Masmavi gökyüzüne bakmaktan bıkmamalıyız hiçbir zaman. Her daim umutları, hayalleri, rüyaları olmalı bir insanın. Hayali olmayan yaşayamaz çünkü. Hayali olmayan bir nevi ölü. Hayal kuramayan kişi adeta kör bir kuyu, verimsiz toprak, yağmursuz bulut.
Yahya Kemal'in, 'İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar' dizesini garipsememeli. Düşünmeli. Gerçekten de insan, kafasındaki, hayalindeki dünyası kadardır. Dünyası kadar yaşamaktadır. Hayal ettiği müddetçe alemin sınırları gittikçe genişler, genişledikçe insan yaşadığını bilir, kendine varır.
Martin Luther King 'Bir düşüm var' derken kafasında kurmuş olduğu ne büyük dünyalar vardı kim bilir, onu düşünmeli. Umudu olmayanın, bir hayal bile kuramayanın bizatihi hayatı da yoktu aslında, olamazdı. Bunu düşünmeli. Bir hayat ki insanla başlar, insanla büyür, kilometreler, dağlar, okyanuslar aşabilirdi. Yeter ki insan istesin, ümitsizliğe, karamsarlığa düşmesin, bir ümit beslesin ve bir dünya kursun berrak zihninde masmavi göğe yaslayarak bakışlarını.
Her yanımız kalıplarla, dar çerçevelerle, kurallarla, kupkuru talimatlarla kaplanmış bir halde. Ne yana dönsek ruhsuzluk, ne yana dönsek hayalden, ümitten uzak soğuk bakışlar. Çocukların kahkahalarına, hayallerine, kalıplara sığmaz sözlerine bile yok tahammülümüz. Onların bile herhangi bir düşü olsun istemiyoruz gibi davranışlar sergiliyoruz. Onlara bile kendi dar dünyamızdan kaplar, kalıplar, hayatlar sunmak derdindeyiz. Hem de onların dünyasını zerrece bilmeden, hem de onların dünyasını zerrece önemsemeden.
'Bir düşüm var' diye bir cümle kurmayı, bu cümleyi zihnimizden geçirmeyi bile arzu etmiyoruz, düşünmüyoruz artık. Korkuyoruz sanki hayal kuran insandan. Belki de içten içe o insanı kıskanmamızdır bizi bu korkuya sevkeden. Hatta daha ileri gidiyoruz ve onu aşağılamaya, hayalcilikle suçlamaya başlıyoruz. Kendi kalıbımıza bakmadan hem de.
Evet, bir hayalimiz olmalı. Bir düşü hep diri tutmak, bir düşü gerçekleştirmek için çalışmak, çabalamak, kafa yormak zorunda olmalıyız. Bir derdimiz olmalı. Ya da bir düşü, bir hayali kendimize bir yol, kendimize bir kapı, kendimize bir şehir bellemeliyiz.
Hayali olmayan insan kaybolmuştur, bunu bilmeliyiz. Kendi adımıza bir hayalimiz, bir düşümüz olmalı. Çocuklar adına bir dünya düşlemeliyiz mesela, insanlık adına bir dünya. Ve şunu yeni baştan öğrenmenin zamanı geldiğini bilmekten vazgeçmeden hem de:
Her şey bizimle başlar…
Biz varsak o şey var, düşünürsek o şey hayatiyet kazanır, üstüne üstüne gidersek kazanırız o şeyi. Kendi ellerimizle var ederiz. Kendi dünyamızda, zihnimizde, kelimelerimizde hayat bulur o şey.
Ve biz kendimize kalarak kendimizde yeni hayatlar, yeni düşler buluruz. Biliriz ki hayal ettiğimiz müddetçe varız…