Koyu bir gökyüzüne uyandım bugün. Karanlık bir sabaha uyandım. El değmemiş bir gül dalı gibi öylece duruyordu ötelerde gök. En saf haliyle, yalın bir biçimde, misafir bekler gibiydi. Kullanılmamış ve pak. Belki yalnızca bir sabah rüzgarı dokunmuştu kalbine. Güneş geçip gitmişti. Ve belki okula giden çocukların minicik ve tertemiz yüreklerinde bulmuştu kendini.

Yürüyorum sabahın ve şehrin kalbine. Giriyorum karanlıktan bir türlü kendini sıyıramayan sabahın kalbine. Attığım her adımda gözlerimden uykular akıp gidiyor. Çevirdiğim her bakışta uzaklara oklar saplıyorum. Saçlarım ben-i ademe ait koyu bir yalnızlığı saçıyor adeta kaldırımlara. Otobüs camlarına yapışan bezgin suratlar, kedilerin can sıkıntısı, yapraklardan yayılan özlem püskürtüyor beni dünyaya.

Tenim yağmurlara hasret bir hal içerisinde uzaklardan haber bekleyen bir sevgilinin en kırılgan haliyle özdeş. Ruhum yağmurun beni alıp en uzağa taşımasına amade. Ruhum ipince bir yağmur damlasına tutunmak için çırpınan bir yetim.

Yağmura dokunmak istiyorum yine bu sabah bütün gücümle. Beni kendimden alıp kaçırmasını istiyorum tanımadığım bilmediğim uzaklara. Bambaşka diyarlarda yolculuğa çıkmak istiyorum incecik yağmurlara bırakarak kaba ve hoyrat bedenimi. Yepyeni duygularla donatmak istiyorum kendimi. Yağmurlar değsin tenime ve ben ön yargılardan uzak, sitemlerden habersiz, yapmacık hareketlerin, sahte gülümsemelerin olmadığı bir hayat kurgularım belki zihnimde. Yağmurlara değer elbet baştan ayağa bedenim ve ben en rahim halimle gülümserim kendime.

Yağmur bir başka sahiplenir ruhumu bilirim. Ona bambaşka dünyalar yükler. Onu alır katar kendine. Yağmur insanı bir başka sahiplenir bilirim. Ağacı başka, yaprağı başka, toprağı başka sahiplenir. Her biri ayrı ayrı kendini bulur yağmurda. Yağmurda hasreti bulur, yağmurda özlemi. Ve yağmur öyle baştanbaşa girer ki koynuna onda aşkı bulur, onda vuslatı. Onda varlığı ve yokluğu.

Yağmur!

Sana sesleniyorum bu günahkar halimle. Seni içten bir çağırışla çağırıyorum. Sen gelince sonsuz bir sükûnet kaplıyor çünkü bedenimi. Sen gelince ruhumda sonsuz bir özlem. Sen gelince çocuklarda sonsuz bir sevinç. Sen gelince yaşamak sanki başka bir manada şekillenir içimdeki alemde. Haydi durma, gel. Kuruyan tenlerimize yay rahmeti, susayan gönüllerimizde dindir hasreti.

Biliyorum, yağmur duasına çıkan o kafilede, duasına inanarak yanına şemsiye alan pak ve temiz çocuk gibi temiz değil yüreklerimiz. Sen gel ve arındır bizi kendimizden, bizi bize düşman kılan, kötülüğü emreden o nefsimizden, içimizde büyüdükçe büyüyen o benliğimizden. Sen gel ve tamamlansın yarım kalan cümleler. Sen gel ve ardına kadar açılsın kapalı kapılar.