''Sevilmek iyi edermiş insanları

Ben hiç mi sevilmedim?''

Hayatımın en zor, en çetrefilli yolarından geçiyordum. Gençtim, ruhumda dans eden nağmeler, ellerimden solmayan çiçekler, yüreğimde henüz açılmamış aşklar vardı. Heyecanlıydım, küçüktüm, koşar adım geçeceğim yolları düşünüyordum.

Ölmekten korktuğum kadar yaşamaktan korkmuyordum. Güzel günleri bekliyordum. Her sabah yarının umuduyla uyanıp geceye doğru içime dolan huzurla uyuyordum. Anne kutsallığına inanıp, baba gölgesinde büyümekten çekinmiyordum henüz.

Yıllar mı geçti, hayır… Belki birkaç ay, çokça da gün geçmiştir üstümüzden. Değişim için ne zamana ne de figüranlara ihtiyaç vardır; değişim için hayatınızdan kısacık çok kısa bir an bile yeterlidir. Ben de kısa zaman önce o mukaddes anı geride bıraktım.

Önceden kitaplara sığınırdım ya da defalarca tekrarını izlediğim eski filmlere, çoğu zaman anneme. Ama artık sığınağım da değişti. Kılavuzu kendim bildim, feneri kendime çevirdim. Biraz bencilleştim belki, biraz nankör, biraz yalnız, çokça da sevgisiz kaldım. Ama görüyorum ki bu çark böyle dönüyor, bu su böyle akıyor ve biz güzergahı değiştiremiyoruz. Bu değişimle beraber kısa süreli yaşamımın farkına varıp sona doğru ilerliyorum.

Az kaldı sona, öyle hissediyorum. Dokümanlar ve söylentiler istatistiklere bakarak tam tersini söylese de yolun sonunda olduğumu hissediyorum. Ruhum ve bedenim her ikisi de çürümeye yüz tutmuş kulağıma gelecek ince bir ses, bedenimde küçük bir ürperti bekliyor.

Vücudumdaki ve ince ruhumdaki sızıntı burada başlıyor işte; yokluğa doğru giden bu değişimden. Ne ölmekten korkuyorum artık ne de yaşamaktan. Tarif edilmesi zor muazzam bir güç bu. Bu güç sayesinde doğa beni kendine yakınlaştırıyor. Gençliğimin sarhoşluğunu bir kenara bırakmış. Doğaya ve kendime adamışım ruhumu. Küçük bir an, nasıl bu kadar etkili olur bir insan üzerinde bilmiyorum. Bir sabah uyanıp yeni kişiliğinizle tanışıyorsunuz.

Hiçbir şeyi kaybetmek korkmuyorsunuz artık. Hiçbir varlığa ait değilsiniz, hiçbir el sizden büyük değil. Efendileriniz, tabularınız, putlarınız her şey derinlerde yıkılmış küllerinizden yeniden doğmuşsunuz. Bu bambaşka bir şey. Siz kendinizi doğurmuş, kendinize ana olmuşsunuz. Baba olmuşsunuz bunca yıldır sevgiye susuz kalan ruhunuza, yumuşak bir el olmuşsunuz saçlarınıza, sıcak bir omuz, güzel bir söz, bol ışık alan bir oda olmuşsunuz kendinize.

Bu kutsal gücü; sevgiye yer edinememiş, hayatındaki eksikliği, ruhundaki susuzluğu giderememiş, özgürlüğü bulup da yakalayamamış herkesin tatması dileğiyle.

Not: Sanki saçlarım sırmalarla örülü, ellerim kınalı gibi.