BEŞİNCİ BÖLÜM

M. Sarmış: Babanızın vefatı nasıl oldu? Nereye defnettiniz?

İ. H. Özen: Daha önce babamı son zamanlarında üzen bir olayı anlatmak isterim. Yaşlılıktan dolayı dernek çalışmalarından elini ayağını çekmişti. O sıralarda caminin yapım, tamir ve temizlik işlerinde çalışanlar, sigortasız çalıştırıldıkları iddiası ile kendisini mahkemeye vermişlerdi. Bu durum son zamanlarında kendisini çok üzmüş, bu musibetin başından defolması için sürekli olarak Allah'a yalvarmıştır. Mahkeme iki yıl sürmüş, sonunda şikayetçi olan işçilerin, dernek adına sürekli çalışmadıkları, o sırada sosyal yardım kuruluşlarından da yardım aldıkları gerekçesi ile davayı reddetmiştir. Vefatından iki yıl önce. Bu da babamı rahatlatmıştır.

Babam 90 yaşına kadar hemen hemen hiç ilaç kullanmadı. Belki çok nadiren aspirin kullanmıştır. Hastalığı fazla uzun sürmedi. Kısa bir süre yoğun bakımda kaldı. Ziyaretine gittiğimiz zaman orada görevli olanlar, 'Çok zararsız bir hasta, bizi hiç yormuyor. Gece gündüz sürekli Kur'an okuyor, biz de dinliyoruz.' diyorlardı.'

02.09.2018 Pazar günü vefat etti. Ertesi gün Yusuf Paşa Camii'nde kılınan öğle namazına müteakip Bediüzzaman Aile Mezarlığına defnedildi.

Aslında ailecek kendisini çok hizmet ettiği Mevlid-i Halil Camii Haziresine defnetmeyi düşünüyorduk. Bunun için biliyorsunuz Bakanlar Kurulu kararı gerekiyor. Fakat babamın dostları, 'Babanız sessiz sedasız bir hayat yaşadı. Böyle şeyleri sevmezdi. Siz de boşu boşuna resmi işlerle uğraşmayın, aile mezarlığına defnedin.' dediler. Biz de bunu uygun görüp Bediüzzaman Aile Mezarlığına defnettik.

M. Sarmış: Allah rahmet eylesin. Gönlü zengin bir adamdı. Maddi açıdan zengin olmadığı için geriye bir şey bırakmamıştır. Fakat zengin bir kütüphanesi olduğunu söylemiştiniz. Onlar ne oldu?

İ. H. Özen: Bir kısmı duruyor. Çoğunu aile üyeleri ve dostları aldı. Bazılarını da biz dağıttık. Bunlardan biri de İbrahim Halil Çelik'tir. Vefatından sonra Urfa'ya geldiği zaman kendisini davet ettim. Babamın kitaplarından istediklerini alabilirsin dedim. Çok memnun oldu. Yıllarca arayıp da bulamadığını söylediği bir kaç eseri aldı. Yeni açıldığını söylediği bir taziye evinin kitaplığı için de bazı önemli külliyatları bağışlamamı rica etti. Memnuniyetle kabul ettim. Eminim babam sağ olsaydı da verirdi.

M. Sarmış: Çok iyi etmişsiniz. Kitaplar raflarda durmak için değil, okunmak içindir.

Artık sohbetimizin sonuna geldik. Son olarak sizin eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?

İ. H. Özen: Var. İnsanın kendi babasını anlatması hem kolay hem zor. Bilebildiğim kadarıyla yaptığı işleri anlattım. Fakat babamın kişiliği hakkında pek bir şey söylemedim. Onunla ilgili olarak bazı dostlarından derlediğim satırları, kayda girsin de daha iyi tanınsın diye aktarmak isterim. Bu röportaj vesilesi ile istemiştim, sağ olsunlar beni kırmadılar.

Vali Beyle araları çok iyi idi. Sayın Valimiz onun hatırına bizi de arar sorar. Bu yakınlarda da geldiğinde görüştük. Sizinle yapacağımız röportajdan kendisine bahsettim. O da sağ olsun bir ses kaydını yapıp göndermiş. Siz de dinlediniz. Onu da buraya nakletmek isterim:

