerçekten çok akıllı olduğunu kabul eder ve halkın önünde yaptıklarından dolayı ondan özür diler.
Kırk gün kırk gece düğün yapılır onlar erer muradına biz çıkalım kerevetine.