Olmuyor dostlar olmuyor. Koca Osmanlı Devleti bile en az 20 yılda bir savaşmadan durmazmış. Yoksa o kadar fazla millet birbirini yer diye düşünürmüş. Bu savaşların hikaye bahane kısmı canlar. Biz de bir yıla yakın bazı nedenlerle yazılarımıza ara verdik. Ama baktık ki olmuyor. Çevremizde meydana gelen olaylar bizi yine cenk meydanına çağırıyor. Hani bir de alışmış kudurmuştan beter der atalarımız ya. Bizimki de bunun gibi bir şey galiba.

Dostlar yazımıza geçmeden önce şunu belirtelim: Sözümüz doğru-dürüst cansiperane ve millet için çalışan değerli Belediyelere veya Belediye çalışanlarına değildir. Büyükşehir olmuş, fakat içi daha belediye ruhu taşıyamayanlara. Bu böyle biline. Size birkaç örnek vereyim ve siz de ellerinizi başınızın yanına alıp düşünün: Allah'ım biz ne yaptık ta başımıza bunlar geliyor.

Bayramdan hemen sonraydı. Dişi ağrıyan kayınbiraderimi tedavisi için gece arabama alıp yola koyulduk. Otogardan Büyük alışveriş merkezine doğru karanlıkta hızla ilerlerken birdenbire karşıma iki araba bana doğru geldi. Karşılıklı sert frenleşmeden sonra durup yola devam ettik. Yolda veya yolun girişinde hiçbir ikaz veya uyarı levhası yok. Vakit yine söylüyorum gece 10 civarı. Biraz ileride belediye işçilerinin yolda kazı yaptıklarına şahit oluyoruz. Ama karşı yolda da uyarı-ikaz yok.

Önce 155'i daha sonra Belediye'yi aradık. Emniyet konu ile ilgilerinin olmadığını ve Belediyeyi aramamızı tavsiye ettiler. Telefona çıkan Belediye memuru konu ile ilgili bilgi talep etti. Haberlerinin olmadığını söyleyince bende gazeteci olduğumu ve konuyu medyaya yansıtacağımı belirtince tutuştular. Birkaç dakika sonra tekrar arayıp özür dilediler. Aslında orada ikaz levhalarını koymayı düşündüklerini fakat çöpleri karıştıran çocukların bu plastik levhaları çaldıklarını belirttiler.

Bakın bakın özrü kabahatinden de büyük. Beyler insan canı bu kadar ucuz mu? Plastikler çalınıyorsa çelikten levhaları yola sabitle, ne bilim bir elinde ışık olan bir adam koy. