Dostlar gelin bugün bir değişiklik yapalım, bu ihtiyarın sözünü dinleyin size başımdan geçen, en az sizinde şahit olduğunuz veya duyduğunuz türden birkaç seçim hatıramı arz edeyim. Umarım sıkılmadan okursunuz. İnanın tam rahmetli Kemal Sunal abimizin meşhur ZÜBÜK filmi gibi. Yazımı sonuna kadar okuma zahmetinde bulunursanız ne demek istediğimi daha iyi anlayacağınızı umarım. Hadi ne de olsa tarihçiyiz, nabza göre şerbet vermesini de biliriz.
Efendim 1994'te Yozgat'ın asfalt yola 5 km uzaklıkta bir dağ köyünde göreve başladık. Hafta sonları alışveriş için minibüsle ilçeye iniyoruz. Bir seçim zamanı yine ilçeye giderken asfalt yol ağzında bulunan bir köyden geçerken bir vatandaş el salladı. Şöför yolcuyu öne yanıma aldı. Bu arada arabada bulunan köylü kardeşlerimiz bu zat-ı muhteremi görünce çok afedersiniz "Çüüüüüüş, aiaiai, deh deh, ohaaaaa.. " türden sesler çıkardılar. Köylü efendi benim sormamı beklemeden hemen lafa girdi:
-Hoca benim lakabım Eşek Ahmet. Bu lakabı neden bana taktılar biliyormusun? dedi. Ben başımı sallayınca aldı sazı eline başladı telleri tıngırtmaya.
-Aha dedi. Demin geçtiğimiz köprü zamanında köyümüzde yohtu. Bundan yıllar evvelisi bir seçim zamanı bir mebus adayı konuşma yapmaya köyümüze geldi. Emme baharda azgın sel gibi akan dereden geçemiyo. Aldım sırtıma begefendiyi paçaları ıslanmasın diye karşıya geçirdim. Bu arada bir soluklandı ve sözüne devam etti.
-Mebus adayı halimizi gördü ve bizlere acıdı. Size söz dedi mebus seçilirsem ilk işim köyünüze köprü yapacağım. Cebinden cigara kutusunu çıkarıp üstüne yazdı. Biz de begefendinin partisine hani kafası havaalanı görünümlü "Benim köylü gardaşım" diyen Müslüman köylü efendinin partisine tüm vatandaşlar oyumuzu verdik. Bu arada minibüs ahalisi yine nallı kuzu sesleri çıkarıp "Eşşşşek" sesleri terennüm ederken o tabakasını çıkarıp bir cigara yaktı ve uzun bir nefes çektikten sonra:
-Begim(Beyim) hepimiz bu adaya oyumuzu verdik ve mebus seçildi. Emme o dönem köprümüzü yapmadı. Sonraki seçimde vekilimiz yine köyümüze geldi ve ben yine sırtımda dereden kendisini karşıya köye geçirdim. Kusura kalmayın köprünüzü yaptıramadım ama bir daha seçilirsem söz yapacağım dedi. Biz yine oyumuzu verdik, ama köprümüz yine yapılmadı. Ben bu arada sabırla köylü vatandaşımı dinlerken yine arkadan "Dehhhhhh, çüşşşş…" sesleri gelmeye devam ediyordu.
-Dört yıl sonra vekilimiz tekrar köye geldi. Ben yine sırtıma alıp köprüden karşıya geçirdim. Özür dileyerek valla bu kez seçilirsem köyünüze köprü yapacağım dedi. Biz de tekrar oyumuzu o mebusun partisine verdik deyince ben artık dayanamadım ve patladım:
-Emmi seni lakabın Eşek değil E……oğlu E….. olmalı deyiverdim ve uzun bir nefes çekerek rahatladım be dostlar. Sabır sabır sabır yahu. Allah Allah.
Bir anım daha var dostlar umarım sıkılmadan okursunuz. Yıl 1994 yine belediye seçimleri. Kayseri'de bir şirkette çalışırken şubat tatilinde abimin yanına İzmir'e gittim. Dert ortağım, hayatımın gülü eşimle Kemeraltı'nda çarşıda gezerken bir dükkanda alışveriş yaparken Belediye başkanı Burhan Özfatura ile karşılaştık. Selam sabah faslından sonra bana oyunuzu verirmisiniz. Deyince ben:
-Başkanım sizi çok seviyor ve takdir ediyorum. Ama size oy verme dedim. Yanındaki yalaka şakşakçı sürüsü birden dellendiler, neredeyse bizi dövecekler. Nedenini sorunca biz Kayseri'de oturuyoruz dedim. Başkan tebessüm ve teşekkür ederek yanımızdan ayrıldı.
Yine aynı seçim sırasında İzmir'de pazarcılık yapan Kimya mühendisi olan amcamoğlu tahsilli olması nedeni ile pazarcılar derneği başkanı seçilir. Seçim zamanı sorunlarını çözmeye söz veren partileri dolaşırlar. Hiçbir parti bunlara yanaşmaz. En sonunda kasetle koltuğunu kaybeden Baykal beyefendinin partisi ile anlaşırlar. İlçede kayıtlı üye sayıların 150 olduğunu, 250 üye kendilerine kayıt yaptırırlarsa sorunlarını çözeceklerini söylerler. Emmi oğlu aralarında rahmetli Erbakan hocanın partisinin ilçe yönetim kurulu üyesi olan abimi, yengemi, bütün sülaleyi haberleri olmadan partiye kaydeder ve kendisini de parti ilçe sekreteri yaparlar. Seçim sonunda partileri kaç oy aldı bilirmisiniz? Tıpkı ZÜĞÜRT AĞA gibi ancak ancak 50 oy, hem de koca Balçova ilçesinde. Gelin gülmeyin be dostlar.
Gelelim sözün bittiği yere canlarım. Lideri için ölürüm diyen, önünde nerdeyse secde yapacak kadar eğilen, partisinden seçilmeyince bin bir hakaretler yapıp partisinden ayrılıp tam zıt partiye geçenleri görünce halk tabiri ile "Yalayacak kemik bulamayan" adaylar tam bir yüz karası. Bakın burada parti ayırımı yapmadan söylüyorum: Hani sen liderine tapıyordun? Hani hizmet aşkıyla yanıyordun? İnsanın aklına İmparatorumuz Tatlıses'in "Yalan" şarkısı akla geliyor. Yıllar önce Fırıldak Kubilayı tanımıştık. Bir partiden diğerine geçen, yanılmıyorsan beş parti değiştiren Kubilay'ı çok gördük. Bunlar yeni nesil versiyonları.
Bu arada vatandaş adına partilerden bir ricam var. Bu saatten sonra gırtlağınızı yırtsanız da vatandaş oy vereceği kişiyi belirlemiştir. Lütfen caddelerde, sokaklarda, meydanlarda ses kirliliği yapmayalım. Sözümü Pazar günü şahit olduğum bir komiklikle bitireyim. Kameram yanımda olsaydı inanın o görüntülerle yüksek basın ödülü alırdım. Gölpınar köyü bağlarındayız. Güzel bir belediye başkanımızın seçim arabası bağlar arasında bangır bangır bağırarak geziniyordu. Yorumu takdirlerinize bırakıyorum. Bütün okuyucularıma selam ve muhabbetlerimle.