Türkiye'de yaşanan yeni süreçte şer ittifakları kaotik ve gergin bir ortam oluşturdu. Kaotik ortamın bölge halkına bedeli ağır oluyor. Türkiye ve bölge halkı,istemedikleri bir çatışmaya sürükleniyorlar.
Her zaman böyle olmuştur: Savaşı isteyenler sürekli savaşın dışında kalmışlardır.
İradelerini başkalarına kullandıran kişiler zelil kişilerdir.
Bu bölgeye yabancı kalmış veya yabancılaştırılmış kişiler ancak bölgeyi böyle kaotik bir ortama sürükleyebilirler.
Kendilerini bu bölgenin efendileri olarak gören, kendilerinden başkasına hayat hakkı tanımayan,bölge halkını ikinci sınıf insan gibi gören kimseler, dış mihraklar tarafından kullanılıyorlar. Çıkarlarıiçin yıkmayacakları bina, öldürmeyecekleri masum insan yoktur.
Herkes aklıselimle hareket etmelidir. Ülke olarak, dört bir yanımız ateş topuna dönüşmüşken ve bu ateş topunu somut olarak gördüğümüz halde, daha ne diye oyun kurucuların oyuncağı oluyoruz!
Bu senaryo Gezi parkında sahnelendi. Gezi parkındaki bahaneleri birkaç tane ağacın kesilmesiydi. Gerçekte ise, Türkiye'yi bir kaosa sürüklemek isteyen şer odakları Gezi olayları ile birlikte bir süreç başlattılar: AK Parti'yi devirmekle Türkiye'nin trendini durdurmayı ve üst akılları olan efendilerinin direktiflerinine pahasına olursa olsun yerine getirmeyi amaçladılar.
Şimdi kaotik ortamın oluştuğu bu süreçte soruyorum, neredesiniz ey Geziciler! Kaç tane fidan gibi genç insanımız şehit edildi, toprağa verildi. Anaları arkalarından ağıtlar yaktı;çocukları yetim, hanımları dul kaldı. Neredesiniz? Niçin hiçbir şey yapmayıp sessiz kalıyorsunuz?
Yoksa siz:"Katil diktatör Erdoğan"demekle mi meşgulsünüz, öyle bir algı oluşturmakla mı uğraşıyorsunuz?Üstlendiğiniz yenigörev bu mudur? Yazıklar olsun size, ne de çabuk oyuna geliyorsunuz!
Şer güçler, sahip oldukları bütün imkanları ve silahları kullanarak saldırıyorlar.
Evet, ulusal çapta bir algı operasyonu başlattılar. Ortak bir düşman ilan edildi. Bu düşman üzerinden birbirine muhalif ve düşman guruplar, partiler, örgütler… hepsi birleşti.Kime karşı? Halktan olup halkın seçtiği kişilere karşı birleşip savaş açtılar.
Mısır'da sahnelenen oyun ve kumpas, Türkiye'de tekrarlanmak istendi. Hatırlayacak olursak Mürsi için aynı yaftayı kullandılar: "Diktatördür…Bütün yetkileri tekeline almıştır…"Mürsi'nin başına ne getirildiyse Tayyip Erdoğan'ın başına getirilmek istendi vegetirilmek isteniyor.
Mısır'da meşru olan yönetime karşı şer güçlerin ittifakı, askeri darbeyle sonuçlandı. Yine halk meşru olan Muhammed Mürsi'nin yönetimini desteklemek için sokaklara akın etti. Halk direndi. Halkın sivil direnişi ile karşılaşınca Zalim Sisi'inin ordusu sivil ve silahsız halka ateş ederek beş bin Müslümanı Rabia meydanında şehit etti.
Halk hareketi ve zalimlere karşı özgürlük mücadelesi, binlerce şehit vermesine rağmen halen davam ediyor olması onur verici bir mücadeledir. Bu mücadeleyi yürütenler Ümmetin onurudurlar.Bütün kışkırtmalara rağmen yine ellerinedeğil silah, taş bile almadılar, kimsenin camını kırmadılar. Zalimlerin nasıl Müslümanlara tuzak kurduklarının farkına varıp, tuzaklarını boşa çıkardılar. Buna şahit olduk.
Son olarak, şu gerçeğe parmak basmak istiyorum:
Yılarca kendilerini halkın efendileri olarak gören birileri, bu makam bizimdir ve bizim kalacak; halkın inancını, konuşacağı dili, giyeceği elbiseyi, okuyacağı kitabı, gideceği okulu, yazacağı yazıyı ancak biz belirleriz, anlayışındaydılar.
Bu tek tipleştirmeye karşı çıkan bir irade çıktı. Bu iradeyi komplolarla, dezenformasyonla itibarsızlaştırmak istediler. Ak Parti'ye karşı birleşmelerinin sebebi budur.