"Vicdanımız, biz onu öldürmedikçe, yanılmaz bir yargıçtır."
 
Güney Afrika, 29 Aralık 2023'te Hollanda'nın Lahey kentinde bulunan Uluslararası Adalet Divanında İsrail'in Filistin halkına "soykırım" uyguladığı gerekçesiyle dava açtı. Soykırımı canlı izlediğimiz gibi yargılamasını da canlı izledik ne yazık ki. TRT'nin tercümesi sayesinde yargılamayı anlayarak izleme fırsatım oldu. Soykırımı belgeleyen Anadolu ajansı tarafından hazırlanan "kanıt" kitapçığı dosyaya sunuldu. Bu süreçte bana sorulanlara cevap niteliğinde bu yazı kaleme alındı.

Birleşmiş Milletler 'in ana organlarından biri olan Uluslararası Adalet Divanı'nın  temel görevi, devletlerce önüne getirilen uyuşmazlıkları uluslararası hukuka uygun olarak çözmektir. Burada şahıslar değil devletler yargılanır. Divana da sadece devletler başvurabilir oysa insan hakları ihlallerinin STK'larca divana taşınmasına imkan verilmelidir.  Divan 15 hâkimden oluşur, kararlarını oyçokluğu ile alır. Bir adayın hâkim seçilebilmesi için hem BM Genel Kurulunda üye sayısının oy çokluğunu hem de Güvenlik Konseyinin oy çokluğunu elde etmiş olması gerekir. Bu nedenle divanda 2.dünya savaşının galipleri olan güvenlik konseyinin daimi ülkelerinin hakimleri görev yapmıştır. Bildiğim kadarıyla Türkiye bugüne kadar Divan'da temsil edilmemiştir. Divanda görülen davanın tarafı olan ülkelerin hakimleri yoksa sadece o dava için her iki devlet birer hakim atayabilirler .Nitekim Güney Afrika ve İsrail  hakim ataması yapmıştır.

  Soykırımı "bir ulusun yada etnik grubun yok edilmesi" şeklinde ilk defa tanım olarak ortaya atan  hukukçu Rafael Lemkin'in Yahudi bir ailenin çocuğu olduğunu bilmiyordum doğrusu.
Güney Afrika, divanın görevinin sadece soykırımı tespit etmek olmadığını, devam eden bir soykırıma engel olmanın da görevi olduğunu belirterek tedbir kararı verilmesini istemiştir. Divan daha önce Gambiya Cumhuriyeti'nin Myanmar Birliği Cumhuriyeti'ne karşı açtığı soykırım davasında 3 ay içinde   geçici önlemler kararı vermiştir. Davanın tamamıyla karar verilerek sona erdirilmesi daha uzun sürmektedir. Örneğin Bosna Hersek davasında mart 1993 tarihinde yapılan başvuruyu şubat 2007 de karara bağlamıştır. Kararda "ölümlerin ve saldırıların soykırım sayılması için yapılan hareketlerin Bosnalı Müslümanları ortadan kaldırma kastıyla yapılmış olduğunun kanıtlanması istenmiştir." Divanın özel kastın varlığına  kati olarak emin olmak istemesi İsrail'in  soykırım suçundan ceza alma ihtimalini zayıflatmaktadır. Amacı "mağdur insanların devam eden aşırı savunmasızlık durumuna son vermek" olan geçici önlemler kararının  acilen alınması gerekir.

Divan, saldırıların engellenmesi için İsrail'in gerekli önlemleri almasına ayrıca askeri birliklerinin ya da "kendi kontrolü, yetkisi veya etkisinde" olan herhangi bir silahlı grubunda soykırım amacıyla işbirliği yapmaması; soykırımı kışkırtmaması; soykırıma teşebbüs etmemesi ve ayrıca katılmaması için gerekli önlemleri almakla yükümlü kılınabilir. 

Divan'ın kararları kesin olup bağlayıcıdır ve itiraz edilecek bir mercide yoktur. İsrail şimdiden kararı tanımadığını ilan etmektedir. Bu durumda eğer tedbir kararı verilirse Güney Afrika, kararın yerine getirilmesi için Güvenlik Konseyi'ne başvurabilir. Ancak ABD daha önce Nikaragua Davası'nda Divan'ın kararının uygulanması için yapılan başvuruyu veto ettiği gibi bu yetkisini kullanabilir. Güvenlik Konseyinde geri çevrilmesinin ardından Nikaragua aynı çözüm taslağını BM Genel Kuruluna götürmüştür. Aynı şekilde veto durumunda güney Afrika'nın konuyu genel kurula taşımasını bekliyorum. Ne yazık ki BM'nin, Divan kararlarını etkili bir şekilde uygulanmasını garanti edecek herhangi bir mekanizması yoktur. 

 Gönül isterdi ki bu davayı Türkiye açsın. Ancak bugün itibariyle Türkiye divanın yargı yetkisini tanımıyor. Daha önce sadece belirli tarihler arası yetkisini tanıdığını ve ilk Türkiye'nin lehine karar aldıranın Mahmut Esat Bozkurt olduğunu biliyoruz.  Peki divanı tanımak çok mu zor hayır, Türkiye tek taraflı olarak Divanın yargılama yetkisini tanıdığına dair beyannameyi BM genel sekreterliğine teslim etmesi yeterlidir. Bu beyanla açılmış davaya taraf olarak katılması da mümkün. Ancak Türkiye, İsrail'e karşı dava açmak veya davaya katılmak için divanın yetkisini tanıdığı anda Yunanistan "Ege Denizi Kıta Sahanlığı" Dava dosyasını hemen divana sunacaktır. Yine Doğu Akdeniz'deki yeraltı kaynakları üzerindeki haklarını koruyan Türkiye ile Libya arasında imzalanan Akdeniz'de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Anlaşmasını divana taşıyacaktır. Bana göre bu nedenlerle Türkiye dava açmamıştır.

 Vicdanını kendisine pusula edinen Myanmar tarafından seçilen Hâkim Claus Kress, deliller ışığında kendi ülkesi aleyhine  karar vererek tarihe adını yazdırmıştır. 
İsrail tarafın atanan hakimden aynı erdemli hareketi beklemek imkansız olsa da bu konuda yanılmayı çok isterim doğrusu. Elini cüzdanına değil vicdanına atan hakimlerin sayısının artması dileğiyle….