Çok değil 20-25 yıl öncesindeki gazete manşetlerimizden birisi de 'Susuz yaz kapımızda, Susuzluk problemi, vs..' idi.
Bu yıllarda bırakın tarımsal sulamayı, şehir ve ilçe merkezlerimizdeki içme suyu sıkıntısını manşetlere taşırdık. Köy demeyin, köylerimizin bir kısmında kuyu, çoğunda ise sarnıçlardan içme suyu ihtiyacı karşılanırdı.
Sarnıçın ne olduğunu, insan için önemini, bugün ancak belgesellerde izlediğimiz Afrika belgesellerinde görüyoruz. Bir benzerini 80'li yıllarda Viranşehir kırsalında görmüştüm..
Bir köyün kenarında etrafında kadın - çocuk, genç yüze yakın insanın çamur içinde telaşla, ellerinde iple bağladıkları teneke kovaları salıp çektikleri çamurlu suyu bir yandan evlerine, diğer yandan susuzluktan çatlama noktasına gelmiş davar sürülerine yetiştirmeye çabalarken görmüştüm sarnıcı.. Kalabalık ve yoğunluktan dolayı epey bir süre sonra sıra gelmişti bizlere.
Fırsat bulunca arkadaşlarla biz de sarnıca bir teneke uzattık. 8-10 Metre çapında devasa, korkutucu bir kör kuyu. Kaya zeminin üzerindeki toz toprak, hayvan pislikleriyle karışmış çamur halinde. Telaş içinde çekilen suların bir kısmı bu çamura, bu çamurdan süzülen sular da tekrar bu dev çukura akıyordu.. Teneke kovayı çektiğimizde yarısı çamur bu su geldi.. Tecrübeli arkadaşlardan birisi hemen puşusunu çıkarıp su bidonunun ağzına tuttu. Tülbet gibi suyu süzerek doldurmaya çalıştık. Çamuru, parmak kalınlığındaki kurtları mümkün olduğu kadar bidona doldurmamaya çalıştık.
Suyun başında olduğumuzdan ilk olarak bizler giderdik susuzluğumuzu.. Neredeyse 40 yıl oldu, hala kekremsi tadı ağzımda o suyun.. Dolu bidonlarla geldiğimiz şantiyede de arkadaşların getirdiğimiz suya karşı koşuşlarını bugün gibi hatırlıyorum. Su olmayınca 'hiçbir şey' olmuyor.. Su, yaşamın temel şartı!.
Urfa'nın Temmuz - Ağustos'unda, çıplak arazideki bu su, insan - hayvan çevredeki bütün canlılar için tek yaşam kaynağıydı. Güneşin kavurduğu tenleri bir nebze nemlendirecek, kavrulmuş dudakları - bitme noktasına gelmiş bedenleri uyandıracak tek yaşam kaynağı.
İlk defa görüyordum Karacadağ'ın eteğinde bu sarnıcı. Çeper dediğimiz dev kuyu büyüklüğünde bir kör kuyu. Ana kayanın içindeki doğal çukur, insan eliyle genişletilmiş bir dev havuz. Yağmur sularıyla kendiliğinden doluyor. Yağmurların bittiği Mayıs ayından itibaren Eylül - Ekim'de başlayacak yağmurlara kadar 5 - 6 ay boyunca civarın su ihtiyacını karşılamaya çalışıyor. Arazi yapısına göre köylerdeki sarnıç sayısı ve büyüklükleri de değişiyordu.
Susuzluk, iklik değişikliği, su yönetimi, suyun etkin ve verimli kullanımı, kuraklık, yeraltı sularının çekilmesi, iklim değişikliğine bağlı göçler, su savaşları, suyun paylaşımı sorunları..
Bütün dünyanın gündeminde. Ülkemizde de yoğunlukla gündemde. Yasal çalışmalar bir biri peşine yapılıyor. DSİ ve Büyükşehir Belediyelerinin yapmış olduğu barajlar, göller, yeraltı barajları.. Üniversitelerimizin bu konudaki bilimsel çalışmaları ve ortaya koydukları örnek uygulamalar..
Urfa olarak biraz uzağında kaldık bu gündemin. GAP'la birlikte sarnıçları, kuruyan kuyuları, kurak toprakları unuttuk. Fırat'la beslenen Atatürk Barajı'nda su denizi Urfa'yı çimdiriyor.. Ne içme suyu, ne de tarımsal sulamada, su sıkıntımız yok.. Öyle ki tahliye kanallarından ırmak olup Suriye'ye doğru akıyor israf ettiğimiz sular. Taban suyu o kadar yükselmiş ki, yükselecek yer kalmıyor artık tarlalarımız göl haline geliyor..
Bunun sürdürülemeyeceğini görmek için illa da uzman olmaya gerek yok. Görünen köy kılavuz istemez. Başımızı kaldıralım ve ülkemize - dünyaya bir bakalım.
Sarnıçlarımızı hatırlatalım.. Şehir merkezlerinde yağmur sularının depolanması yasa ile şart koşulurken, köylerimizde - meralarımızda sayıları yüzbinleri bulan sarnıçlarımızı değerlendirelim.
Bedava içme suyu ve kaçak elektriğe dayanan yer altı sularının ölçüsüz kullanımını gözden geçirelim. Binlerce yıldır insanlığın kullandığı bu sarnıçları elden geçirerek, hayvan ve bahçe sulamalarında değerlendirelim. Tektek dağları, Damlacık dağları, Karacadağ başta olmak üzere Urfa'nın dört bir yanındaki yüzbinlerce sarnıç atıl halde. Kimi içi doldurularak körleniyor, kimi güvenlik endişesiyle ağzı kapatılıyor.
Büyükşehir Belediyesi Kırsal Kalkınma, DSİ ve Kalkınma ajansı başta olmak üzere ilgili kurumlarımız bu konuda çalışır, araştırma ve projeler geliştirebilirse bir Atatürk Barajı büyüklüğündeki su depoloma potansiyelimizi tekrar hatırlarız.
Elektrik kesildiğinde, yada mevcut yapıda bir kaza-arıza durumunda susuzluktan çökme riskini önleyebiliriz.