Ne kadar acı verse de bu ifadeyi çok defa kullanmak durumunda kalıyoruz. Herkes için olmasa da bazıları için mülteci dramları genelleşti. Zaman zaman bu dramlara şahit oluyoruz. Özellikle Suriye mülteci dramlarına her gün birisi daha ekleniyor. Binlerce mültecinin hayata olan umutları, Akdenizin soğuk sularında meydana gelen bir facia neticesinde sona eriyor. Denizin derinliklerinde cesetlerine ulaşılmayıp unutuluyorlar.
Bu unutulup gidecek olanlardan biri de Aylan Kürdi olacaktı. Denizin dalgaları Aylan'ın cesedini kıyıya sürükledi. Yüz üstü yatarak sahile vuran cesedi, insanlıktan yoksun insanların vicdanlarında bir kıpırtı, bir canlanma oluşturdu. Bir nevi ölü vicdanların canlanmasına sebep oldu Aylan'ın ölü bedeni. İnsanlığından utanan Avrupa kapılarını kısmi de olsa Suriyeli mültecilere açtı görünüyor.
Yaklaşık olarak Urfa'da beş yüz bin Suriyeli muhacir kalıyor. Avrupa, kapılarını mültecilere açma beyanında bulunduğu gibi muhacirleri bir telaş ve heyecan tuttu. Avrupa'ya nasıl gideriz hayallerini kurmaya başladılar. Hatta yardım kuruluşlarından şöyle bir talepte bulundular: Bize paket yardımı yapmaktansa Avrupa'ya bizi ulaştıracak para yardımında bulunun, Avrupa'ya gidelim. Size daha fazla yük olmayalım.
Kimisi yurt dışında kalan akrabasından borç para temin ederek Avrupa'ya gitme hayalini gerçekleştirmek istiyor. Benim tanıdığım onlarca kişi gitti. Hayata, umut yolculuğuna…
Tabi ki Avrupa'ya giden bütün mühacirlerin hikayesini anlatacak değiliz. Bu hayata umut yolculuğunda sadece bir kişinin hayat hikayesini sizinle paylaşacağım. İsmini vermeden sadece sahip olduğu statüsünü zikretmekle yetinmek istiyorum. Uzman bir doktor, ulusal çapta faaliyet yapan bir yardım kuruluşunun şube başkanıydı. Bu statüye sahipti, hiçbir maddi sıkıntısı yoktu. Avrupa'nın mülteci girişlerine onay vermesi ile birlikte ailesini yanına alıp evini ve arabasını bıraktı ve soluğu Almanya'da aldı.
Urfa manevi ve kültürel yönden kendi vatanlarını aratmayacak kadar vatanlarına benziyorken ne oldu da bu insanlar hayatlarını tehlikeye atarak Avrupa'ya göç etmeye başladılar?
Suriye'nin gelecekte bir istikrara kavuşacağı noktasında ümitleri kalmadı. Çocuklarının eğitimi ile ilgili taşıdıkları önemli bir kaygıları var. Çünkü çocuklarının geleceğini zifiri karanlık olarak görüyorlar.
Evet, Türkiye Suriyeli çocukların eğitimi için ciddi faaliyetler yürütüyor. Ama yeterli mi? Okuyan çocukların anneleri ve babaları endişeleniyorlar: "Bu çocuklarımız mezun olduktan sonra, aldıkları diplomaya hangi ülke denklik verip onlara istihdam sağlayacak?." Bu endişler onlara azap veriyor.
Sokakta, çarşıda yerli halkın onlara bakışı ve onlara hitap ederken alayvari bir hitap şeklinde "Surii Surii" demeleri, olumsuz bir etki bırakıyor muhacirlerin üzerinde.
Belki daha başka bir çok sebep vardır. Burada bize düşen sorumluluk nedir, ne yapabiliriz diye kendimize soralım.
Bu saydığımız menfi devranışlardan kaçınmalıyız. İnandığımız değerler bize bunu yaptırmalıdır. Umut yitirten değil, umut veren olmalıyız.