"Yasada belediyeleri denetleyecek mekanizmaların olmadığı ve belediyecilerin mevzuatı dar yorumlayarak görevden kaçındığını, sonuçta insanın en temel hakkı olan yaşam hakkını tehdit eder hale geldiğine yer veriliyor. "
Öncelikle bir itirafla başlıyor.. 5199 Sayılı yasanın 20 yıl içerisinde sahipsiz hayvan sorununa çözüm üretemediği dile getiriliyor. Yasada belediyeleri denetleyecek mekanizmaların olmadığı ve belediyecilerin mevzuatı dar yorumlayarak görevden kaçındığını sonuçta insanın en temel hakkı olan yaşam hakkını tehdit eder hale geldiğine yer veriliyor. Bunun bir nedenin mama satışından elde edilen gelirden vazgeçmek istemeyen “mama lobisi”nin vatandaşları ve kamu görevlilerini başta sosyal medyada olmak üzere baskı altına aldığını vurgulamıştır. GAPGündemi bu konuya defalarca değinmiş ve nihayetinde yasa teklifine gerekçe olarak yer almıştır.
Durumun vahameti sayısal verilerle açıklanarak son 5 yılda hayvan kaynaklı 3500 trafik kazası olduğu sonuçta 55 kişinin öldüğü, geçen yıl 430.000 kuduz vakasının olduğu bu sayılarla DSÖ tarafından “kuduz riski yüksek ülkeler” listesinde zirveye oturduğumuzu anlıyoruz.
Resmen 2 milyon başıboş köpek olduğu kabul edilerek bir çift köpeğin yılda 16 yavru getirdiği dikkate alındığında 6 yılın sonunda bir çift köpekten 67.000 köpeğimiz olacağını öğreniyoruz.
Yasa teklifi ile “yakala-kısırlaştır-sal” metodundan vazgeçildiğini çünkü metodun başarılı olması için köpeklerin %70 nin kısırlaştırılması gerektiği oysa 20 yılda ancak % 10 nun kısırlaştırabildiği, bu haliyle üremenin daha hızlı olduğunun altı çizilmiştir.
Yasa teklifinde ilgi çekici bir detay mevcut. Atatürk tarafından 13 haziran 1932 tarihinde yayınlanan tamim/genelge ile “sahipsiz hayvanların hepsinin öldürülmesi konusunda belediyelere yetki verildiğine” vurgu yapılmıştır.
Yasa koyucu “Yakala-kısırlaştır-sal” modelinden, İngiltere ve Fransada uygulanan “Yakala-kısırlaştır-tut-ötenazi” modeline geçildiğini ilan ediyor. Artık hayvan barınağında sahiplendirilinceye kadar tutulacak sokağa bırakılmayacak.
Teklif ile belediyelere “saldırgan, bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan yada sahiplenmesi yasak olan hayvanlar" ötenazi uygulanarak öldürme yetkisi veriyor. Ancak bu noktada “saldırgan köpek” tespiti soyut bir kavram birini ısırmadan sadece havlaması, dişlerini göstermesi veya kovalaması yeterli mi olacak? Buna belediye yetkilileri yanaşmayacaktır. Herne kadar ötenazi uygulaması için yönetmelik çıkarılacağı söyleniyorsa da yeterli değil ancak yine de metin ortaya çıksın hele.
Valilik bünyesindeki Hayvanları koruma kurulu kararına dayalı olarak belediyelere öldürme yetkisi verilirse bunların yanında daha uygulanabilir olur bence. Nasıl ki 3194 sayılı yasanın 39. maddesi gereğince metruk yapı sağlam olsa bile güvenliği tehdit ediyor kararını vali verince belediye buna dayalı olarak sağlam binayı kamulaştırmadan yıkabiliyorsa bu da yapılabilir.
Büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu 25 bini aşan belediyeler, 31 Aralık 2028 hayvan bakımevleri kuracak. Bu tarihe kadar kesinleşmiş en son bütçe gelirlerinin binde 5'i oranında kaynak ayıracak. Bu oran, büyükşehir belediyelerinde binde 3 olarak uygulanacak. Ayrılan ödenekler başka bir amaç için kullanılamayacak. Bu tarihten sonra ne olacak? Belirsiz yine.
Bütçeye bu ödeneği koymayan belediye başkanı ve meclis üyelerine ve bu kaynağı başka amaçlar için sarf eden belediye başkanı ve belediye yetkililerine 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verilecek. Büyükşehir belediyelerinde 5216 sayılı yasanın 25. maddesine göre ilçe belediyesi bunu bütçesine koymasa bile bütçesi büyükşehir belediye meclisinde görüşülürken resen eklenmelidir aksi halde ilçe belediyesiyle birlikte büyükşehir belediye meclis üyeleri hapis cezası alabilir.
Niğde, Tokat, Aksaray, Niğde ve Kütahya gibi yerlerde “sahipsiz hayvanları koruma birliği” kuruldu. Belediyeler üye olduğu bu birliğe sokak hayvanlarına ilişkin tüm görev ve sorumluluklarını devrettiler. Ancak yasada birlik kurulan illerde üye olan belediyelerin durumu için herhangi bir düzenleme yoktur.
Son olarak ilçe belediyelerinde veteriner işleri müdürlüğünün/daire başkanlığının kurulmasının zorunlu hale getirilmesi gerektiğini tekrar hatırlatalım