İKİNCİ BÖLÜM

M. Sarmış: Kitapçı dükkanı nerede idi?

İ. H. Özen: Gölbaşı Mahallesi, Sakıbiye Sokak'ta, ana yol üzerinde idi. 1990'ların başında Vali Ziyaeddin Akbulut zamanında Dergah-Balıklıgöl Projesi başlayınca o dükkan yıkıldı. Vali Bey, kendisine Dergah'ın girişinde, kapının sağ tarafında bir tezgah açmayı teklif ediyor. Babam da kitaplarını orada satmaya başlıyor. Ancak kendisi orada durmaktan hoşlanmadığı için torunları, yani benim oğlum kanalıyla oradaki işi yürütmeye başladı. Proje bitince de babam içinde bulunduğumuz bu dükkanı ve üzerindeki evi satın aldı. Vefatına kadar bu evde kardeşim Adnan ve ailesi ile beraber yaşadı.

M. Sarmış: Anneniz…

İ. H. Özen: Annem de çok dindardı. Hayır hasenatı çok severdi. Bizzat gidip yerinde yapardı. 1995'te babamdan 23 yıl önce vefat etti. Babam ondan sonra bir daha evlenmedi.

M. Sarmış: Kaç torunu oldu?

İ. H. Özen: Düşünüp saymam lazım. Galiba 45'i geçti.

M. Sarmış: Maşallah! Şimdi artık babanızın hizmetleri konusuna geçebiliriz. En öne çıkan hizmeti camilerle ilgili. Biliyorsunuz, Urfa'da bu işe ilk el atan Hacı Müslüm Hafız Efendi. Sonra da onun görevlendirdiği müridi Rafi Hafız. Sonra da babanız geliyor. Daha başkaları da var ama özellikle bu üç isim önemli. Siz Müslüm Hafızı tanıdınız mı?

İ. H. Özen: Hayır, Müslüm Hafızı tanıyamadım ama Rafi Amcayı çok iyi hatırlıyorum. Kendini dini hizmetlere adamış Urfa'nın büyük şahsiyetlerinden biridir. Pazar Camii'nde imamlık yapardı. Aynı zamanda hafız yetiştirirdi. Sayısını bilmiyorum ama çok hafız yetiştirmiş.

M. Sarmış: Ben 50 kadar olduğunu okumuştum.

İ. H. Özen: Doğrudur. Babamın birinci dereceden dostu idi. Onunla beraber birçok cami hizmetinde çalıştılar. Rafi Hafızın yazısı ve hesabı çok iyi değildi. Babamınki de çok iyi idi. Onun için devamlı olarak babamla beraber hareket ederdi.

M. Sarmış: Onunla ilgili hatırladığınız bir anınız var mı?

İ. H. Özen: Sık sık babamın dükkanına gelirdi. Her geldiğinde iki gazoz alır, karşıdaki dükkandan da dondurma ısmarlardı. Ben o sıralar dışarda görevli olduğum için 'İbrahim Halil, nasıl etsek de tayinini Urfa'ya yaptırabilsek.' derdi. Tayinim ile çok yakından ilgilenmiştir.

M. Sarmış: Babanıza gelelim. Zaten dindar, hayırsever de, bu cami işi nasıl başladı? Bunda Rafi Hocayla tanışıklığının etkisi var mı?

İ. H. Özen: Tabii, tabii. Onun etkisiyle oluyor. Çok iyi dostlar. Birbirlerini tamamlıyorlar.

M. Sarmış: Elimde kesin bilgiler yok. Ancak Rafi Hafız'ın, 1940'larda satılan ve değişik amaçlarla kullanılan çok sayıda camiyi hayırseverlerin desteği ile satın alıp yeniden camiye dönüştürdüğü, ilde yapılan yine çok sayıdaki yeni caminin yapımına katkıda bulunduğu söyleniyor. Çok yüksek rakamlardan söz ediliyor. Sizin bu konudaki düşünceleriniz neler?

