Her noktada anlamın derinliği var... Her noktasında anlatılamayan gizli bir söz... Hayat üç noktadan ibaret... Dünya üç noktadan ibaret... Dün, bugün. yarın... Aşk sonu gelmeyen üç noktalardan ibaret…
Artık alışmaya başladım ben bu sonu gelmeyen duygu yüklü noktalara. Nokta dediğime bakmayın aslında anlamı çok derindir ve her bir noktası uzun uzadıya anlatılan bir ömür, bitip tükenmek bilmeyen bir sevda, dile gelmesi zor olan kalemin dahi kabul etmediği acı dolu haykırışlardır. Cümle sonuna konulan değersiz dokunuşlar değildir aslında. Mürekkebin damladığı her noktada gecenin karanlık köşeleri aydınlanır.
Kişinin acı çektiği her köşe koşa koşa yetişir noktaların arasına. Bazen aşığın sevdiğine yolladığı sözler olur, anlatılamayan, en özel, en güzel duyguları barındırır içinde. Kimi zaman solmaya yüz tutmuş umutları yeşertir. Yarım kalmış sevdaları anlatır, hani daha yaşayacağım çok şey vardı demek gibi evet yüreğim sana müebbet… Bir de o noktaların kime ait olduğu belliyse hani ben sana koşar adım gelmek istiyorum; ama yollar kapalı der gibi, sen anla sevgilim diyebilmek gibi bir şey, Ahmet Arif'inde dediği gibi, demek istediği gibi ' ... Senin ancak senin.... Senin yalnız senin…''
Üç nokta asker mektuplarında kullanılırmış eskiden. Asker, baba ocağına bir mektup gönderir ve okuma bilen kişi seslice okurmuş. Mektup en sonunda eşine gidermiş. Mektup sesli okunduğu için asker sevdasını açıkça yazamazmış. O sebeple mektubun sonuna üç nokta koyarmış. Bu üç nokta sevgiliye söylenen en güzel sözlere ithafendir. Eşi mektubu eline aldığında direkt mektubun sonuna bakarmış.
Yani anlayacağınız aşık ile maşuk birbirinden uzağa düşen iki sevdalının hikayesini anlatırmış üç nokta. Öyle bir sevgi ki sözcükler yetmiyor, hisler dillere bir türlü dökülemiyor; ama mektubun sonuna konulan üç nokta tüm hissedilenleri anlatıyor. Aşık üç nokta koyuyor maşuk anlıyor… Onlar için üç nokta sevdalarının sırdaşı oluveriyor.
Üç nokta aşktır diyor Mevlana;
Her nokta gizli bir ahtır! Seviyorum deyip haykıramamaktır. Boğazda düğümlenen iki çift sözdür. Dilin lal, gönlün melal olduğu andır. Gözlerden süzülemeyen iki damla gözyaşıdır. hissedilen fakat bir türlü yazılamayandır.Kelimelerin kifayetsiz kaldığı andır. Üç nokta bitmeyendir bitemeyendir...
Ne güzel anlatmış Hz. Mevlana. Ben daha ne söyleyeyim bu şiirden sonra. Bitemeyendir demiş sonuna da üç nokta koymuş, üç noktayla anlatamadıklarını anlatmış. Ne güzel söylemiş boğazda düğümlenen iki çift sözdür...
Daha söyleyecek çok şey var üç nokta hakkında; ama sevdalılar yani maşuk ve aşıklar daha iyi bilir bunu. Bende söyleyemediklerimi, gitmek istediğim menzile bırakayım... Yolunuz düşerse bir gün kalemime, bilin ki son üç noktayı elim titreyerek sizlere emanet ediyorum...