SEKİZİNCİ BÖLÜM

Meteoroloji Müdürlüğü ile ilgili yukarıdaki bölümü yazdığım günler (19-20 Ocak 2022) Urfa'nın son yıllardaki en soğuk ve karlı günlerine denk geldi.

Urfa, bulunduğu coğrafi konum itibariyle ülkemizin en sıcak illerinin başında gelmektedir. Karasal iklim hüküm sürer. Yazlar uzun ve çok sıcak geçer. İlk ve son bahar yağışlıdır. Kış kısa sürer, zaman zaman kuru soğuk olur. Nadiren de kar yağar. Az yağdığı ve kısa zamanda eriyip kaybolduğu için Urfalı karı sever, özler, yağınca da sevinir.

Geçmişte kış daha uzun ve daha soğuk geçer, kar daha çok yağarmış. Hatta bir kere o kadar yağmış ki Urfalı'nın hafızasında 'Kar Senesi' diye derin izler bırakmış. İnsanlar uzun yıllar boyunca geçmişin hesabını yaparken, 'Kar Senesi'nden önce' veya 'Kar Senesi'nden sonra', veya şu kadar önce veya sonra diye hesap ederlermiş. 'Kar Senesi' dedikleri 1911-1912 Kışı. Aralık ayından Şubat'a kadar gece gündüz olmak üzere yaklaşık kırık gün kar yağmış. Yüksekliği iki üç metreyi bulmuş. Evler genellikle toprak damlı olduğu için kar eriyip içeriye su sızmasın diye neredeyse her gün ev sahipleri dama çıkıp biriken karı küreler, toprağı sıkıştırmak için de loğlarmış. Damlardan atılan karlarla yollar tıkanmış. İnsanlar evlerine hapsolmuş. Buna bağlı olarak evlerde olduğu gibi çarşı pazarda da yiyecek tükenmiş. Böyle zor zamanlarda genellikle olduğu gibi insanlardaki yardımlaşma ruhu canlanmış, imkanı olanlar olmayanlara yardım etmiş.

Devrin şairlerinden Kıratoğlu Emin (1884-1934), yazdığı 'Kar Destanı'nda Kar Senesi'ni şöyle tasvir ediyor:

'Kömür dirhem ile satıldı ey yar

Gübre yok hamamlar kapandı naçar

Hezveli sorarsan yüksekten uçar

Dörde beşe çıktı ağaç batmanı

Soğuktan havada uçmaz oldu zağ

Kar altında kalmış idi sahra bağ

Yüz ona terakki etti sarı yağ

Altmışa satıldı etin batmanı

Kar ile savığa çare olmadı

Urfa'ya iki ay kervan gelmedi

Mağdanoz mahvoldu pencer kalmadı

Bulunmaz soğanın namı nişanı

Çarşılar pazarlar kar ile doldu

Sokaklarda rahat gezilmez oldu

Şubatın onunda bir yağmur oldu

Eritti karı ol merhamet kanı

Bir bela ki ahir vakta alamet

Kalmadı diyanet koptu kıyamet

Görünmemiş idi böyle bir afet

Üç yüz yirmi yediyidi bil anı'

Hezvel: Kömür ufağı, kömür tozu

Zağ: Karga

Kar Senesi'ne dair çok ilginç bir olay da anlatılır:

Devrin büyük alimlerinden Hızanoğlu Camii İmamı Kürt Hacı Ali Efendi, o karlı günlerde vefat etmiş. Vasiyeti üzerine Bediüzzaman Mezarlığına Nebih Efendi'nin yanına defnedilecek. Ancak yollar kapalı olduğu için o günün şartlarında tabutu sırtlarında taşımak çok zor. Müslümanlarla kendileri arasındaki davalarda adaleti gözettiği için hocayı şehrin gayrimüslim ahalisi de sevip sayarmış. Onların da yardımı ile yol açılıp cenaze yerine ulaştırılmış.

