DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
M. Sarmış: Aynı zamanda hocasınız. Sadece koroda değil, okullarda da ders vermişsiniz.
H. Altıngöz: Ben her zaman bir şeyler üretmeye çalıştım. Mesela daha Harran Üniversitesi kurulmamışken Meslek Yüksekokulunda müzik dersi veriyordum. Sonra Konservatuvar'da da derse girdim. Daha sonra da Şanlıurfa Güzel Sanatlar Lisesinin müzik bölümünde part time olarak ders vermeye devam ettim.
M. Sarmış: Okulun adı daha sonra "Kazancı Bedih Güzel Sanatlar Lisesi" oldu.
H. Altıngöz: Evet. Urfalı bir sanatçının adının verilmesi gayet tabii iyi oldu.
M. Sarmış: Urfa'da başka müzik korolarının kurulmasına da öncülük etmişsiniz.
H. Altıngöz: ŞURKAV'da (Şanlıurfa İli Kültür Eğitim Sanat ve Araştırma Vakfı), Şanlıurfa Musiki Cemiyetinde, Harran Üniversitesi bünyesinde ve en son Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesinde korolar kurduk, yöneticilik ve şeflik yaptım. Belediyedeki halk müziği korosu, Urfa Musiki Cemiyetinde 20 yıl aralıksız sanat müziği korosu… Hani ben çift yönlüyüm ya; koroda halk müziği çalışırken klasik Türk müziğinden de vazgeçmiyorum. İki yönlü çalışıyorum yani. Bana göre klasik Türk müziği ile ilgilenen bir sanatçı, halk müziği ile de ilgilenmeli. Tersi de olmalı. Yani halk müziği ile ilgilenenler de sanat müziği ile ilgilenmeli.
M. Sarmış: Gördüğüm kadarıyla sanat müziği söyleyenler türkü söylüyor da, halk müziği sanatçılarının sanat müziği söyleyeni çok az. Daha zor olduğu için mi?
H. Altıngöz: Yani biraz öyle oluyor.
M. Sarmış: Televizyon ve radyo programlarınız var…
H. Altıngöz: Güneydoğu, Edessa ve Kanal Urfa gibi yerel ama uydu üzerinden ulusal çapta yayın yapan televizyonlara uzun yıllar müzik programları hazırladım, sunuculuğunu yaptım. Kanal Urfa'nın sahibi rahmetli İbrahim Toru iyi dostumdu. Orada hem "Halil Altıngöz ile Gönül Şarkıları" programı yapıyorduk, hem kanalın müzik danışmanlığını yapıyordum. Ayrıca başta TRT olmak üzere ulusal kanallarda da birçok programa udumla ve sesimle katıldım.
M. Sarmış: Çok sayıda müzik albümünde de imzanız var.
H. Altıngöz: "Klasik Urfa Türküleri" adlı kendi albümüm var.
Şanlıurfa Belediyesi sıra gecesi grubunun icra ettiği "Urfa'dan Bir Hoş Sâda", Şanlıurfa Devlet Türk Halk Müziği korosunun icra ettiği "Türkülerle Urfa", "Bestelerle Urfa", "Abdullah Balak Besteleri" gibi albümlerin müzik yönetmenliğini iki arkadaşımla birlikte yaptık.
"Urfa'dan Üç Usta" adlı albüme süpervizör olarak çalıştım.
Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesinin himayesinde 2013 yılında hazırladığımız "Klasik Urfa Türküleri" adlı başka bir albümümüz daha var. CD olarak da yayınlandı. Bu albüm anonim Urfa türkülerinin aslına uygun ve otantik saundu ile önemli bir kaynak sayılıyor.
Kıymetli hemşerimiz Münevver Özdemir ile birlikte ortaklaşa hazırladığımız "Ruha'dan Urfa'ya Eyyübiye'nin Ezeli Ezgileri" adlı bir albümümüz daha var. O da Eyyübiye İlçe Belediyemiz tarafından yayımlandı.
M. Sarmış: Bazı kitap çalışmaları da yapmışsınız.
H. Altıngöz: Kıymetli sanatçı arkadaşım Bakır Karadağlı ve Feridun Yüzgen ile birlikte hazırladığımız "Urfalı Bestekârlar" adlı kitap çalışmamız 2008 yılında Şanlıurfa İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından bastırıldı.
Başka bir kitabımın adı da "Dârü'l-Elhân Urfa Türküleri". İstanbul Belediye Konservatuarının eski adı Darü'l-Elhan. Oradan 1926 yılında Urfa'ya bir heyet geliyor ve 37 adet Urfa türkü ve uzun havasını derleyip eski yazı ile ve o döneme ait nota yazım biçimiyle kayıt altına alıyor. Ben o orijinal notaları günümüz Türkçesine ve güncel notaya çevirerek Eylül 2012'den itibaren bölümler halinde ŞURKAV (Şanlıurfa Valiliği Kültür Eğitim Sanat ve Araştırma Vakfı) dergisinde yayımladım. 2017 yılında da yine ŞURKAV tarafından "Dârü'l-Elhân 1926 Yılı Derlemelerinde Urfa Türküleri" adıyla kitap olarak yayımlandı. Kitabın başında benim "Urfa Müziği Hakkında" bir yazım ile o zaman Harran Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan kıymetli halk kültürü araştırmacısı Sabri Kürkçüoğlu'nun "Şanlıurfa Halk Müziği ve Derleme Çalışmaları" başlıklı bir yazısı yer alıyor.
