Y. Demirkol: Şimdi "Hac Kara Ağa Hanı"ndan başlayalım. Yıkılan valilik binasının yerinde bir han vardı. Urfa'nın belli adamlarından Hac Kara Ağa'nın hanı. Niye yapılmış? Yoldan gelen kervanlar kullansın diye… Onun hemen yukarısında yapılan Topçu Hanı da öyle. O çok eski değil. 1900'lerin başında yapılmış. Esas adı "Hacı Bekir Bey Hanı"dır. İran Konsolosu Bekir Parmaksız yaptırmış. Eskiden konsolos denilmezdi, "şehbender" denilirdi.

Orayı geçtik. Belediye'nin arkasında Ahmet Naci'nin garajı vardı. Esasen o da Bican Ağa Hanı'dır. Kürkçüzade Bican Ağa yaptırmış. Cihat Kürkçüoğlu, Allah işini rast getirsin, kaliteli adam. Almanya'dan fotoğrafını getirtti. O han Boğaziçi'ndeki kaliteli villaların aynısı. İki katlıdır. Şimdi yıkılmış olan üst katı önceden umumi misafirhane. Giriş kapısı biracılardan tarafta, hâlâ durur. Kitabesi de var. Şimdiki anahtarcı ve cigaracı dükkânlarının yerinde zamanında hanın nöbetçileri dururmuş. Kervanlar aşağıda konaklıyor. Üst katta da misafirler kalıyor.

Biz Hac Kara Hanı'ndan bu tarafa gelelim. Yolda Sanat Okulu var. 944'te yapılmış. Ha, biraz geriye gidelim. Ben çocukkenden hatırlıyorum; Stadyum'un yeri Güllüler'den birininmiş, hibe etmiş. Biz öyle duyduk. Oraya bamya ekiliyormuş. Şimdiki belediye binasının oradan da pınar akıyordu. O yüzden oraya Bamyasuyu demişler.

Oradan şehre yaklaşalım. Kürkçüoğlu İş Hanı, Hayati Beyin evi, Hayati Karakoyunlu... Berisinde Kemal Edip Kürkçüoğlu'nun kardeşinin evi… Kız Enstitüsü 943'te yapılmış. Oradan aşağıya gelelim. Köprübaşında şimdi üzerinden geçtiğimiz köprü 1939 yapılmış.

M. Sarmış: İnönü Köprüsü…
Y. Demirkol: İnönü Köprüsü adını ilk defa duydum, ama onun zamanında yapılmış. O köprünün yanı başında Hacı Kâmil Konağı ve aşağısı, iki taraflı, devrin zenginlerinden Hacı Kâmil tarafından yapılmış.  Ethem Paşa Millet Hastanesini yapınca Hac Yusuf Kâmil'i çağırmış. "Sen de bir şey yap." demiş. O da "Olur." demiş. Konak, köprü, daha aşağıda han, dükkânlar… Fakat vakıf mıdır, değil midir, bilmiyorum. Müslüm Akalın bilir.

Ordan geç. Türkiye Finans'ın bulunduğu yer ve arkasındaki Harran Üniversitesinin otoparkı sarayın yeri. Orada hükümet sarayı varmış.

M. Sarmış: Ondan dolayı o mıntıkaya "Seriögi" (Sarayönü) diyorlar zaten.
Y. Demirkol: Evet. Oradan Asfalt Yol'a geçelim.

M. Sarmış: Oraya geçmeden sola dönelim. Yakınlarda yıkılıp parka çevrilen Kızılay'ın yerinde daha önceden hapishane varmış.

Y. Demirkol: Tabii, onu unuttum. Arkada hapishane, önünde de adliye binası vardı.

M. Sarmış: Orada idamlar yapılırmış. Siz hatırlıyor musunuz?

Y. Demirkol: Yok. Hatırlamıyorum. O idamlar eski. Galiba 1960'tan sonra Ahmet Naci'nin Garajı'nın önünde bir kişiyi astılar. 27 Mayıs İhtilali olunca Milli Birlik Komitesi idamlıkların hepsini astı. Mıhe'yi de astı. Arap Reşo'nun oğlu.