Bu rivayet, Kar Senesi'nin yaşattığı zorluğa dair bir fikir vermesinin dışında, Müslümanlarla gayrimüslimlerin ilişkilerinin seviyesini göstermesi bakımından da son derecede önemlidir. Anlaşılan o ki, o sıralarda bozulmaya başlayan ilişkiler henüz kopmamıştır. Üç yıl sonra Birinci Dünya Savaşı başlayınca hayatın her alanı gibi müslim-gayrimüslim ilişkileri de alt üst olacak, araya kan ve düşmanlık girecektir.

Ben de çocukluğumda birkaç kere dizlerimize kadar kar yağdığı zamanları hatırlarım.

Biraz küresel ısınma, belki çokça Atatürk Barajı'nın etkisi ile Urfa'nın iklimi eskisine göre bir hayli yumuşadı. Son yıllarda eski kuru kış soğukları görmez olduk. Bazı yıllar kar hiç yağmıyor. Bu yıl yağacak haberi yayılınca herkeste sevinçle beraber bir heyecan oluştu. Bizim evde ve bende de tabii. Ben de severim. Ancak çocukluğumdan beri kar yağışı sevinçle beraber beni hüzünlendirir. Hiç unutmuyorum. Bir keresinde Kamberiye Mahallesindeki evimizdeyken yine kar yağmıştı ve ben sevinmiştim. Rahmetli annem, kendimiz de çok fakir olduğumuz halde, bizden daha fakirleri hatırlatmıştı bana. 'Çok sevinme. Kar yağınca fakirler iş bulamaz. Evleri olmayanlar vardır. Yiyecek ekmeği, yakacak odunu kömürü olmayanlar vardır. Dağlarda çöllerde hayvanlar aç kalır…' Sevincim kursağımda kalmış, yüreğime hüzün, boğazıma ağıt çökmüştü. O günden sonra her kar yağdığında aklıma evi, yiyeceği, yakacağı olmayan insanlar, aç susuz kalan hayvanlar gelir. Kar biraz serpiştirince ve daha çok yağacağı belli olunca yine o duygularım depreşti. Bir şiir yazdım:

KAR

Kar yağınca ikircikli olur yüreğim

Bir yanım, çocuk yanım, sevinçle coşar

Yağsın, daha yağsın, her taraf bembeyaz olsun der

Koşup oynamak ister

Yağınca sevinir, durunca üzülür

Öte yanım, vicdanım, yüreğim, sızlar

Fakir fukara gelir aklıma

Üşüyen çocuklar gelir

Çırpınan analar

İşsiz babalar gelir

Hüzün çöker içime

Sevincim gölgelenir

Paramparça olurum

Ah şu kör olası fakirlik

Ah şu çaresizlik

Onlar üşürken beni ateşler basar

Ellerim böğrümde kalakalırım

Gece, daha doğru dürüst kar yağmadan haber geldi. Valilikten yapılan açıklamaya göre; 19 Ocak Çarşamba günü tüm kademelerde eğitim öğretime bir gün süreyle ara verilmiş. Ayrıca kamu kurumlarında görevli hamile ve engelli çalışanlar da idari izinli sayılacakmış. Çok iyi oldu. Hele ertesi sabah bembeyaz bir Urfa'ya uyanınca bu kararın ne kadar isabetli olduğu daha iyi anlaşıldı. Ben, öğretmen kızım, damadım evde olacak ve torunum anne babası ile sıcacık evinde kalacak, 11. Sınıfa giden oğlumu da erkenden uyandırıp okula göndermeyeceğim diye ayrıca sevindim.

Sosyal medyanın başlıca gündemi kar ve sebep oldukları… Herkes çoluk çocuk karlı fotoğraflar çekip paylaşıyor. Her zaman olduğu gibi bundan rahatsız olan bazı tipler de var.

Ben de, söz ettiğim hüznüme rağmen sevinip coşanlardanım.

