Haleplibahçe Mozaik Müzesini dolaşırken rastladığım Hz. İsa Mozaiği üzerine düşündüklerim:
'Müzenin çıkışında ayrı bir bölüme Hz. İsa'nın başını gösteren küçük bir mozaik yerleştirilmiş. Paganizmden Hıristiyanlığa geçişin sembolü gibi duruyor.
Diğer bütün peygamberler gibi Hz. İsa'nın yaşadığı dönemi de çok merak ederim. Bütün peygamberler gibi onu da çok severim, ancak Hz. İsa, ruhuma en çok hitap edenlerden biridir. Bunun sebebi onun yalnızlığı, acısı, çilesi midir? Belki. Hz. Peygamber'in devrini de çok merak ederim. Geçmişte birçok Müslüman gibi benim de aklımdan O'nun döneminde yaşamak, O'nu görmek arzusu çok geçmiştir.
Ancak sonraları bu arzumu rahatça ifade edemez oldum. O devirde yaşayıp da O'na inanmamak, O'nun karşısında yer almak ihtimali beni korkutur oldu. Aynı şey diğer peygamberler için de geçerli tabii. Eskisi gibi olaylara hamasi duygularla yaklaşamıyorum, nefsimi temize çıkaramıyorum. Hani meşhur bir söz var ya; 'Kişi sınanmadığı günahın masumu değildir.' diye. Onun için, son noktada doğru bulmamakla beraber, inanmayanları da anlamaya çalışıyorum.
Atadan dededen kalmış, hayatlarını, tasavvurlarını şekillendirmiş bir inançtan vazgeçip yeni bir dini kabul etmek o kadar kolay olmasa gerek. Bunu yapabilenler, inançlarıyla beraber rahatlarından vazgeçip yokluğa, acıya, çileye, işkenceye, ambargoya, sürülmeye, öldürülmeye razı olan insanlar gerçekten çok cesur insanlar, büyük insanlar...'