DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

M. Sarmış: Babanız Balıklıgöl Dergah Projesine de çok emek vermiş. Vali Ziyaeddin Akbulut ile çok yakın çalışmışlar. Sık sık görüşüyorlarmış. Vali Beyin, bana daha önce göndermiş olduğunuz bir ses kaydında babanızın 'Bediüzzaman'ın cenazesinde bulunduğunu ve su dökmek şerefine nail olduğunu' söylüyor.

İ. H. Özen: O konuyu kendisinden değil de başkasından duymuştum. Vali Beyin aynı konuşmada söz ettiği Bediüzzaman adına çeşme yaptırdığını ilk defa duymuş oldum.

M. Sarmış: Aynı konuşmada Vali Bey çok ilginç bir şey daha söylüyor. 'Dergah'taki inşaat çalışmaları sırasında Hacı Ağabey bir gün yanıma geldi. 'Böyle bir heykel parçası bulduk.' dedi. 'Aman, dedim, abi. Kimseye gösterme. Yoksa İnşaatı durdururlar.'

İ. H. Özen: Ben o heykel parçasını Dergah'ta değil de Selahattin Eyyubi Camii'nde bulduğunu sanıyorum. Malum kilise olduğu için orada o türden şeyler olabilir.

M. Sarmış: Bence Vali Beyin söylediği daha makul. Kilisenin camiye çevrilmesine zaten tepki var, sadece bir heykel parçası için inşaatı durdurmak olmaz.

Neyse… Şimdi biraz da başka konulardan söz edelim. Babanızın Urfa İmam Hatip Lisesinin açılmasında da katkısı olduğunu biliyoruz.

İ. H. Özen: Tabii, çok önemli. Urfa İmam Hatip Lisesi, Rafi Hafız'ın öncülüğünde 1962 yılında açıldı. İlk yeri Bıçakçı Mahallesindeki tarihi bir Urfa evidir. Kurucuları arasında Hacı Rafi Görgün ve babamdan başka Muzaffer Aydın, Mahmut İzgördü, Hasan Demirkol, Hasan Kürkçüoğlu, Sadık Abamor, Mahmut Aslan ve Celal Diker vardır. Babam sonraki yıllarda da okulun dernek yönetiminde görev almıştır. (İbrahim Halil Bey, o ara kalkıp İmam Hatip Lisesi derneğinin bazı eski defterlerini getirip gösterdi. Üyeler arasında devrin dini çevrelerinden birçok önemli kişinin ismini gördüm.)

Okula rağbet çok olunca bina yetmediğinden daha büyük bir yer arayışına girdiler. Abide'deki yer alındı. O bina uzun uğraşlardan sonra adım adım yapılmıştır. O sırada Damat Süleyman Paşa Camii de yapılıyordu. İyi hatırlıyorum Urfa Müftüsü Halil Güvenç başta olmak üzere Arap Hoca, Derviş Hoca, Molla Said Hoca gibi ilim ve irfan sahibi alimler ile beraber Rafi Hafız ve babam da bizzat köyleri gezerek yardım toplamışlardır. Bir hafta Damat Süleyman Paşa Camii, bir hafta İmam Hatip Lisesi için giderlerdi. Nakdi yardımın yanı sıra hububat da toplarlardı. Ayrıca Ulu Cami başta olmak üzere birçok caminin avlusunda cuma namazlarından sonra İmam Hatip Yaptırma Derneği'ne makbuz karşılığı bağış toplanırdı. Yine bilirsiniz Kurban Bayramlarında kurban derisi toplanırdı.

Buraya bir konuyu daha eklemek isterim. Babam Harran Üniversitesinin kurulmasına da katkıda bulunmuş. Ben de Belediye Başkanımız İbrahim Halil Çelik'ten öğrendim. Babam onun başkanlığında yürüyen Harran Üniversitesi'nin kurulması çalışmalarına katılmış ve bir hayli emek vermiş.

M. Sarmış: Bunu bilmek de iyi oldu. Buna bağlı olarak başka bir soru sormak istiyorum. Babanızın çok geniş bir arkadaş çevresi var. Hemen hemen bütün dini hizmetlerde beraber hareket etmişler. Bazılarının adı geçti ama hepsini bir arada saymak istersek…

İ. H. Özen: Elbette. Babamın çevresi genişti. Çok arkadaşı ve dostu vardı. Bunlardan arasında; Müftü Halil Gönenç Hoca, aynı zamanda komşusu olan Arap Hoca, Rafi Görgün, Sabri Yazar Hoca, Derviş Hoca, Berces Aydın, Muzaffer Aydın, Mustafa Kılıç, Ahmet Rüzgar, Ahmet Demir, Sait Tekin, Mahmut İzgördü, Ahmet Yeşilnacar, Hasan Kürkçüoğlu, Hacı İsmail Elçi, Zülküf Tillolu, Tahir Küçük, , Eyyüp Karakeçili, Cuma Oymak, İmam Hatip Lisesi Müdürleri Ziya Güner ve Zeki Soyak gibi isimleri sayabilirim.

