Yıl 1970, Urfa'da o yıllarda büyük kuraklık sonucu halkın bir kısmı şehrini terk edince nüfus bayağı azalmıştı. Bendeniz o zaman 7 yaşlarındayım.
Rahmetli babam ve amcam şimdi yıkılmış olan eski Hal pazarı, sonradan Şire Pazarı'ndaki işleri bozulunca İstanbul'a göç ettiler. Urfalıların Saco Bayramı dediği 11 Nisan Kurtuluş bayramında tası tarağı toplayıp yağmurlu-puslu bir günde göç eyledik. Daha doğrusu iki döşek ve yorganları Otobüse yükledik.
Yağmurlu bir günde İstanbul'a vardık. 4. Levent Sanayi mahallesinde önce harabe bir evde, daha sonra bir gecekonduda kaldık. Yeni şehrimize taşındığımızda elde avuçta para da yoktu. İki ay sonra babam eski mesleği olan berberliğe dönüş yaptı ve dükkan açtı. Dükkan dediğimiz sadece evden gelen bir kırık ayna, tahta bir sandalye. Dükkanda su bile yoktu. Yani anlayacağınız yokluk ve yoksulluk içindeyiz. Ama o dönem insanları yamalı elbiseyi bile çıplaklıktan öte sayan gönlü geniş insanlardı.
Lafı uzatmayalım Allah 'Yürü ya kulum' dedi ve babamın işleri 2-3 senede iyileşti. Ben ve abim okul dışında dükkanda çırak olarak ta liseye kadar takılırdık. Rahmetli bu mesleği bize öğretmedi, bize okuyun derdi. Ama kalfa ve ustalarımızdan bu mesleği çaktırmadan öğrendik. İnanmayan varsa hemen traş edeyim, ama kulak kesmemeyi garanti edemem. Zaten ilk traş deneyimimde aceleci bir müşterinin kulak altını hafifçe nazikane accık ucundan kanatıverdim.
Kafanızı fazla şişirmeyenim. Bendenizin esnaflığı alaylıdır, sonradan görme değildir, şimdiki bazı Urfalı hemşerilerimizin esnaflığına benzemez. Rahmetli 1950'li yıllarda Adana'da İncirlik Nato'daki Amerikalı askerlerinde takıldığı, Hacı Ömer Sabancı ve oğullarının da takıldığı lüks bir kuaförde çalıştığını söylerdi.
Berberlik tarihine baktığımızda Berber, erkek saçı kesen; sakal ve bıyık tıraşı yapan meslek erbabıdır. Günümüzde pek çok berber saç boyama ve fön çekimi gibi işlemleri de gerçekleştirmektedir. Türkçeye Farsça berber kelimesinden geçmiştir. Kelimenin kökeni muhtemelen Latince barba (sakal) kelimesidir.
Geçmişte berberler sadece saç-sakal kesimi değil; sünnet, hacamat, dişçilik, sülükçülük; kellik, uyuz ve bit tedavisi de yapıyorlardı. Bu durum halen Dünya'nın bazı gelişmekte olan bölgelerinde devam etmektedir.
Berberliğin tarihi çok eskidir. Antik Mısır, Yunan ve Roma medeniyetlerinde berberlerin varlığına rastlanır. Umum berberlerinin yanı sıra geçmişte varlıklı kimselerin şahsî berberleri bulunurdu. Özellikle Antik Mısır'da misafirlerin ev berberini kullanmasına izin vermek, misafirperverliğin gereklerindendi.
Cumhuriyetten önce berberlere 'Perükar' deniliyordu. Osmanlı berberleri seyyardı, kahvede, sokakta, açık alanda tıraş ederler, evlere servis yaparlardı. Sabun, leğen, ustura temel araçlarıydı. Gitgide berberler dükkan açtı.
Modern zamanlarda, sakal tıraşı medenilik göstergesi oldu ilk dönemlerde ve sakal tıraşı olmayana kamusal ve medeni gözle bakılmadı. Yılmaz Güney'in dediği gibi eskiler yoksulluktan dolayı traş olamayıp sakal uzatırken şimdi uzun sakal modası modernize olmuş. Tıpkı zamanında ciğer kebabı gariban işiyken şimdi lüks kral mekanların popüler yemeği oldu.
Rahmetli gençliğinde köylere eşeksırtında giderek traş yaptığını söylerdi. Köylü vatandaş berber geldiği zaman yukarıda belirttiğim işleri de yaptırırdı, babam sadece sünnet yapmamış. Köylerde sünnet işi modern zamanlardaki gibi değildi. Tarlada, bahçede veya çobanlıktaki çocuklar bir bahaneyle eve çağrılır ve kurbanlık bir koyun gibi hemen işleme tabii tutulurdu. Eeee zamanla çocuklarda uyandı. Eşeksırtında berberi görenler birbirleri ile haberleşerek köyden kaçarlardı. Tut tutabilirsen.
Şimdiki berberler kızmasın ama bu iş çocuk oyuncağı olmuş. Niye derseniz hangi berber hakiki ustura kullanmayı bilir? Eskiden ustalık belgesi için bir balonun üstü sabunla köpüklenir ve usturayla bu köpüğü alana ustalık belgesi verilirdi. Bu yüzden eskiden bir laf vardı 'Acemi berber traşı nalbant eşeklerinden öğrenir'. Şimdi jiletle traş moda.
Yaşı benim gibi ilerlemiş olanlar bilir eskiden makas şeklinde saç traş makinaları vardı. Azmı çektim onlardan. Özellikle okul zamanı çocukları traş etme görevi benimdi, tabii avantamızı alamazdık.
Zaten 2-3 traştan sonra parmaklarımız ağrırdı. Bir de meret iyi temizlenmedi mi vatandaşı ağda yapar gibi yolardı. Neyse daha sonra elektrikli makinalar geldi de vatandaş ve bendeniz bu ıstıraptan kurtulduk.
Şimdi öylemi? Ellerinde kablosuz makine ile 'iki şıkşık bir tıktık ' misali hemen kafanın yanlarını alıp üstü makasla hallediyorlar. Yani kısacası yoluyorlar. Eeeee sakal meselesine gelirsek zaten çoğu insan artık sakallı olduğundan biraz alttan, biraz üstten sakalı traşlayıp işi hallediyorlar.
Lafı fazla uzattım dostlar ne olur kızmayın. Çenem açıldı mı durmasını bilmiyor. Son olarak bir kelam daha edip yazımı bitireceğim. Berberlerin bir özelliği de her telden çalmalarıdır. Nasıl yani derseniz Mahallenin dedikodu merkezleriydi.
Her kesimden müşteri olduğu için vatandaş traş sırasında sohbet ortamında derdini döker, mesleğini, hatta askerlik anılarını anlatır, berber ustamızda mecburen dinler veya iştirak ederdi. İnsan sarraflarıydı berberler. Müşteriye itiraz veya kızmaca müşteri kaybıydı.
Bu nedenle mahallenin en kültürlü kesimi berberlerdi. Öyle ki adres arayanlar öncelikle berberlerin yolunu tutardı. Şimdi anladınız mı çenemin uzunluğunu.
Dostlar dostlar kusuruma bakmayın bu mübarek Ramazanda başınızı ağrıttım, affola. Zaten Ramazan bir özelliği de hoşgörü ve merhamettir.
Cümle İslam aleminin Ramazanı ve Bayramı mübarek ola. Allaha emanet olun. Sözlerimi bir sloganla bitireyim:
'Modaya göre baş, enseye göre traş'