Peygamber diyârı Şanlıurfa'ya gidelim
Makâm-ı Eyûb'da Hakk'ı duâya gidelim
Sıyırarak üstümüzden kibir libâsını
Eğilip tevâzu' ile yanmaya gidelim

Orada hiç görülmemiş rûhânî bir zevk var
Sanki insân sûretinde öteden bir sevk var
Gayb âleminin toplandığı bir yer gibidir
Şanlıurfa feyzin son fevki, meğer dibidir

Minârelerinden boşluğa savrulan nefes
Bir Cennet havası estiriyor, öyle enfes
Îmân sesi var Balıklıgöl'de İbrâhîm'in
"Yakma! Sakın ateş!" Bizi de serinlet. Âmin!

Ey Nemrûd! Yıllarca ilâhlık taslayıp durdun
Bir ânlık saltanâtına aldanıp kudurdun
Ve n'oldu? Hani mülkün geniş, kudretin boldu?
Topal, âciz sivrisinek felâketin oldu

Urfa! Serinde çok İbrâhîm'leri tutarsın!
Öyle derinsin ki çok Nemrûd'ları yutarsın
Ey kûtsal mekân! Sen, çok makâmlardan ûlûsun!
Mükerremsin; feyiz kaynâğı, ilhâm dolusun

Eyûb, sabır makâmında doldurmuştu çile
Îsâ burada işledi yüzünü mendile
Mendilin hatrına gelen özgürlüğe selâm!
Selâm, "Tevekkeltü Allâh" diyen Eyûb babam!

Târîhin sıfır noktasında her şey aslına
Rücû ederek uyanıyor Âdem faslına
Nazar et taşına ki bin bir esrârı saklar
İnâdına, atlayıp giden çâğları aklar

İnsânın gönlünü kabartır, halvet sofralar
Türküleri aşk şarâbı, muhabbet depolar
Her hoyratta sarhoş insânı, cevlâna dalar
Cennet denilen yerden arşı seyrâna dalar

Kadını da özeldir; sanki ezel bâğında
Bir gonca güldür benzersiz, en güzel çâğında
Mevlâ torpil geçmiş ona, ezelden güzeldir
Varsa Edessa'dır gerisi bir kuru yeldir!

Ây buluta giriyor benzerini görünce
Zîrâ; Urfa'da ganîdir emsâli, binlerce…
Fark etmiyorum; akıp gidiyor gündüz, gece
Her dileğim sende oluyor, her şey gönlümce…

Tek refîkimsin benim; havan ve suyun yeter
Şüphesiz dosdoğrusun, riyâsız, hûyun yeter
Tenim toprâğınla öpüşsün, sanmam ki çürür
Bu aşk ile ebedîyen sapasağlam yürür

Şu vatan toprâğı denilen koca arsada
Sarılıp uyuyacağım topraklar varsa da
EBEDÎ der: Seni isterim, sensiz olmuyor
Zîrâ; bütün bir medenîyet sende uyuyor
(22.05.2012)