SEKİZİNCİ BÖLÜM
M. Sarmış: Hocam şimdi biraz da şu içinde bulunduğunuz "İnsani Yardım Platformu"ndan söz edelim. Nasıl başladı? Kimler öncülük etti?
A. Saraç: Bu işin fikir mimarı Yusuf Mert'tir. Hakkını inkâr etmeyelim. Benim gibi o da Belediye meclis üyesiydi. Yıl 2012. Suriye iç savaşı yeni başlamış. İnsanlar sınıra yığılmış. Girmek istiyorlar, giremiyorlar. Açlık, yoksulluk, sefalet, perişanlık. Yusuf Bey dedi ki, "Biz Belediye Meclisi olarak bir şeyler yapıp bunlara biraz yardım edelim." Onları orada besleyelim ki buraya gelmesinler. Kimya bozulmasın. "Olur." dedik. Belediye başkanına (A. Eşref Fakıbaba) gittik. "Bizim buna yetkimiz yok. Olmaz" dedi. O sırada Vali Celaleddin Güvenç. Oradan kendisine telefon açıp durumu izah ettim. Vali Bey dedi ki: Siz dilekçe verin, başkan encümene havale etsin. Öyle yaptık. Encümen bu iş için bize yetki verdi.
Biz de bu yardım toplama kampanyasını resmen başlattık. Fakat tabii bu iş o kadar kolay değil. Başkana, "Sizden sadece toplanan yardımların yerine ulaştırılması için lojistik yardım istiyoruz." dedik. Tabii bu iş tek başımıza olamaz, mümkün değil. 15 gün içinde ben ve Yusuf Bey 305 yere ulaştık. Bu işe duyarlı dernek, vakıf, sendika, oda, cemaat, sivil toplum örgütü, zengin hayırsever kimseler…
Bir gün Yusuf dedi ki: "Bu Deniz Feneri Derneği'nin temsilcisi Osman Gerem var. Ona da gidelim, yardıma çağıralım." Gittik, anlattık. Osman yekten dedi ki: "Yahu bu iş benim işim. Ben bu işi yaparım." Yapsın da kim yaparsa yapsın dedik. 10 gün içinde yeni bir oluşum meydana geldi. Bütün STK'ları toplantıya çağırdık. Ve daha iyisi bulunana kadar Osman Beyi bu iş için görevlendirdik. Daha iyisini bulamadığımız için de hâlâ Osman Gerem devam ediyor. Allah razı olsun kendisinden. O zaman 60 dernekle başladık. Şu anda 152 dernekle çalışıyoruz.
Oluşturduğumuz birliğin adı "Şanlıurfa STK'ları İnsani Yardım Platformu". Valilik izni ile kurulmuş özel bir çatı. Yarın başka bir vali gelip de bizi kapatmasın diye bir tedbir aldık. "Kilit Taşı Kültür ve Yardım Federasyonu"nu kurduk. Başkanı benim. 21 derneğin bir araya gelmesinden oluşuyor. Orada da devam ediyoruz. Şu ana kadar 4 bin tırdan fazla yardımı tedarik ettik ve dağıttık. Bunların 680-700 tanesi Suriye'ye gitti. Gerisi de Urfa'daki ihtiyaç sahiplerine dağıtıldı. Tabii bizim yardımlarımız şartlı yardımlar. Hani Urfa'da bazıları diyor ya Urfa'da aç yok mu? Var tabii.
Ama Suriye için verilen yardımı Urfalılara veremezsiniz. Urfalılar için verileni başka kimseye veremezsiniz. Kimsenin rızkını kimseye yedirmemeye çalışıyoruz. İlk zamanlarda yapılan yardımların yerine ulaşıp ulaşmadığına dair bazı spekülasyonlar oldu. Biz tedbirimizi almıştık. Bütün dağıtımları videoya çekmiştik. Bu dedikodular çıkınca yemekli bir basın açıklaması yapıp o videoları gösterdik. Şüpheler ortadan kalktı. Bugün hâlâ bize duyulan güven için herkese teşekkür ederiz.
M. Sarmış: Son olarak Kent Konseyi'nden söz edelim.
A. Saraç: Kent Konseyi benim için oldukça gecikmeli bir iş. Zeynel Bey Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçilince benimle görüşmek istedi.
