Terör örgütleri (PKK - Fetö)'nin kışkırtma ve tehlikeli-kanlı provakasyonları, iç - dış muhalefetin siyasi istismarında ölçüyü kaçırması olmasa; bu kadar farketmeyecek, sine-i millette kader deyip katlanmaya devam edecektik. Sonuçları ne kadar ağır da olsa, asırların alışkanlığıyla, belki sorun olarak gündemimize bile almayacaktık.
Halbukki PKK terör örgütü, köy baskınları ile işe başlamıştı. Beşikteki bebekleri bile hedef almaktan çekinmeyen terör örgütü, bilakis şiddet ve korkuyu bir yöntem olarak kullanıyordu. Silahlı propaganda dedikleri; Balkanlarda, Kafkaslarda ve özellikle Ermeni terör örgütlerinin gerçekleştirdikleri kanlı katliamlarla 'başarılı' etnik temizlik girişimleriydi. Terör örgütü, otorite kurmak için bastığı köylerde itaat ve teslimiyet istiyor, karşı çıkanları da korku ve ibret salmak için en vahşi şekilde katlediyordu. Köyleri, kasabaları, şehirleri yakıp yıkarak, bombalar patlatarak Güneydoğu'yu 'boşaltıp', Türkiye'nin bütününü de istikrarsızlaştırmaya çalışıyordu.
40 Yıla yakın bir süre ülkemize dayatılan 'düşük yoğunluklu savaş'ın bir sonucu da iç göçlerdi. Doğu'da köy ve şehrinden koparılıp- sürülen insanlar, Batı'da bu göç seliyle boğuşan şehirler..
Önce 'Haçlı' işgaline uğrayan Irak, sonra da Arap Baharı'nın geldiği Suriye ile yeni bir döneme girdik. Terör örgütüne 40 yıldır perde arkasından destek verenler, alenen ortaya çıkmış, coğrafyamıza çökmüşlerdi. Sayıları yüzbinleri bulan hava saldırlarıyla şehirleri yıkarken; yeni şekil ve isimlerle öne sürdükleri cehennem zebanileri kalan insanları kan ve ateşle süpürdü!
Suriye'de Rusya'nın 'sorti'leri 100 bini geçmiş! ABD'nin ise 80 bini.. İran-Esed katillerinin sorti - varil bombalarının sayısı ise bilinmiyor.
Bildiğimiz 9 Milyon Suriyeli'nin (Ülke nüfusunun 1/3'ü) canını kurtarmak için ülke dışına kaçtığı.. 4,5 milyonu Türkiye'de.
Yine yaklaşık 1/3'ü; varil bombaları, Rus ve Amerikan uçakları, İranın mezhebçi kasapları, Esed şebbihaları, DAİŞ ve YPG/PKK zebanilerinden kaçarak ülke içinde mülteci olmuş, İdlip ve Türkiye'nin temizlediği alanlara sığınmış durumda.
Türkiye; Devlet ve millet olarak komşu-kardeş bildiği Suriyelileri yaşatmaya, yaralarını sarmaya çalıştı-çalışıyor.
Hal böyleyken Suriye'de Suriyeli bırakmamaya çalışan katiller; hayasız söylemlerine kanlı saldırılarına, aşağılık oyunlarına devam ediyor.
İşgal ve katliamda başrolü oynayan ABD, giderken yerini Rusya'ya bırakıyor. Rusya'nın kutsanmış uçakları yine İdlip semalarında. Milyonlarca insanın sığındığı köyleri, beldeleri bombalamaya başladı.
10 Yılı aşkın süredir katlandığımız, her türlü fedakarlığı tek başımıza yaptığımız, büyük bedeller ödediğimiz, şehidlerimizin kanı pahasına korumaya çalıştığımız ülke sınırımıza yeni bir akına teşebbüs ediyorlar belli..
ABD, Haçlı koçluğunu Rusya'ya devrediyor!. İdlip ve kurtarılan alanlardaki 6-7 milyon Suriyelinin daha Türkiye'ye sürüleceği yeni bir Rus - İran-Esed saldırısına niyetliler.
Ama artık yeter demenin zamanı geldi. Yeni bir göç dalgasının getireceği sosyal, ekonomik, güvenlik vs.. binbir türlü yüke ülkemizin tahammülü kalmadı. Yıllardır söylediğimiz uzlaşma, güvenli bölge tesisi, göçmenlerin geri dönüşü.. Bu taleplere BM, ABD, Rusya, AB cevap vermiyorsa Türkiye olarak bunu yapmanın kararlılığını göstermeli, 30-40 km'yi 150 km'ye çıkarmalıyız.
İdlib'in yanında Hama, Halep, Rakka ve Haseki şehir halkının 90'ı Türkiye sınırları içinde veya himayesi altında. 10 Yıllık Rus ve AB/D saldırı ve işgalinden kaçan bu insanlar, Türk bayrağı olmadan o şehirlere dönemez. Saldırıya cevabımız bu şehirleri kurtarmak olmalı..
Varsın Suriye iki parça olsun. Biri mazlumların sığınağı, diğeri Rus-İran-ABD, Avrupa, İsrail.. Ne halleri varsa bizden uzakta görsünler.