İnsan hayat ve kainatı, öncesi ve sonrasıyla ilişkisini akıl ve mantık çerçevesinde kurarak izah etmek temel düşünce ortaya koymak demektir. Bu denli kuşatıcı olan düşünceler insanın kendisiyle, hemcinsleriyle ve diğer varlıklarla olan ilişkisine bütüncül bir açıklama getirerek bir hayat tarzı, bir düzen bir rejim oraya koyar.

Söz konusu düşünce akımları ya ideologları veya tilmizleri tarafından örgütlü birer siyasi yapıya kavuşturularak toplumları yönetmeye talip olurlar. Öyle ki bu siyasi yapılar her meseledeki düşünce ve çözümlerini ortaya koydukları temel düşünceye dayandırırlar. Başvuru kaynakları hep o temel düşünce olur. Güçlerini temel düşünceden alırlar. Doğal olan budur.

Ancak Türkiye gibi ülkelerde durum hiç de böyle değil. Düşüncenin namusuna aykırı bir siyaset tarzı tutturulmuş gidiyor. Partilerin ortaya koyduğu siyasi düşüncelerin doğruluğu ve yanlışlığından bahsetmiyorum. Partilerin tutarlılığından, ilke ve icraat insicamından ve homojenlikten bahsediyorum. Halen ülkemizde bütün siyasi partilerin heterojen bir karakterde olduğunu kim inkar edebilir. Gerçek şu ki; Türkiye'deki siyasi partiler birer yamalı bohça gibi her düşünce akımından birer parça alarak ucube bir yapı ortaya koymuşlardır. Siyasi partilerin bu tutarsız hali toplumun düşünce yeteneğinin körelmesine neden olmuştur.

Diğer taraftan ülkemizdeki siyasi partiler temelde aynı rejimle yönetmeye talip olmuş partilerdir. Nitekim siyasi partiler yasası laikliğe aykırı bir siyasi partinin kurulup faaliyet göstermesine imkan tanımamaktadır. Dolayısıyla mevcut siyasi partilerin ortaya koydukları tek fark dozajları ve iyi niyet yarıştırmalarıdır. Ancak bu dozaj ve iyi niyet iddialarını öyle bir şiddet ve kavga diliyle arz ediyorlar ki; halk farklı düşünceler temelinde siyaset yaptıklarını sanmaktadır. Nitekim halkı defalarca aldatabilmektedirler. Onlar iktidarı paylaşa dursun, algı operasyonları sayesinde halk onların adına sokakta bir birini öldürecek kadar aldanabilmektedir.

Örneğin; Türkiye'de Demokrasinin olmazsa olmazlarından olan Kapitalist ekonomi politikasının egemen olduğunu siyaset erbabı herkes bilir. Ancak CHP mevcut rejime dokunmadan sol bir söylem tutturarak yıllardır fakir fukara edebiyatıyla halktan oy toplayabilmektedir. İşte bu halkı aldatmanın ta kendisidir. Zira demokrasiye rağmen sosyalist bir ekonomi politikasının yürütülemeyeceğini iyi bilmektedir.

Diğer taraftan sağ partiler de müteşabih / benzeş kavram ve söylemlerle İslami hassasiyetleri olan kesimin oylarını parselleyebilmektedirler. Laik demokratik bir anayasaya, namus ve şerefi üzerine bağlılık yemini ettikten sonra, zımnen bu ülkeye şeriat getireceğiz anlamına gelen benzeş ve müteşabih söylemlerle halkın reyini ve geleceklerini çalacak kadar inandırıcı olabilmektedirler. Halka; " anlarsınız ya!" tarzında vaatlerle halkın yüzyılını heba edip umutlarını kırabilmektedirler.

Şimdi siz Türkiye toplumu olarak neden kalkınamadığımızı anladınız mı? Siyasetten ekonomiye, sağlıktan eğitime, işsizlikten madde bağımlılığına, Dış politika, terör ve Kürt sorununa kadar onlarca hayati sorunumuzun neden çözümsüz kaldığını fark ettiniz mi? Parti liderlerinin neden şiddet dili kullandıklarını, neden bir birlerine adeta sayıp sövdüklerini kavrayabildiniz mi? Çünkü bu halka sözün doğrusunu söylemiyorlar. "Biz hepimiz aynı tavuğun yumurtalarıyız. Yok birbirimizden farkımız!" diyemiyorlar. "Bizim yenimiz Avrupa'nın eskisidir. Laik rejim bu halka göre değil, halkın sorunlarını çözmekten aciz kalmıştır." itirafında bulunacak kadar erdemli davranamıyorlar.

Nitekim ellerinde çözüm falan yok! Gerçekte birbirlerinden farkları da yok. Avrupa'nın müsvedde çözümlerini türlü entrikalarla allayıp pullayıp halka pazarlıyorlar.

Kaldı ki; siyasi partiler yasasının siyaseti sadece laik ve demokratik partilere mahkûm etmiş olması gerçek manada farklı siyasi partilerin ortaya çıkmasına engel olmaktadır. Bu da ülke sorunlarının kronikleşip çözümsüz kalmasına neden olmaktadır.

Laiklik, demokrasi ve cumhuriyet alternatifi olmayan siyasi düşünceler değildir. Laiklik, demokrasi ve cumhuriyeti reddeden siyasi düşüncelerin de ülke sorunlarına çözüm üretmelerine imkan sağlanmalıdır. Siyasi partiler yasasının demokratik düşünceye alternatif siyasi düşüncelerin de kendilerini halka arz etmelerine ve temsil edilmelerine imkan sağlayacak şekilde değiştirilmelidir. Mesela; asırlarca bu coğrafyada yaşayan halkların hayat ile ilgili siyasi, sosyal ve ekonomik sorunlarını çözerek yönetmiş olan İslam düşüncesine dayalı siyasi partilerin kurulup faaliyet göstermesinin önü açılmalıdır.

Zira; Türkiye halklarının demokratik partilerin tek düzey çözümleri ile daha fazla kaybedecek vakti kalmamıştır.

Selam ve dua ile!