Şair Nabi İlköğretim Okulunda öğretmen ve idareci olarak görev yaptığım sıralarda Aydın ailesinin bazı çocukları öğrencimiz olmuştu. O sırada velimiz olması hasebiyle Şeyh Muzaffer'in oğlu Nadir Beyle de tanışmıştık.

Şeyh Muzaffer'i de evinde bir, belki iki kere ziyaret ettiğimi hatırlıyorum, ama neyin vesile olduğunu hatırlamıyorum. Röportaj listemdeki isimlerden biri idi, uygun bir zamanı gözlüyordum, ancak nasip olmadı.
    
2024'ün 24 Ocak günü, yeni bir röportaj yapmak üzere Mahmut ve Ahmet Apaydın kardeşlerin yanına gittiğim gün vefat ettiğini öğrendim. Aynı gün, daha önce röportaj yaptığım isimlerden Camikebir Mahallesi'nin eski muhtarlarından Hakkı Kaysı da vefat etmişti. O gün yapacağımız röportajı erteleyip Ahmet ve Mahmut abilerle beraber her iki kıymetli merhumun cenaze namazlarına iştirak ettik. Öğlen Harrankapı Camii'nde Hakkı Kaysı'nın namazını kılıp Harrankapı Mezarlığına defnettik. İkindi vakti de Şeyh Muzaffer'in cenaze namazı için Eyyüp Peygamber Camiine gittik. Muazzam bir kalabalık vardı. Her taraf tıklım tıklım doluydu. Namaz saatini beklerken ortanca oğlu Nadir Beyi gördüm, taziyemi ilettim; söz arasında röportaj düşüncemden de bahsettim. O da abisiyle yapabileceğimizi söyleyip beni hemen abisi Abdülkadir Aydın ile tanıştırdı. Konuşunca da röportaj teklifimi kabul etti. 

15-20 gün sonra telefon ettim Bamyasuyu'ndaki (Şair Nabi Mahallesi) dededen kalma evlerine davet etti. Gittim, oturdum, daha ön görüşmeleri yaparken Abdülkadir Beye telefon geldi. Yerel seçimler öncesiydi, büyük şehir adaylarından biri taziye için gelmek istiyormuş. Az sonra da geldi. Tabii bizim röportaj işimiz o gün için yattı. Sonra Ramazan, yaz tatili, benim işlerim, onun işleri, derken araya çok zaman girdi.
    
Nihayet 1 Ekim 2024 Salı günü aynı evde buluştuk. O ilk kısmı yazarken ortaya çıkan yeni sorular için 15 Ekim'de kendisini ikinci defa ziyaret ettim. Daha sonra bir kere de telefonla görüştük.

Ortaya yine tarihi nitelikte olduğunu düşündüğüm bu röportaj çıktı. Tillo kısmı belki çeşitli yerlerde geçiyordu, ama Urfa kısmı sanıyorum ilk defa kayıt altına alınmış oldu.

***
M. Sarmış: Aileniz hakkında konuşacağız, ama öncelikle sizi bir tanıyalım.

A. Aydın: Elhamdüllillahi Rabbi'l-Alemîn vessalatü vessalamü ala Resulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmaîn. Çok sağ olun hocam. Allah razı olsun. Çoktandır oturup konuşacaktık, demek nasip bugünmüş.

1954 yılında Şanlıurfa'da doğdum. Şair Nabi Mahallesi'nde bu evde. Urfa'da İlkokul ve İmam Hatip Lisesini okuduktan sonra Erzurum Yüksek İslam Enstitüsü'nü bitirdim. Kısa bir süre öğretmenlik yaptım.

M. Sarmış: Demek meslektaşız. Nerede başladınız?

A. Aydın: İlk atamam Eskişehir'in Mahmudiye ilçesi İmam Hatip Lisesine oldu. Orada muhalif bir idare olmasına rağmen İmam Hatip Lisesinin hem kurulmasında hem yapılmasında hem yaşatılmasında çok önemli müdahalelerimiz oldu. İmam hatip için bir lisenin bünyesinde geçici olarak üç derslik ayırmışlardı. Üç meslek dersi hocası ve bir idareci el ele verip büyük bir hizmet aşkıyla çalıştık. Büyük bir bahçenin içinde iki katlı yeni bir okul ve ona bağlı yurt binası yaptırdık. Çok güzel hizmetlere vesile olduk.

M. Sarmış: Hangi yıllar arasında orada çalıştınız?

A. Aydın: 1980-83 yılları arası.

M. Sarmış: Sonra?

A. Aydın: Urfa'ya atandım. İki yıl kadar YİBO'da (Yatılı İlköğretim Bölge Okulu) görev yaptım. Ondan sonra Şanlıurfa Sosyal Hizmetler İl Müdürü olarak atandım. Kurucu müdür olarak. Altı yıl görev yaptım. Orada da boş durmadık. Sabancı Kız Yurdu'nun açılması olsun, onun yanındaki yurtlar ve yuvalar olsun, temelleri bizim dönemimizde atıldı. Tabii Cenab-ı Hak lütfetti de yapabildik.

