Tahrip sadece bir binanın yıkılması, yerin yarılması değildir. Asıl tahribat insanın tahrip olmasıdır. Tahrip etmek çok kolaydır. Düzeltmek ise çok zordur. Saniyelik bir depremin tahribatını senelerce uğraşılsa belki, yine orijinali gibi yapılamaz. Taşlar tam yerine oturmaz. On gencin eline kazma, kürek, balyoz verin şu görünen binayı yıkın denilse, bu gençler o binayı bir kaç gün içinde yerle bir ederler. Ancak sıra o binanın yapımına gelince aylar sürer. Yıkımın tahrip gücü çok şiddetli olursa yapmak, onarmak yıllar sürebilir. Aynen bunun gibi insan tahribatı da böyledir.
İnsan manevi yönden tahribata uğradı mı, artık o insanın düzelmesi hayli zordur. Konumuz gençlik olduğu için, gençliği bozan şeylerden bahsetmek istiyorum. İnsanın çok evreleri vardır. Bu evrelerden biri de hayatın baharı, kanın deli, enerjinin dorukta olduğu dönem, gençliktir. 13 Haziranda okullar tatil edildi. Ülkemiz dünyanın en genç nüfusuna sahiptir. Bir ülkenin en büyük sermayesi ve geleceği gençliğidir. Genç; gençlik hevası ile tuzaklara düşmeye müsaittir.
Gençlik İlkbahar mevsimi gibidir. Gençlik bir ülkenin teminatı ve en kıymetli ham maddesidir. Nasıl şekil verilirse öyle şekillenir. Ülkemizde ne yazık ki Cumhuriyetle birlikte okullarda istenilen düzeyde bir eğitim verilmedi, verilemedi. Özellikle karma eğitimle gençlik adeta ahlaki yönden çökertildi. Milli Eğitim'den emekli bir insan olarak konuyu yakından bildiğim için, bu konuyu yazma gereği duydum. Bir genç düşünün üniversiteyi bitirmiş, dedesinin mezar taşındaki Osmanlıca yazıyı okuyamıyor. Her türlü dini ibadetlerden yoksun. Adı Ahmet, Mehmet, Ayşe, Fatma olsun fark etmiyor. Laik, Kemalist, iğreti bir eğitim sisteminden, iyi imalat çıkmaz. Bu sistemle hedeflenen noktalara ulaşılmaz.
Günlük yaşantıda bunları görüyoruz. Dinimizin ilk emri oku'dur. Bu dönemlerde türeyen gezi zekalı gençlik takımı, bunların eserleridir. Sözde okumuş kesim'den çektiğimizi başkalarından çekmedik. O zaman eğitim sisteminde bir sorun var demek. Eğitim sistemi mutlaka değişmeli, gençlik hem dünya hem de ahiret ilmini öğrenmelidir. Bu maddeci eğitimle yetişen genç olsa olsa ancak zararlı mahlûk olur. İç ve dış güçler, menfaat şebekeleri gençlik üzerine çok projeler yapmış ve yapıyor. Bunlara ifsat şebekeleri diyoruz. Bunların gayesi gençliği bozmaktır. Teknolojinin zirvede olduğu bir asırda, gençliği bozan şeyler nelerdir? Kısaca bunlara değinelim.
Başta Laik, ladin, ezberci eğitim gençliği bozuyor. Okul kitaplarının içeriği mutlaka değişmelidir. Bu eğitimle çoğu genç, fizik ötesi şeylere inanmıyor. Ateizmi savunuyor. Karma eğitim gençliğin baş belasıdır. Medeni ülkeler bilimsel olarak, karma eğitimin zararlarını kabul ederek karma bu sistemden vazgeçmişlerdir. Halkının sözde yüzde doksan dokuzu Müslüman olan bir ülkede, mefkür eğitimin olması, devam etmesi kabul edilir bir şey değildir. Uyuşturucunun her çeşidi gençliği mahveder. Bu illet savuşturulması gereken büyük bir beladır. Uyuşturucu kullanımı İlköğretim çağındaki gençliğe kadar inmiştir. Sigara kullanımı da bu işin cabası. Top sevgisi gençlikte dinin önüne geçmiştir.