M. Sarmış: Sizin öğrenciniz olduğunu biliyorum.
A. Saraç: Evet. Hem öğrencim. Hem ailemizin damadı. Hem de Harran Kitapevinden çırağım. Babası arkadaşımız. Görüştük. Dedi "Sana bir görev vereceğim. Hayır deme şansın yok." Dedim "Maaşlı bir işse ben yokum. Bu yaştan sonra benim maaşlı bir iş peşine düşecek halim yok." dedim. Başkan "Maaşsız." deyince jetonum düştü. "Kent Konseyi mi?" dedim. "Evet" dedi. Dedim "Yanlış adam seçiyorsun, haberin olsun." "Niye?" deyince "Ben senin noterin olamam." dedim. "Yaptığın her işi desteklemek zorunda değilim. Yönetimime karışmazsın. "Şunu alma, şunu al filan" diyemezsin. Dedi ki bütün bunlara razıyım. Bu sefer "Yaşım müsait değil. Başka bir arkadaş olsun, ben de onu destekleyeyim." "Sen ol" dedi. "Atamayla değil seçimle gelirim." Tamam dedi. Son olarak bir şartım daha var dedim: "Ben bu memleketin gençliğinin heba olduğuna inanıyorum. Gençler için çalışacağım zaman bana destek verecek misin?" dedim. "Ne istersen?" dedi.
Bütün bunlardan sonra kabul etmek zorunda kaldım. Bir önceki Kent Konseyi Başkanı Erkan Sözen iyi bir dostumuzdur, arkadaşımızdır. Severim. Dedim ki sen başkanlığa devam et, ben sana yardım edeyim." Kendisine mahsus sebeplerle kabul etmedi. Neyse sonunda biz seçildik. Herkes saldırmaya başladı. Kimse Adil Saraç bu işi becerir-beceremez demiyor. Direkt "Adi Saraç kaç yaşında? "diye konuşuyorlar. Bu yaşta bu görevde ne işi var? Benim amacım belli. Ben diyorum ki "Bu gençlerle ilgilenmek lazım". Memleketin en iyi parkını yapın. İnsanlar oraya giremiyorsa bir anlamı yok. En güzel caddesini açın. Gece rahatça çıkıp dolaşamıyorsanız, birileri gelip sizden haraç filan istiyorsa o cadde de boştur.
Önce insan. Urfa'nın yaş ortalaması 20,5. Hapistekilerin yaş ortalaması 22,5. Bu "dört artı, dört artı dört" gençlerin anasını ağlattı. 12 yılı bitiren bir genç eğer üniversiteye giremezse hiçbir şey değil. Gideceği yer, yapacağı meslek, gireceği iş yok. O yüzden bu gençlere ulaşmak lazım. Bu gençlerin başını okşamazsan, sırtını sıvazlamazsan, elini tutmazsan, ona bir çay içirmezsen boşa çalışıyorsan. Zaten genel kurulda çıkıp konuşurken dedim ki: Hepinizden özür dilerim. Bu yaşta bu işe girdim. Ama sebeplerim var. Anlattım. Bir teveccüh oldu. Seçildik.
Yıl 2019. Arkasından birileri "Kent Konseyi ne iş yapıyor?" diye söylenmeye başladı. Kent Konseyi bir şey yapmaz. Bir şeyler düşünür, gereğini yapsın diye düşüncelerini yukarı ile paylaşır. Elimde şu anda ilkel bir telefonum var. Akıllı değil, ben akıllıyım çünkü. Ben böyle huzurluyum. Ben bu işe insanlarla twetleşmek için, savaşmak için girmedim.
Gençlere hizmet için girdim. Hâlâ devam ediyorum. Bu yolda bir takım çalışmalarımız da var. Her şeyi paylaşmak istemiyorum ama Urfa'nın bazı ayıpları var. Gençlerin sorunları çok. Bunların çözümüne katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Aşağı yukarı 500 bin kitap dağıttık. Her hafta yaklaşık bin gençle buluşuyorum. Onlara iyi bir vatandaş olmanın, insan olmanın, Müslüman olmanın önemini anlatmaya çalışıyorum. Ve son sözümüz olsun; onlara "Okuyun, adam olun. Siz adam olmazsanız, başkasının adamı olursunuz." diyorum.
Allah sizden razı olsun.
M. Sarmış: Allah sizden de razı olsun hocam.
-SON-