Ondan sonra da akademiyaya intikal ettim. Çalışma alanım tasavvuf. Yüksek lisansı Prof. Dr. İbrahim Düzen hocadan yaptım. Doktorada da bütün dersleri vermemize rağmen 28 Şubat sürecinde kaderin bir cilvesi olarak tamamlayamadım. Üniversitede 27 yıl kadar hizmetimiz oldu. Devlet memurluğunda 43 buçuk yılı yüz akıyla tamamlayarak emekli oldum.

M. Sarmış: Kitap çalışmalarınız oldu mu?

A. Aydın: Talep üzerine Filipinler'de okutulmak üzere "Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi" kitabı hazırladık.

M. Sarmış: Kim ya da hangi kuruluş talep etti?

A. Aydın: Filipinler'de çok hamiyetli bir rektör vardı. Milli Eğitim Bakanlığı vasıtasıyla talepte bulunmuş. Bizim çok eksiğimiz var diyordu. Biz de ağırlıklı olarak Harran Üniversitesindeki hocalarımızla beraber kitabı hazırladık. Dışarıdan da bir iki hocamız katkı sağladı.

M. Sarmış: Kimlere okutulacak?

A. Aydın: Oradaki Müslüman yüksek lisans ve doktora öğrencilerine… Şu anda da okutuluyor. Çok rağbet gördü. Türkiye'de yardımcı ders kitabı olarak yayınlandı. Şu anda  okullarda da tavsiye edilen bir kitap.

M. Sarmış: Başka, özellikle alanınız olan tasavvufla ilgili çalışmanız var mı?
A. Aydın: Benim bitirme tezimin konusu "İbrahim Hakkı Hazretlerinin Marifetname'sinde Yer Alan Tasavvufî Istılahlar"  idi. Daha sonra 100 adet kadar basıldı.

İdari görevler üstlendiğim için akademik çalışmalara yeterince zaman ayıramadım.

M. Sarmış: Ne gibi idari görevler?

A. Aydın: Felsefe Tarihi Bölüm başkanlığı, rektör danışmanlığı, Uluslararası İlişkiler Öğrenci Koordinatörlüğü, Göç Politikaları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü, Şanlıurfa İlahiyat Vakfı Başkan Yardımcılığı gibi. Vakfın başkanı Fakülte dekanıdır; ama bütün yük benim boynumdaydı. Dekan adına 27 yıl boyunca işleri ben yürüttüm. Emekli olunca tabii olarak o görevi de bıraktım.

M. Sarmış: Diğerleri neyse de bu "Göç Politikaları Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü" farklı. Suriyelilerle ilgili tabii…

A. Aydın: Evet. Tüzüğünü de biz hazırladık. Cumhurbaşkanlığına gönderdik, o zaman Başbakanlıktı. Göç politikalarını Urfa'da ilk defa biz gündeme getirdik. Bir sempozyum düzenledik. Yine bu çerçevede Milli Eğitim Bakanlığının PİKTES (Türk Eğitim Sisteminde Çocuklar İçin Kapsayıcı Eğitimin Desteklenmesi Projesi) çalışmalarına da destek verdik. Biliyorsunuz, projenin amacı geçici koruma altındaki çocukların Türkiye'deki eğitime erişimlerine katkıda bulunmak. Bu amaçla İstanbul'da düzenlenen uluslararası bir programa katıldık. Anlayacağınız göç çalışmalarının her tarafında olmaya çalıştık.

M. Sarmış: Askerliği nerede ve nasıl yaptınız?

A. Aydın: 1982 yılında Antalya'da kısa dönem olarak yaptım. Üç ay kadar sürdü. 

M. Sarmış: Ne zaman evlendiniz? Eşinizin adı nedir?

A. Aydın: 1984 yılında evlendim. Hanımın ismi Pervin Aydın. Amcazadeyiz.

M. Sarmış: Kaç çocuğunuz var?

A. Aydın: Üçü kız, biri erkek dört çocuğumuz var. Büyük kızım Şefika Nur Sümeyra. Maraş Sütçü İmam Üniversitesinde Din Psikolojisi alanında doktora yapıyor, bitirmek üzere. Çok başarılı, becerikli. Evli. İkinci kızımız Şeyma, o da ilahiyat mezunu. Kur'an kursu öğretmeni. Aynı zamanda Harran Üniversitesinde İslam Tarihi alanında yüksek lisans yapıyor. Üçüncü çocuğumuz erkek, Muhammed Berces, Gaziantep Adliyesi'nde Yazı İşleri Müdürlüğü yapıyor. Son kızımız da Bilgisayar Mühendisliğinde okuyor. Adı Ayşe Berna.