Gençliği kamplaştıran, fanatikleştiren, nifak tohumlarını körükleyen bulaşıcı bir hastalıktır. Asrın büyük fitnesi olan birde internet var ki, evlere şenlik. Gençliği Necip Fazıl'ın tabiri ile "bu nasıl bir ağaç ki, bütün ufkumu sarmış, kökü iffet, dallar taklit, meyvesi ise fuhuş," hale getirdi.
İnternet üzerinden ve flört ile yapılan duygusal evliliklerde boşanmalar had safhadadır. Bugün batıda mahkemelerde en kabarık dosyalar, bu tür evliklere ait boşanma dosyalarıdır. Geneli de okumuş kesime (üniversite gençliği) aittir. Beğenmediğimiz o eski görücü usulü ile yapılan evliliklerde, hemen hemen boşanma yoktur.
Nedeni ise; temelinde edep, haya ve terbiye yatmaktadır. Gençliği bozan şeylerden biride özentidir. Gençliği batı özentilerine karşı uyarmalı, uyarılar somut verilere dayanmalıdır. Örneğin model olma (lisanı hal ile örnek olmak.) Kötü arkadaş edinmekte gençliğin en büyük tuzağıdır. Peki, gençlik bu ve buna benzer tuzaklarla bozulurken, ne yapmak lazım?
Öncelikle her doğan çocuk İslam fıtratı üzerine doğar. Bu çocuk anne, baba, çevre, eğitimi ile yön bulabilir ben bir baba olarak çocuğuma güzel isim koymuşum, tüm sıkıntılara rağmen büyütmüşüm okul çağına gelmiş, Çocuğumu okula göndermişim okul eğitimi çocuğumu zehirlemiş bozmuşsa ben ne yapabilirim. Her devlet neslin korunmasında öncü değimli? Öyle ise çocuğumu düzeltecek tek bir şey var oda kötülüklerin panzehiri olan din eğitimidir. Hükümetçe bazı din dersleri okullara konmuş fakat yetersizdir.
Dindar bir nesil isteniyorsa dini eğitime önem verilmelidir. Okullar tatil oldu. Tüm Camilerde Kuran dersi verilecek, aslında güzel bir hareket fakat gördüğüm kadarı ile çoğu hocalar dersi para için veriyor. Dersler denetimsiz, plansız ve programsız.
Tüm camilere gençlerin gelmesi iftihar vesilesidir. Müftüler, hocalar, vaizler, din lideri geçinenler seferber olup bu yaz boyu bu gençlere dünya ve ahret ile ilgili dersler anlatmalıdırlar. Yoksa her kes mesuldür. Dindar, merhametli, Ülkeye faydalı bir insan, nesil isteniyorsa her aklı başında olan insanların gençliğe el atması zaruridir. Yoksa bozuk gençlikle gezicilerle karşılaşırsınız. Ülkeyi soyan hırsızlar görürsünüz. Adam Rektör olmuş dindar bir parti yüzde doksan alsa bile iktidarı vermeyiz kaptırmayız diyenlere şahit olusunuz. Dün dündür diyen liderler görürsünüz. Metres için birbirinin boğazını kesen profesörler doçentler görürsünüz.
Mehmet POLAT'ın şu mısraları ile nokta koyalım.
Ah! Viraneler meftunu suskundur,
Düşmüş bağrına dağdağalı hicran,
Biliyor, zira güz çatısız holdür,
İsminde bahar var, lakin o hazan…
Helal ve haramı bilen İslam'ı özümsemiş bir gençlik yetiştirilmesi dileklerimle…