Aynı türküler ayrıca iki CD ve bir kitapçık şeklinde de yine ŞURKAV tarafından yayımlandı. Projenin hem genel sanat yönetmenliğini yaptım hem türkülerin tamamını seslendirdim.
Ayrıca Urfalı bestekârımız Mehmet Ataç'ın hayatı ve eserleri üzerine akademik bir çalışmam mevcuttur.
Urfa'ya ait çok sayıda türkü ve ilahi'yi derleyerek notaya aldım.
Üzerinde halen çalıştığım ud metodu ile ilgili bir kitap çalışmam daha var.
M. Sarmış: Çok sayıda bestenizin olduğunu da biliyoruz. Bunlardan "Tükendim" adlı birine yıllar önce sosyal medyada denk gelmiştim. Güftesi de size aitmiş. O kadar çok hoşuma gitmişti ki birkaç gün boyunca defalarca dinlemiştim.
H. Altıngöz: Eyvallah! Çok memnun oldum. İnsanız işte, yaptığımız bir şey beğenilince hoşumuza gidiyor. Evet, icranın yanında söz de yazıyorum, beste de yapmaya çalışıyorum. Bugüne kadar Türk sanat ve halk müziği formlarında yaptığım bestelerin sayısı 50'yi geçmiş durumda. Beste yapmak çok farklı bir şey, söylemeye benzemiyor. Öyle canınızın istediği zaman beste yapamıyorsunuz. Bazen aylarca bekliyorsunuz, bir şey çıkmıyor. Sonra bir bakıyorsunuz peş peşe birkaç eser ortaya çıkıyor. Sanıyorum bestelerim içinde en çok ses getireni de halk müziği dalındaki "Ketenim var bazenim var (Yeri)" oldu.
M. Sarmış: Ne güzel! Daha gençsiniz. Her alanda çalışmalar devam ediyor. Üstelik artık sanatın her dalı gibi müziğin de merkezi olan bir yerde yaşıyorsunuz. Uzunca bir süre önce Urfa'dan ayrılıp İstanbul'a gittiniz.
H. Altıngöz: Evet. 2016 yılında kızımız İstanbul'dan bir okul kazanınca biz de ondan ayrı kalmaya dayanamayıp İstanbul'a tayin istedik. İstanbul Devlet Korosu'na ses sanatçısı olarak tayin edildim. Orada beş altı yıl sanat kurulu üyeliği yaptım. Sanatçılığımız hâlâ devam ediyor.
M. Sarmış: Müziğe dalınca evliliğinizi unutmuşuz.
H. Altıngöz: 1987 yılında, askerden gelir gelmez evlendim. 22 yaşındaydım. Şimdi için erken ama o zaman öyleydi. Arabi Camii'nin az ötesinde Gayberilerin Tetirbesi vardır. Evimiz oradaydı. Düğünümüz evimizin hemen karşısındaki babamın teyzesi kızının evinde yapıldı. Kelimenin tam manasıyla klasik bir Urfa düğünü oldu. Urfa adetlerine uygun, davullu zurnalı bir düğün. Kına gecesi, esbap gecesi her şey vardı. Biz kirve ile zeytin ağaçları ile süslenmiş bir tahtta oturduk. Misafirler o devirdeki açılır katlanır sandalyelerde ağırlandılar. İkram olarak da kuzu içli pilav ve zerde dağıtıldı. Ortada oyuncular Urfa oyunlarını oynadılar…
M. Sarmış: Yenge Hanımın ismi?
H. Altıngöz: Fatma. Aynı zamanda teyzemin kızıdır. Ailecek İstanbul'a yerleşmişlerdi. O zaman biz onu getirdik. Sonra da o bizi götürdü.
M. Sarmış: Çocuğun hatırına gittik diyorsunuz ama arkasından başka şeyler de çıkabilir… Peki, kaç çocuğunuz var?
H. Altıngöz: Elinizden öper, dört çocuğumuz var. En büyükleri Mehmet Şevki, çevre mühendisliği okudu. Doktorasını Amerika'da tamamladı. Sekiz dokuz yıl orada kaldı. Birkaç aydır Ankara'da Tarım Bakanlığında mühendis olarak çalışıyor. Onun küçüğü Emre, İstanbul Üniversitesinde elektrik elektronik mühendisliğini okudu. O da abisinin okuduğu yere, Amerika'ya gitti, halen orada. Onun bir küçüğü Hilal kızımız PDR bölümünü bitirdi. Kazandibi dediğimiz en küçüğümüz İbrahim Melih de Amerika'da dil okuluna başladı.