Geçen ay Facebook'ta takılırken bir ağabeyimin bir yazısı dikkatimi çekti. Zat-ı muhterem şehrimizdeki bazı büyük marketlerin müşterilerini nasıl kandırdıklarından dolayı dert yanıyordu. Bendeniz o sırada İstanbul'da bir cenazem dolayısı ile bulunduğum için köşe yazarlığımın ilk yazısından bahsettim.
Yaklaşık 3-4 yıl önce yazdığım bu yazıma baktığımda pek bir şeyin değişmediğini görünce insan üzülüyor. Acaba benim halkım bunlara müstahak mı? Yazımı lütfen yanlış anlamayın. Sözüm sadece insanları kandırmak isteyen kesimlere. Benim sağlam-dürüst çalışan insanlara ve esnafa lafım yok. Onlar benim ve şehrimin baş tacıdır. Şimdi eski yazımı okuyun ve Allah aşkına cevap verin: Neden kandırılıyoruz?
BÜYÜK MARKET/MAĞAZA
YALANLARI
Yazıma bir hatıram ile başlamak istiyorum. Yıllar önce İstanbul'da yaşadığım sıralarda meyve-sebze alışverişine mahallemizin şirin pazarına giderdim.
Genelde satıcılar doğulu veya benim gibi güneydoğulu olurdu. Tabii haliyle tanıdık birkaç esnafın dışında acı isot(biber) bulmak zordu. Eğer onlarda da kalmamışsa mecburen "Karışık Biber" sattığını belirten esnafa uğrardık. Gerçekte bu biber acıdır, ama İstanbul müşterisi acı sevmediği ve satıcı da yanlışlıkla bunu Sebze Halinden aldığı için karışık diye satardı.
Geçenlerde Cumartesi pazarında aynı şekilde "KARIŞIK" satılan isotu görünce o yıllara döndüm ve gülümsedim. Bizim pazarcı esnafı İsot satarken "Yenge bunlar gavur gibi acı. Zehir çıkmasa geri getir" der. Sattığı ürünün acılığını garanti eder. Ama İstanbullu esnaf biberinin tatlı olduğuna dair yeminler eder. İşte aramızdaki fark. Bu konuya nereden geldik….
Son yıllarda şehrimizde bir market furyası başladı. Yerli-yabancı-Ulusal derken etrafımızı sardılar. Bu arada Mahmut Tuncer hemşerimizin türkülerine konu olan "Bakkal Amca"lar da giderek azaldı. Teknolojinin gelişmesi, şehrimizin genişlemesi derken maalesef yediğimiz gıda ürünlerinin içine pek bakmadığımız gibi market-mağaza konusunda da bir takım hileler ve aldatmalarda karşımıza çıkmakta. Sözümüz dürüst çalışan esnafa değildir, kendilerini saygıyla anar, hürmetler sunarız. Amma az da olsa aşağıdaki hilelere başvuran marketlerimiz-mağazalarımız da yok değil. Bunlar kanun önünde suç sayılan çalışmalardır.
İNDİRİM YAPILAN ÜRÜNÜN YANINA AYNI MARKA PAHALI ÜRÜNÜ YERLEŞTİRMEK: Sürekli yapılan taktiktir. Buna göre indirim yapılan ürünün yanına fiyatı pahalı ürün yerleştirilir. Müşteri kalabalık ortamda veya acelesi olduğunda alacağı ürünü pek araştırmaz. Rafın üstünde indirimli malın etiketini görmüşse vay onun haline, Fatih döneminin Kont Vlad'ını (Nam-ı diğer Kazıklı Voyvoda veya Kont Drakula) ziyaret etmiştir. Ziyaretin sonunda aldığı fişini kontrol ederse başına geleni ancak anlar.
Ama çoğumuz bunu yapmayız veya farkına varırsak "Aman bu kalabalıkta 3 liranın peşine mi düşeceğiz, zaten market tıklım tıklım kalabalık, komşular bak bak ne der, Allahın'dan bulsunlar" deriz.
Dostlar olmadı işte, biz Urfa'da şikayet hakkımızı kullanmıyoruz, itiraz etmiyoruz, etsek te "Aman ağrımadık başımızı mı ağrıtalım" demekteyiz.
Bakın TÜKETİCİLER BİRLİĞİ'nin yaptığı bir araştırmaya göre alışverişlerde kuruş hesabı ile alınmayan para üstlerinin günlük, haftalık, aylık ve yıllık bazda korkunç rakamlara ulaştığını bize açıklamaktadır. (Lütfen http://www.interaktifhaber.com/ sitesi03.04.2012 tarihli yazısına bakınız) .
Bu para kasiyerin veya patronun kasasına girmektedir. Ayrıca ülke ekonomisini de olumsuz etkilemektedir. Çünkü fiyat artışları etiket fiyatları üzerinden yapılmakta, aradaki kuruş veya liralar az da olsa fiyat artışına neden olmaktadır.