'Şanlıurfa'da 1990-1996 yılları arasında valilik yaptım. Urfa denilince akla ilk gelen mekan Hz. İbrahim (AS)'ın makamı olan Dergah'tır. Ne zaman bu tarihi mekana gittiysem orada çok sık gördüğüm biri var idi; bu insan Abdülkadir Özen'dir. Abdülkadir Özen, tabir caizse Urfa'nın Mimar Sinan'ı diyebileceğimiz, Urfa'nın bütün hayırlı işlerine koşan, özellikle Dergah civarındaki bütün yapılarda şu veya bu şekilde onarım, temizlik vesaire konusunda emeği geçmiş bir büyüğümüzdür. Kendisi kitapçıdır. Dergah'ın yakınında mütevazı bir dükkanı vardı. Zaman zaman yanına gider konuşurduk, sohbet ederdik. Dergah'ın her noktasında fahri olarak görev yapardı. Kendisinin anlattığına göre Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretlerinin cenazesinde bulunmuş ve cenazede su dökmek şerefine nail olmuş. Allah nasip etti, Dergah'ta birçok düzenlemeler yaptık. Çok şükür. Abdülkadir Özen bütün bu düzenlemelerde benim yanımda yer almıştır. Bilhassa Selahaddin Eyyubi Camisinin kazanılmasında. Daha önce burası bir kilise imiş. Sonra Belediye'nin elektrik santrali olmuş. Bizim zamanımızda tamamen kullanılmayan bir mekan durumundaydı. Orasının camiye çevrilmesinde Abdülkadir Abimiz çok özel bir gayret göstermiştir. Dergah'taki kazı çalışmaları sırasında bir gün bana gelip dedi ki 'Böyle bir heykel parçası bulduk.'


'Aman, dedim, abi, kimseye gösterme, çünkü hemen inşaatı durdururlar.' Ayrıca Selahaddin Eyyubi Camisinin onarımı sırasında çok özen gösterdi. İnşaatın orijinaline uygun bir şekilde tamamlanmasını sağladı. Dolayısıyla Dergah düzenlemesinde, Dergah'taki bütün bina ve tesislerde onun bir şekilde emeği vardır. Bediüzzaman Urfa'da vefat ettikten sonra mübarek na'şının defnedildiği Mevlid-i Halil Camii avlusunda kendi imkanları ile bir çeşme yaptırdı ve oraya Bediüzzaman Said Nursi Çeşmesi adını verdi. Abdülkadir Özen, Urfa'da yetişmiş, gerçekten bu özelliklerinin dışında manevi tarafı çok büyük olan bir büyüğümüzdü. Kendisine Cenab-ı Hak'tan gani gani rahmet niyaz ediyorum.'

Belediye Başkanımız İbrahim Halil Çelik de babamı çok severdi. Uzun bir yazı gönderip yaptığı hizmetleri anlattıktan sonra şöyle diyor:

'Abdülkadir Özen dostlarıyla birlikte her işe koşardı. Onun bu işleri takipteki ısrarcı dakikliği dillere destan idi. Bu işlerde çalışanların içinde jantı eğrilmeyin tek insandı. Benim tanıdığım Abdülkadir Özen öyle bir tatlı dilli insandı ki, Urfa'nın tüm alim ve meşayihleri onu çok severlerdi. Halim selim bu vakur haliyle sessiz bir dağ gibi idi Abdülkadir Özen. O sesini asla yükseltmezdi. Konuşurken insan haz alırdı onunla saatlerce süren sohbetlerinden. O, evlatlarına karşı nasıl davranırsa etrafındakilerine ve de yanında çalışanlara da öyle müşfik davranırdı. Rafi Hafız onun aksine çok sert mizaçlı biri idi. Onunla konuşmaya biraz cesaret isterdi. Onların bu yaptıklarını hep takdir etmiş ve gıpta ile takip etmiş biri olarak gerek öğretmen, gerekse Halk Eğitimi Başkanı ve gerekse de Belediye Başkanı, milletvekilliği dönemlerimde hep onların yanlarında olmuşumdur.'

Babamın yakın dostu Eski Urfa Müftümüz Halil Gönenç'in oğlu, bir zamanların önemli gazetesi 'Yeni Devir'de yazı yazan Edip Gönenç de şunları yazıp göndermiş:

'Abdülkadir Özen, siyaset öncesi gençlik günlerimin en sakin, en değişmez, en pürüzsüz simalarından biriydi. Bir şehrin manevi kimliğinin muhafazası adına görevler üstlenmiş sembol bir heyetin gürültüsüz, şamatasız üyelerinden biriydi. İçtimai bir rol ifa ederken yüksek sesle konuşmaktan ziyade, görünmez bir el ve ihlaslı bir nefer gibi iş görür ve iş hallederdi.

Abdülkadir Özen, sakin mizaçlı, dünyanın ve hayatın değişken hallerine alışkın, hilkaten mütevekkil; iki kapılı bir handa yolculuk yaptığının bilincinde takva ehli bir insandı.

Çok yakın iki aileydik, çocukluk ve gençlik günlerinin o mütehevvir zamanlarında hatalarımızı kurallar ve teorik bilgilerle sınırlamak yerine hayatın engin hoşgörüsüne dayalı tatlı sert bir üslupla karşılardı.

Abdülkadir Özen amcanın hayatının içinden bir kahramanlık tefrikası çıkarmak beyhude bir çaba; o, sessiz ve suskun yapısı içinde manasına kavuşan bir derviş, ihlaslı bir mümindi. Rahmetle yad ediyorum.'

M. Sarmış: Eyvallah! Çok güzel bir hatime oldu. Ben de kendisine gani gani rahmet diliyorum.