Bir peygamber var, nebîler içinde
Bir dert kaptı ki dermânı kendinde
Vücûdunu kurtlar kemirdi, yedi
Yıllarca bu elîm hâlde bekledi
Bu bir ölüm, felâketti kimince
Oysa O; metîn, bekledi sâkince
Öyle ya; kaldırır mıydı başkası?
Gösterdi tam bir îmân alâkası
Vücûdu tamâmen kurda boyandı
Büyüdü, büyüdü hadde dayandı
Başına gelse de muvakkat maraz
Yine de Eyûb (a.s.) etmedi i'tirâz
Bu nasıl bir çile, ne tür bir belâ?
Böylesine kim olmuştu müptelâ?
Her tarafı yara, mahsûr içinde
Tevekkül ediyor, huzûr içinde
Hastalık arttıkça oluyor teskîn
Yalvarıyor, oturmuyordu miskîn
Bu bir meşiet idi biliyordu
Bu yüzden ağlamıyor, gülüyordu
Yara ki yürekleri dağlıyordu
Gören dayanamıyor ağlıyordu
Ya O; üzülmedi, etmedi isyân
İrâde gösterdi takdîre şâyân
Yara varmış, kurt dadanmış bahâne
Sabır örneği gösterdi şâhâne
İbret verirmişçesine cihâna
Meydân okudu o zor imtihâna
Hiç pes etmedi dudaklar duâda
Biliyordu, erecekti murâda
Dermân da verirdi kula dert veren
Değil miydi Rab darlıktan kurtaran?
Alınca Allâh'tan gelen haberi
Secdeye durdu sabır peygamberi
"Artık imtihân son buldu" denmişti
Eyûb (a.s.) sabır engelini yenmişti
Yüce Allâh kullarına vadetti
Hem âhiret hem dünya saâdeti
EBEDÎ der: Zafer istersen; îmân
Sabır, duâ ve şükürdür imtihân
(09.09.2012)