İ. H. Özen: Benim o kadar detaylı bilgim yok. Sizin de dediğiniz gibi bu işin öncülüğünü Hacı Müslüm Hafız yapıyor. Daha sonra Rafi Hafız, babam, Halil Kırıkçı ve daha başka hayırseverler sürdürüyor. Bazısında doğrudan, bazısında dolaylı yollardan bu insanların emeği var.

M. Sarmış: Cami işleri birkaç türlü. Bir, daha önce şahıslara satılmış olup başka amaçla kullanılan camiler var; onlar satın alınıp yeniden camiye dönüştürülüyor. İki, yol açımı sırasında yıkılan veya onarıma ihtiyaç duyan camiler var. Üçüncü olarak da ihtiyaç duyulan yerlerde yapılan yeni camiler var. Tabii bütün bunların büyük maddi bir karşılık gerektiriyor. Nasıl olmuş? Bütün bunları nasıl, hangi parayla yapmışlar?

İ. H. Özen: Çok iyi özetlediniz. Satılan camilerin yeniden camiye dönüştürülmesi için Rafi Hoca, babam ve diğer hayırseverler bir araya geliyor. Maddi durumu müsait olanlar para veriyor.

Camiyi, mülkiyetinde bulundurandan satın alıp içlerinden en güvenilir olan birine veya birkaçına tapuluyorlar. Tabii hepsinin bakım ve onarıma ihtiyacı oluyor. Her cami için ayrı bir dernek kurup makbuz karşılığı halktan da yardım toplanıyor. İnşaatlarda imkan nispetinde caminin orijinal mimarisine bağlı kalınıyor, bu amaçla da Urfa taşı ve Siverek'in kara taşı kullanılıyor. Bu camileri ileriki yıllarda Vakıflar Genel Müdürlüğüne devredip Diyanet'e de tescil ettiriyorlar.


Diğer camiler için de benzer yollara başvurulmuş. Ayrıca, Rafi Hoca, babam, Müftü Halil Gönenç başta olmak üzere bu işe gönül vermiş olanlar, düzenli olarak köylere dağılmışlar, halktan nakdi ve ayni destek istemişlerdir.

M. Sarmış: Çok zahmetli işler. Allah hepsinden razı olsun. Peki, şimdi babanızın bir şekilde katkıda bulunduğu camilerden söz edelim.

İ. H. Özen: İlk olarak hatırladığım Kamberiye Mahallesinin kuzeyinde, şimdiki Müftülüğün yanındaki 'Peygamberler Camii'dir. Ondan önce varsa ben hatırlamıyorum.

M. Sarmış: Biliyorsunuz o cami eski bir kilisedir. Süryani kilisesi. 1965 yılında Muhammed Çarhoğlu adında bir hayırsever tarafından restore edilerek Circis Peygamber Camii'ne dönüştürülmüş. Rafi Hafız ve babanızın katkısı nasıl olmuş?

İ. H. Özen: O dönüşüm sırasında çeşitli değişiklikler ve eklemeler yapılmış. O şekilde.

(Kilisenin doğusundaki apsis bölümü duvar şeklinde örülüp iki pencere açılmıştır. Kıble duvarının ortasına mihrap ve iki yanına duvar içerisinden merdivenle çıkılan balkon şeklinde birer minber yapılmıştır. Caminin kuzeyine avluya açılan bir kapı yapılmış, son cemaat yeri eklenmiş ve buranın batı köşesine minare yapılmıştır. Yine batı tarafına üç tonozlu bir bölüm eklenmiş ve daha sonra bu bölüm beton tabliye ile batıya doğru uzatılmıştır.) (Cihat Kürkçüoğlu'nun 'Şanlıurfa Camileri' adlı eserinden naklen. M. S.)

O sıralarda Rafi Hafız, bir çeşit vakıf gibi camiye gelir getirsin diye caminin önünde dükkanlar yaptırmış. Ancak çok enteresan, o dükkanlardaki müstecirler Rafi Hafıza bayağı bir sıkıntı çıkarmışlar. Onun için sonraki yıllarda yeni camiler yapıldığında, babam her seferinde altına veya yanına dükkan yapalım dediği zaman, Rafi Hafız 'Ya Hacı Abdulkadir, sen de kafayı dükkana takmışsın' deyip tepki gösterirdi.