KAZ GÖSTERİP TAVUK VERMEK: İndirimli ürünlerin üstüne gerçek gramajı ve -fiyatındaki mal açık olarak konur. Müşteri örneği göz önüne alarak alışverişini yapar. Gerçekte aldatılmıştır. Genelde yumurta gibi ürünlerde uygulanır. Müşteri farkı bilemediği için pahalı ürünü alır yani biiiiiiiipppppppppp'lenir. Yine olmadı vatandaş gözünü dört kere aç, yetmezse yapacak bir şey yok hapı; pardon kazığı yutmuşsundur. Afiyet olsun… ne diyelim.
ZAM VEYA İNDİRİM ÖNCESİ FİYATI YÜKSELTMEK: Çok moda olan ve eskiyen bayat bir numaradır, dikkatli ve sürekli müşteri bunu hemen görür ve itiraz eder. Zaten cevapta hazırdır: Abi bunlar fırından yeni çıktı, bayat-eski değil, hem zaten sonraki mallara zam gelmiştiydi de, biz fiyatlara yansıtmamıştık ta, bunlar yeni gelen eski versiyon ürünleri….falan da filan.
Yersen tabii, yemezsen üzerine sıcak bir bardak çay iç hemen hazmedersin. Bakın bu arada bir şey itiraf edeyim: hani şu Ahlaksız mı Terbiyesiz mi kebap var ya çok hoşuma gidiyor, diyeceksiniz niye?
Bu kebap sossuz yapılıyor ya insan etin tadını ve lezzetini daha güzel alıyor, soslu kebapta size acıyı yediriyorlar, etin tadını alamıyorsunuz, tabii bu arada ne yediğinizi de anlamıyorsunuz. Hadi afiyet ola…
BELLİ BİR MİKTARDAKİ ALIŞVERİN YANINDA İNDİRİMLİ ÜRÜNLER VERMEK: Hoppala bu nereden çıktı. Satıcı "Şu kadarlık mal alırsan yanında indirimli şu ürünü ucuza veriyoruz" der. Aslında indirim yoktur. Fiyat önce şişirilmiş, sonra indirime girmiştir. Kampanya bitiminde "Aynı tas aynı hamam" melodisi yine kulağınızın pasını silmektedir. Fiyat yine eskisine inmiştir. Ünlü marketimizin kampanyada verdiği içecekte(Nescafe) maalesef bu vatandaşta (bendeniz) büyük bir yorgan iğnesinin sivri ucuyla tanıştı. Aşk olsun bu bana da yapılır mı? Herkese lolo biye de mi lolo?
SATIŞ SONRASI ÇEKİLİŞ: Geldik aylar süren büyük kampanyaya. Yine büyük bir alışverişten sonra kasiyer size öğünerek bir kupon uzattı: Abi müjdemi isterim, çekiliş bileti kazandın. Sanki Doğumevinde erkek çoğunuz oldu müjdesini veriyor mübarek adam. Yihhhuu fazla sevinmeyin. Hadi bil bakalım sonunda ne olacak. Öncelikle bu kampanyaların Milli Piyango idaresinden izinli olması gerek, bunu unutmayın.
Gelelim kampanya sonuçlarına, gözünü dört aç vatandaş:Verilen araba reklamdakinden farklı model veya istediğiniz özellikleri olmayabilir, EN ÖNEMLİSİ YANDAN ÇARKLI(ÇARPIŞMIŞ) olabilir.
Hadi dediniz olsunda çarpık veya sapık arabam olsun, yeter ki olsun. Durun daha günahınız bitmedi. Arabanın vergisiydi, sigortasıydı.vs. vs….. derken size dünyanın faturasını çıkartarak illahlah ettirirler. Aman tövbe bir daha dersiniz.
Yıllarca önce Ulusal bir kanal son model bir cip verecekti, bula bula yandan kaymış bizim eski model arabalara benzeri bir cip adama verdiler. Savunmaları da şuydu: cip mi cip sana verdik ya, buldun da beğenmiyorsun, bunu bulamayanlar da var.
Eeee doğru söze ne denir. Eşeği buldun semeri işlemeli dantelli olsun diyorsun. Şimdi olmadı işte. Al arabanı hayrını gör. Yürrrrü ense traşını görsünler. Bu anlattığım bir örnek. Siz ev, eşya, daire,vesaireye de uydurabilirsiniz.
Daha devam edeceğim diyeceğim ama bu günlük yeter sanırım, fazla da dürüst olmayan esnaf kardeşlerimizi üzmeyelim. Nasılsa gün olur onlarda Halilülrahman'la tanışırlar ve Nemrut'un öğretilerinden uzaklaşırlar. Ne diyelim inşallah. Kusurumuz olduysa affola. Allaha emanet olun.