Şöyle bir paylaşım yaptım:

'BIRAKIN

Kimsenin keyfine turp sıkmayın arkadaşlar. Her zaman böyle bir fırsat ele geçmez. İsteyen istediği gibi tadını çıkarsın. Sevinsin, coşsun, oynasın, zıplasın, çocuklaşsın. Bol bol fotoğraf ve video çeksin ve paylaşsın. Fakat her karlı yeri siz çiğnemeyin, kirletmeyin, bozmayın. Başkasına da bırakın.

İmkanı olanlar fakir fukaraya yardım etsin. Balkona, çatıya, dama, bahçeye, parka, kediler, köpekler, kuşlar için yem bırakın. Hiç olmazsa ekmek ufalayın, buğday, bulgur serpin.'

Ben de ufaladığım ekmekleri dama çıkıp kuşlara bıraktım. Örnek olsun diye de fotoğraf çekip paylaştım. Kuşlara yem vermek kadar giydiğim kürk de ilgi çekti. 2005 Kışında Karayolu ile Hacc'a giderken aldığım suni kürk, o yıldan beri her kış beni ısıtıyor.

Bir paylaşım daha yaptım. Eski Urfa'nın kışlarına dair olduğu için onu da buraya almak istiyorum:

'FAK

Eskiden kar yağınca çocuklar fak kurardı. Fak, yani tuzak. Atların kuyruğundan uzun teller çeker, kıvırır, çekince sıkışacak şekilde ayarlar, kalın bir ipin üstüne belli aralıklarla bağlar, sonra onu dama, bahçeye, özellikle de o sıralar üstü açık olan Karakoyun Deresinin uygun bir yerine çivilerle sabitler. İpin üstünü görünmesin diye kar ve zibille örter, biraz da yem serpip uygun bir uzaklıkta kendilerini gizleyip beklerlerdi.

En çok yem arayan zevzir (sığırcık) kuşları düşerdi faka. Yem için gelir, dolaşırken ayakları faka yakalanır, kaçayım derken daha çok sıkışırdı. O sırada bu anı bekleyen fak sahibi çocuklar atılıp yakalar, hemen oracıkta kuşun başını çeker, tüylerini yolup şipşak yaktıkları bir ateşte pişirip parçalayıp yerlerdi.

Ben birkaç defa iş olsun diye fak kurdum ama hiç kuş yakalamadım. Hiçbir kuşun başını çekmedim veya kesmedim. Etini de yemedim. Yapanlara da kızar, kuşlara çok üzülürdüm. Şimdinin çocukları böyle şeyler yapmıyor, ne güzel.'

19 Ocak'ı 20'ye bağlayan gece tahmin edildiği gibi çok soğuk geçti. Eksi 11-12'ler ile uzun yılların rekorunu kırdı. Kar yağdığı yerde donup kaldı. Valilik dün için aldığı kararı bugüne de yaydı, iyi oldu. 20 Ocak gününe uyandığım zaman önceki günün sevincinin ve coşkusunun yerini hüzün almıştı. Sabah namazı sırasında aklıma gelen İdlib'deki insanlık dramı beni kıskıvrak yakaladı.

İdlib, Suriye'nin kuzeybatısında bulunan, Hatay'a 60 km mesafedeki bir yerleşim yeri. 2011 Yılında başlayan Suriye iç savaşı sırasında rejim muhaliflerinin eline geçti. Başka yerlerden göçenlerle beraber, çoğu kadın ve çocuk 3-4 milyon Suriyeli yıllardan beri oraya sıkışmış durumda. Büyük kısmı derme çatma çadırlarda, yazın sıcakla, kışın soğukla, her zaman açlıkla ve savaş tehdidi ile yaşamaya çalışıyor. Gelen haberler ve görüntüler çok kötü. Bizim evlerimizde bile üşüdüğümüz bir zamanda onların o hali karın coşkusunu, sevincini alıp götürdü.