Zaman hayatımızdan birçok değeri alıp götürüyor. İnsanlar avuçlarının içinden bir buz parçası gibi kayan ömürlerini tüketirken, penceremizden içeriye düşen kar tanelerinin eriyen su kristalleri gibi buharlaşıp giden, düşündükçe bizleri hüzün deryasına atan geçmiş günlerimiz, aklımızın uçundan şimşek hızıyla geçip giden hatıralarımız, hayallerimiz, gerçekleşemeyen arzularımız, ömrümüz, talihsiz başımız, tutkularımız bize ait olan ne varsa hepsi bir gün yerçekimin onulmaz kuralına yenik düşüyor ve bilge ruhlara umut, alçak ruhlara umutsuzluk veren ebedi mesaj kalplerimize değişmez kanunu fısıldarken "Her nefis ölümü tadacaktır." tertemiz yürekler bunu bir lütuf olarak algılayıp ferahlıyor ve sonsuzluğa kavuşmanın ve Rahman ve Rahim olana döndürülmenin heyecanını yaşıyor benliğinin tüm zerrelerinde...

Değerlerin ayaklar altında çiğnendiği, insan hayatının bir beyaz tüylü fino değeri kadar olmadığı, kalplerde Allah korkusundan çok rızık endişesi kapladığı şu günümüzde yürekleri burkan, duygularımızı altüst eden, bizleri melal çamuruna bulaştıran gelişmeler yaşlı dünyamızı hayretler içinde bırakıyor. Çünkü insanlar bu kadar acımasız, bu kadar duygusuz ve duyarsız ötekinin acısına ve bu kadar da alçalmış olmamıştı hiçbir zaman.

Tüm inanmış coğrafyalara bir bakın kimler hakim ve kimler zulmün başında. Hangi topluluk makineli tüfeklerinin namlusunu masum, günahsız bebelere ve çaresiz yaşlı anne ve babalara çevirmiş. Tarih bunları kanlı sayfalarına not ederken gelecek nesillere kan gözyaşı ve öfke miras bıraktıklarının acaba farkındalar mı? Bu topraklar büyük yıkımlara gebe her zaman daha fazlasını mı hak ediyor sizce? Bunca başımıza gelen hadiseler bizleri hiç düşündürmüyor mu? "Nasıl yaşarsanız öyle yönetilirsiniz."mesajını hiç kimse hatırlamaz mı? Yoksa bizi biz eden değerlere sırt çevirdiğimiz için mi bu halde bu coğrafya? Kim kimi kandırıyor, kimin eli kimin cebinde, kim haklı kim haksız. Helal haram bir birine karışmış bir halde yaşanan hayatlar ve bu duyarsızlık bu umarsızlık; yok olan gençlik kaybolan bir nesil ve bizi tarihimizden koparan teknolojik silahların yıktığı manevi değerlerimiz, tarihimiz.

Üç beş kuruş uğruna satılan topraklar sonu gelmez ihtiraslarımızın bizlere biçtiği ve adına kader dediğimiz bu yıkım, bu felaket hepsi bizlerin eseri değil mi? Enkazın altından annesinin kolları arasında cansız yatan on günlük bebek ve bu ölümlerden bizlerin hiç mi günahı yok ve bizler hiç mi vebal altında değiliz. "Alçak tabiatlı kimselerden lütuf beklemek, iyilik ve yardım umut etmek, denizin dalgaları arasına bir gemiyi başıboş koy vermek gibidir. Her zaman önce kendi çıkarını, kendi mevkiini, kendi malını düşünen insandan yardım beklemek, kendi canını tehlikeye atmaktır. Alçak tabiatlı olanlardan hiçbir şey bekleme, hiçbir şey isteme" derken bilge adam, biz lanetlenmiş ve alçalmış olan güruhtan halen medet umalım.
Suskunluğa bürünen yöneticiler ve sorumluluk sahiplerinin vay haline? Büyük şeytanın kuklası olmuş, halkını, insanını bir yokluğa götüren üzerinde masumların sorumluluğunu taşıdığını unutan biçare sulu gözlü başlar.

"Kendi gücünle ve helal rızık ile aileni geçindirmek istiyorsan, çok fazla kimseden sorumlu olmaya kalkışma; kendi gücünün üstünde insana bakmaya kalkarsan yetişemezsin. Hem onları geçindiremezsin, iyi geçindirmek için helala haram katmak zorunda kalabilirsin. Kendi gücünü iyi bil, taşıyamayacağın yükün altına girme."hep isteyen, yükseklerden dem vuran kendini vazgeçilmez sayan, boşluğunun doldurulamayacağını düşünen ve insanlara tepeden bakan aciz ve içe vurumcu yürekler. Kendi nefislerinden olanlara güç yettiremezken başkalarına hakim olma garipliğine kapılanlar.

Helal ama az olsun düşüncesinde, helal ama çok daha çok olsun ve paranın gücüne inananlar. Sonra güç ve sorumluluk sahibi olunca, taşıyamayacağı yükün altında ezilip lanetlenmişlerden ümit umanlar. "Alçakların sana husumet duyduğunu bilsen bile onlarla savaşı sen başlatma.

Alçaklara karşı hile düşünme; çünkü alçakların hilesi her zaman daha çoktur. Alçaklarla savaşmak yerine onlardan uzak durmak her zaman daha iyidir." mesajını yüreklerine yazanlara. Kendi yağında kavrulan ve haddini bilen karakter abidesi bilge ruhlara selam duran, hayatın bir sonraki dönemini unutmayan, yapılan iyiliğin de kötülüğün de hesabının verileceği günü düşünüp fitneyi uyandırmaktan sakınanlar.

Her şeyin bir bedeli olduğunu bilip sabırla beklemeyi bilen yeri göğü Yaratan'dan korkan salih insanlar. Gelecek sizin sabrınız üzerine kurulacaktır; sabır meyvelerini toplamak uzak değildir yakındır.

Umut ve sevgiyle hoşça kalın.