'Herkes bir gün 15 dakikada ünlü olacak'
                                                                 (Andy Varhol)

Kuşaklar buluşması için gittiğim okulda Rehber Öğretmenlerin öğrencilerin meslek olarak "Influencer" "Youtuber" gibi sosyal medya fenomenleri olmak istediklerini söyleyince şaşırdım doğrusu. Benim kuşak bu işlere biraz uzak olduğundan bunları merak edip araştırdım. Öğrendim ki,  blog yazmaya ya da blogu için içerik üretmeye devam eden ve bunu sürekli kılan kişiye "Blogger" deniyormuş. Instagram'a sıklıkla içerik üreten ama insanları veya belirli bir kitleyi henüz paylaşımları ile etkileyemeyen kişilere "Instagrammer "denirken bir sosyal medya mecrasında  kuvvetli bir izleyici kitlesi olan ve içerik ürettiği alanda kanaatlerine önem verilen kişilere ise "Influencer" deniyormuş. 

Ayrıca Düzenli olarak Youtube'a içerik üreten ve öncelikle Youtube için ürettiği içerikle anılan kişilere "Youtuber" deniyor. Bu kişilere bloggerların video çekerek içerik üretenleri de diyebiliriz.Zaman içinde doğal olarak kitleler tarafından tercih edilen ve çok büyük kitlelerce vazgeçilmez olan şeye veya kişiye"fenomen" denir. Benimde ınstagramda takip ettiğim meslektaşlarımdan fotoğraf sanatçısı olan  Osmaniye/Toprakkaleli Av.Muhammed Doğan'ın "seyyah avukat" sayfası ile hemşehrim Av.Büşra Gök'ün "birde benim gözümden" sayfaları var.

Günümüzde internet teknolojisinin gelişmesi sonucunda sosyal ve toplumsal yaşamda dijital bir dönüşüm yaşanmıştır. Sosyal medya, yeni kamusal alan olmuş ve  Michael Hauben'in tabiriyle kişiler "internetin mümkün kıldığı küresel bağlantı sayesinde net Yurttaş olarak bir dünya vatandaşı olmuştur. Herkesle hemşerisin. Gerçekte/Sanal olarak dünyadaki her bir Net yurttaşın kapı komşususun. "

Durum böyle olunca da geleneksel pazarlama yöntemlerine şüpheyle yaklaşan tüketici, sosyal ağlar kanalıyla kendine ulaşan iletileri daha kolay kabul etmektedir. İletişimde bireyler, aile bireylerini, arkadaşlarını, dostlarını, önemsenen ve kendisinin önemsediği insanları daha fazla dikkate alır ve ikna olurlar.  Sosyal medya fenomenlerinin 'halkın içinden' ve ulaşılabilir olmaları onları etkileyici bir reklam aracı haline getirmiştir. Özellikle dijital dünyanın içerisinde doğmuş ve hayatlarının hemen hemen her alanında internet teknolojisiyle karşılaşan Z kuşağı için sosyal medya fenomenleri dijital çağın yeni "kanaat önderleri" olmuştur. Kitlelerin ve pazarın eğilimlerini belirleyen kişi olma, insanlar tarafından beğenilme ve bunu yaparken para kazanma bir de üstüne tanıtılan ürünlerin influencerlara hediye edilmesi Z kuşağı başta olmak üzere herkesin yoğun ilgisini çekmektedir. 

Her reklam aslında insani zaafa seslenir. Reklamlarla tüketim arzusu körüklenmek istenir.  Berger'e göre reklam; "… Reklamlarda şu kremle bu krem, şu arabayla bu araba arasında bir seçme yapmaya çağırılırız;  reklamlar bir tek şeyi önerir her zaman: her birimize bir nesne daha satın alarak kendimizi ya da yaşamlarımızı değiştirmemiz önerilir." Churchill; " İnsanların tüketim gücü reklamcılığın gıdasıdır. En İyi yaşama standartları için istek yaratır. İnsanlara kendileri ve aileleri için en iyi beslenme, en iyi giyinme, en iyi evlerde oturma amaçlarını aşılar." diyerek reklâmın önemini vurgulamışlardır.

"Reklamın kötüsü olmaz" Bu sözün kaynağının Barnum'un 1800'lü yıllarda kurucusu olduğu sirkin tanıtımını yapmak için spekülatif ve bazen olumsuz içerikli haberleri dahi basınla paylaşması olduğuna inanılmaktadır. Oscar Wilde da "Dünyada, senin hakkında konuşulmasından daha kötü tek bir şey vardır, o da hakkında hiç konuşulmamasıdır." Sözleriyle destek olmuştur.

İnsanlara bir şeyin ne kadar "kötü" olduğunu söyleseniz bile sonuçta öyle bir şeyin varlığını haber vermiş olursunuz. Kötü denilen reklam filmlerinin ilgi çekmesini tamamen psikolojiye bağlıyorum. İnsanlar kötü şeylere daha meraklıdırlar; hatta iyi ve kötü bir haber verilecekse çoğunlukla ilk önce kötüden başla derler. Doğamız gereği kötü şeylere kulaklarımızı tıkasak da gözlerimizi ayıramayız. 

Bir hikaye vardır, reklamcılar iyi bilirler. Dünyaca ünlü petrol şirketi Shell'in Amerikalı yöneticileri Vatikanda Papayla yalnız görüşmek istemişler. Dışardakiler merakla odadan gelen sesleri dinliyorlarmış, "Kabul ederseniz, bir milyar dolar veririz." Papa, "hayır, kabul edemem" diyormuş. Yöneticiler ısrarla teklif bedellerini artırıyorlarmış. 2 milyar dolar... 5 milyar dolar... 10 milyar dolar... Papa yine de, "İmkânsız, olamaz" diye diretiyormuş. Kapıda tartışmayı dinleyen kardinaller dayanamayarak odaya girip, Papa'ya " bu paraya ihtiyacımız var, niçin kabul etmiyorsunuz" dediklerinde Papa'nın cevabı; " Amerikalı dostlarımız, bütün kiliselerde okunan dualardan sonra papazlarımızın [Amen) yerine (Shell) demelerini öneriyorlar. Nasıl kabul ederim" olmuş.

Ceza  albümünde Fenomen adlı şarkısında bu durumu tiye almıştır;
İçi boş fenomenlerin hepsi bitik.
Koş durma fenomen ol, hadi koş.
Boş durma fenomen ol, hadi kalk.
Bir şarkıda bir fenomen ol, bir gecede bir fenomen ol.
Yetenek gerekmiyor, fenomen ol.
Üretmek şart değil, fenomen ol.
Güzel anlatmış vesselam…