M. Sarmış: Mehmet Polat. 

Y. Demirkol: Evet. Başka yerde astılar.

M. Sarmış: Adana'da.

Y. Demirkol: Evet. Oradan Asfalt Yol'a çıkalım. Sarayönü'nü söyledik. Karşısında şimdiki sinemanın yerinde Vatan Okulu vardı. Çok güzel bir binaydı, yıktılar. Beride sağda yukarıya doğru dükkânlar var. Demirkol Garajı var ya orada bir otopark var. Orası Rızvaniye Vakfı'na aittir. Oradan yukarıya doğru hepsi mezarlıktır.

Karşı tarafa geçelim. Urfa Ortaokulu ve Urfa Lisesi binası… Taş bina. Biz orada okumuştuk.

M. Sarmış: Ben de lisenin ilk iki yılını orada okudum. Şimdi Eyyübiye İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü.

Y. Demirkol: Maalesef değiştiriyorlar. O binanın yeri ve çevresi Beylerin Bahçesi'dir. 

M. Sarmış: Beyler kim?
Y. Demirkol: Rızvaniye Vakfı'ndan gelenler. Muhittin Beyin Bahçesi… Biz Sarayönü Caddesine inelim. Kapaklı Pasajı'nın yerinde "Küsto'nın Hanı" vardı. "Küsto" Ermenidir. Sonra orayı Kapaklı aldı. Otel yaptı. Sonra pasaj yaptı.

M. Sarmış: Hemen güneyine Zincirli Kapı diyorlar.
Y. Demirkol: Hatırladığıma göre aradan deve meve gibi hayvanlar geçmesin diye girişine zincir çekmişler, o yüzden o isim verilmiş.
M. Sarmış: O yolun sağında kitapçılar, kırtasiyeciler var. Oralara çok girip çıkmış olmanız lazım. 
Y. Demirkol: Bedri Alpay vardı. Hasan Demirkol'un arkadaşı. Kaliteli bir adam. "Şanlıurfa Şairleri" diye bir kitabı var. Sağda iki yolun bitiştiği köşede Işıklar'ın dükkânı vardı. Okul kitapları satardı. Gazeteci, kırtasiyeci… Onun yanında da Sami Barlas'ın dükkanı vardı. O da kırtasiyeci. Kültür kitabı yok, yok… 

M. Sarmış: Hulusi Kılıçarslan'ın kitapçı dükkânı var. "Hulusi Kitapevi"… Sami Barlas'ın hemen bitişiğinde imiş. 

Y. Demirkol: Doğrudur. Hasan Demirkol'un arkadaşı, Hacı Yusuf Kamil'in de damadı. Kibar bir adam. Fakat ben onun kitap sattığını hatırlamıyorum. Çünkü biz aşağıda idik.

M. Sarmış: Karşı tarafta da Bakır Yavuz'un Saray Kitapevi var. Kırtasiye de satıyor, ama aynı zamanda kitapçı. Ben ilk ciddi kitaplarımı oradan almıştım. Ortaokul sıralarında…

Y. Demirkol: O sonra açtı.
M. Sarmış: Hassas olduğunuz konulardan biri de vakıflar… Dinî açıdan çok önemli bir kurum. Urfa'da vakıf çok. Eski Urfa'nın çok büyük bir kısmı vakıf. Bu konuda çok suiistimaller var.  Ne kadar aslına uygun yönetiliyor? Kimden kime nasıl devrediliyor? Erbabı Urfalıların arasında çok konuşulan bir konu. Çok eleştiri var, çok şikâyet var. Siz de onlardan birisiniz. Neler söylemek istersiniz?
Y. Demirkol: Vakıflarla ilgili kurumlarda görev yapanların çok kaliteli olması lazım. Osmanlıca, Arapça, Farsça ve tarih bilmesi lazım. Vakıf ne demek? Yerinde durması demek, değiştirilemez demek. Adam bunu değiştirip dükkân yapıyor. Olmaz. Felaketlerin başı haram yemek ve zulüm… Hava parası ile vakıf malını almak satmak haramdır. Vakıfsa anahtarını götürüp vakfa teslim edecek. Şahıs malıysa anahtarı şahsa teslim edecek. Babadan oğula geçmez. Geçerse ne olur? Zulüm olur, felaket olur. Hak sillesi selası yoktur, bir vurdu mu devası yoktur. Haramdan kaçılacak. 

M. Sarmış: Eyvallah!