M. Sarmış: Evet, başka hangi camiler var?

İ. H. Özen: Arap Meydanına giderken soldaki Çarhoğlu Camiini de Rafi Hafızla beraber yaptırmışlar. Ya da şöyle diyelim; bakım ve onarımına katkıda bulunmuşlar.

Benim birebir vukuf olduklarımdan biri de Hz Abbas Camii'dir. Hekimde Mahallesinde. Eski adı Siverekli Camii. Geçmişte ahır olarak kullanılmış. Onun camiye dönüştürülmesi çok yenidir. 20 yıl kadar önce oldu.

İyi bildiğim bir diğer cami, Kamberiye'deki Asım Paşa Camii'dir. Köprübaşı'ndan inerken hemen Karakoyun Deresinin kenarında. Orası uzun zaman harabe bir halde idi.

M. Sarmış: Ben de iyi hatırlıyorum. Bizim çocukluğumuzda mezbelelikti. (Kitabesinden Hicri 1293/ Miladi 1876 tarihinde tamir edildiği anlaşılan bu cami 1940'lı yıllarda satılmış, satın alanlarca uzun zaman ev olarak kullanıldıktan sonra harabeye dönmüş ve yıkılmıştır. Mahmut Karakaş'ın 'Şanlıurfa ve İlçelerinde Kitabeler' adlı kitabından naklen M. S.)

İ. H. Özen: Evet. Hatta İbrahim Halil Çelik'in belediye başkanı olduğu sıralarda, geçmişi bilinmediği için adamın biri orada bir iş yeri yapmak istemiş, kolonları bile dikilmiş. Bunun üzerine oranın eskiden cami olduğunu bilen mahalleli itiraz etti. Bizim bazı yaşlılarımız orada namaz kıldıklarını hatırlıyor. Belediye Meclisi itirazı kabul edince inşaat durduruldu. Yeniden cami yapmak üzere harekete geçildi. Oradaki evleri camiye katmak ve büyük bir külliye yapmak istediler ama evlerin hepsini alamadılar. İsmini vermek istemiyorum, adamın biri, burası cami olunca evim değerlenir diye satmak istemedi. Ben de işin içindeydim. Senin de camiye katkın olsun dedik ama adamı ikna edemedik. Anlatmadan geçemeyeceğim: Oradan başka bir evin alımında, benim yaptığım bir kooperatifte annemin adına var olan bir hisseyi sattık. O zamanın parasıyla 3.300 lira. Evin sahibi ile anlaşma yapıldı. Fakat sıra tapuya gelince, tam imza aşamasında, adam anlaşmaya rağmen, o para azdır deyip daha fazlasını istiyor. Adını zikretmeyeyim, adam bir türlü imzaya yanaşmıyor. Sonunda sağdan soldan o parayı temin edip veriyorlar.

M. Sarmış: Sonunda Asım Paşa Camii 1980 yılında yeniden ihya edilmiş oluyor. İki katlı, çok güzel bir cami.

İ. H. Özen: Evet. Bu arada diğer camilerde olduğu gibi Asım Paşa Camii için de bir dernek kuruluyor ve bütün faaliyetler o dernek adına yapılıyor. Malumunuz dernek bir araç; bu ad altında vatandaşlardan, hayırseverlerden toplanan paralarla eski camiler satın alınıyor, yeni camiler yapılıyor.

O Asım Paşa için kurulan dernek, daha sonra 'Kardeşler Kültür ve Eğitim Vakfı'na dönüştürülüyor. Vakıf yoluyla resmi işlemler daha kolay oluyor diye. Bu vakıf hala devam ediyor. Ben de mütevelli heyetindeyim.

M. Sarmış: Vakfın amacı da cami yaptırmak mı?

İ. H. Özen: Hayır, onun için camilerde ayrı dernekler kuruluyor. Vakfın amacı gençlerin eğitim öğretimine destek vermek, burs vermek ve benzeri faaliyetler.