Nizamü'l-Mülk Selçuklu Sultanları Alparslan ve Melikşah'ın veziri olarak otuz yıl boyunca devlet yönetiminde söz sahibi oldu, görüşleriyle onların kararlarını etkiledi.

Devlet teşkilatında idari, mali ve askeri alanlarda aldığı tedbirler ve düzenlemeler sayesinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu'nu çağının en sağlam teşkilatlı devleti haline getirdiği gibi, kurduğu kurumlarında bir takım değişikliklerle diğer Türk Devletlerine model olmasını sağladı. Zamanının Haşhaşileri tarafından siyasi bir suikasta kurban gitmesinden kısa bir süre önce hükümdarlık sanatı konusunda düşüncelerini kaleme aldı.

Melikşah'ın devlet yönetimi hakkında kapsamlı bir rapor istemesi üzerine yazılan Siyasetname, Nizamü'l-Mülk'ün devlet adamı olarak deneyimlerini aktardığı bir kitaptır. Alıp okumanızı tavsiye ediyorum ve bu eserden sadece iki bölümü sizlerle paylaşıyorum.

"………Ertesi gün çöle doğru yola koyuldu. Bir yandan giderken bir yandan da düşünmekteydi. Derken gün doğdu. Behram bu arada 7-8 fersah yol almıştı. Düşüne düşüne bi-hal olmuş, kızgın güneşin tesiriyle açlık ve susuzluk bastırmıştı. Su içmeye ihtiyaç duydu.

Su bulma umuduyla ovaya şöyle bir baktığında yükselen bir duman bulutu gördü. "Muhakkak orada birileri vardır." diyerek dumanın geldiği tarafa yöneldi. Yaklaştığı vakit uyuklamakta olan bir koyun sürüsü, kurulu bir çadır ve darağacına çekili bir köpek gördü. Hayretler içinde çadıra daha da yaklaştı. Çadırdan bir adam çıkarak ona selam verdi. Onu tahtından indirdi ve hazırda yiyecek nesi varsa Behram'ın önüne koydu. Kendisinin kim olduğunu bilmeyen adama, Behram: "Evvela, yemek yemezden önce şu köpeğin hikayesini anlat bakayım." dedi. Delikanlı olayı şöyle dedi:" Benim sürüye göz kulak olması için görevlendirdiğim köpeğim idi.

On adama bedel işler çıkarttığını ve onun korkusundan hiçbir kurdun bu koyunlara yaklaşmaya cesaret edemediğini biliyordum. Şehre günü birlik gittiğim zamanlarda bu köpek koyunları otlatmaya götürür ve sağ salim geri getirirdi. Derken aradan bir zaman geçti. Bir gün koyunları sayayım dedim, birkaç koyun eksik çıkmıştı. Buralara hırsız da uğramadığı için ben bir türlü koyunlarımın neden azaldığını anlamıyordum.

Bu arada vergi tahsildarı gelmiş, mutad olduğu üzre her yılki vergiyi istedi ama elimde koyun sayısı az olduğu için elimde kalan koyunlara el koydu. Şimdi ben o tahsildarın çobanlığını yapmaktayım. Ben bütün olan bitenden habersiz, meğerse bu bizim köpek dişi bir kurt ile dostluk peyda eyleyerek onunla çiftleşmiş. Ezkaza günlerden bir gün odun toplamak için kıra gitmiştim. Dönerken de koyun sürüsünü görecek bir yüksekliğe çıkmıştım. Otlamakta olan sürüye doğru ilerleyen bir kurt gözüme ilişti. Bir diken çalılığının arkasına gizlenip olan biteni izlemeye koyuldum. Köpek kurdu görür görmez ona doğru seğirterek kuyruğunu sallamaya başladı.

Kurt ise sakin sakin öylece dineliyordu. Köpek sırtına çıkarak kurda abandı. Sonra bir köşeye çekilip, zıbardı. Daha sonra kurt sürüye dalarak bir koyunu kaptığı gibi parçaladı ve yedi. Köpeğin buna hiç sesi çıkmadı. Ben köpeğin kurtla bu alışverişinden haberdar olunca iflasımın sebebinin köpeğin başıbozukluğu ve ihaneti olduğunu kavradım. Ben de ihanetinin cezası olarak tuttum astım onu." (Nizamü'l-Mülk / Siyasetname-Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları-sayfa 31) "

………Dört kişinin kabahati es geçilmez: Birincisi memlekete kasteden, diğeri onun haremine kasteden, diğeri sırları ifşa eden, diğeri melikle bir, gönlünde melik düşmanlarıyla iş tutup onların yolunu yol bilendir……." (Nizamü'l-Mülk / Siyasetname-Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları-sayfa 39)