M. Sarmış: Bütün bu hizmetlerinin yanında kitapçılık da devam ediyor. Dergah Kitapevi sadece kitap satılan bir yer değil, aynı zamanda saydığınız arkadaşlarının sık sık uğradığı, sohbet ettiği bir yer. Kitapsever gençler de gelirmiş. Geçen gün Urfalı yazarlarımızdan Mehmet Kurtoğlu'na sordum. İmam Hatip'te öğrenci iken yanına çok gidip gelmiş. 'Yasak kitapların olup olmadığını sorardım. Bana hangi okulda okuduğumu ve hocalarımın ismini sorar, güvenince de istediğim kitapları arkadan bir yerlerden getirip verirdi.' dedi.

İ. H. Özen: Doğrudur. O zamanlar bazı dini ve tarihi kitaplar yasaktı veya bulundurmak sakıncalı kabul ediliyordu. Babam o konulara meraklı idi. Kendisi kitap okumayı sevdiği gibi okutmayı da isterdi. Fakir ve alım gücü olmayanlara bedelsiz olarak kitap verirdi.
Hazır kitaplardan söz etmişken kitapçılık yapan eniştemi de anmak isterim. Meslektaşınızdır, Ramazan Boztepe'yi tanır mısınız?

M. Sarmış: Tabii. Fakat Abdülkadir Özen'in damadı olduğunu bilmiyordum.

İ. H. Özen: Öğretmenliğin yanı sıra onun da bir kitapçı dükkanı vardı. Bilirsiniz Halilürrrahman Gölünün kenarında Döşeme Camiine varmadan köşede. Hediyelik eşya da satardı.

M. Sarmış: Doğru. Ramazan Hocayı çoktandır görmüyorum. Ne yapıyor?


İ. H. Özen: Çoktandır emekli. Dükkanı da bıraktı. Yaşlandı artık. Evden pek çıkmıyor.

M. Sarmış: Babanızın hayatında öne çıkan iki konu daha var: Kur'an ve namaz.

İ. H. Özen: Çok doğru. Babam namaza, özellikle camide cemaatle namaz kılmaya çok önem verirdi. Etrafındaki herkesi namaza ve camiye gelmeye teşvik ederdi. İş yeri komşularına 'Kim camiye gelirse namazdan sonra pastanede benim davetlimdir.' derdi.

Kur'an okumaya da çok önem verirdi. Büyük küçük çok kimseye Kur'an okumayı öğretmiştir. Kamberiye Mahallesinden Hacı Osman Utan'a ders verdiğine dair bir fotoğrafı da var. İş yeri komşularının çocuklarına da Kur'an-ı Kerim öğretirdi.

Dükkanında ve cebinde sürekli şeker bulundurur, gelen gidene şeker dağıtırdı. Beni ve küçük biraderimi 6-7 yaşlarında iken Ramazan'da Ulu Cami'ye sahur cüzüne götürürdü. Ayrıca beraberce teravih namazına giderdik.

M. Sarmış: Sadece şahsi planda dindar değil. Bütün hayatını dini hizmetlere vakfetmiş. Urfa'da dini çevrelerin çoğunun bir tarikatla bağlantısı var. Babanızın en yakın arkadaşı Rafi Hafız da bunlardan biri. Kendisinin bir tarikata intisabı var mı?

İ. H. Özen: Hayır babamın bir tarikatla da, herhangi bir cemaatle de doğrudan ilişkisi yoktu. Bütün cemaatlere aynı mesafedeydi.

Her cemaatle iyi geçinir, zaman zaman sohbetlerine ve çalışmalarına katılırdı. Nur cemaatleri ile de aynı şekilde ilişkisi vardı.



M. Sarmış: Bu kadar çok faaliyete katılmış, köylere gitmiş, halkla iç içe olmuş. Hitabeti nasıldı? Köylere gittiği zaman kendisi de uzun konuşmalar yapar mıydı?

İ. H. Özen: Babam genellikle sakindi. Çok öne çıkmayı sevmezdi. Mecbur kalmadıkça da konuşmazdı. Ancak olumsuz bir şey olduğu zaman tepki gösterirdi. Hiç unutmuyorum, ismi lazım değil bir tarikatın sohbetinde birisi kendi şeyhini Hz. Ömer'le kıyaslayınca tepki gösterip bunun yanlış olduğunu ifade etmiş, bir kişinin Hz. Ömer seviyesine gelmesi en azından sahabe döneminde yaşaması lazımdır, demişti.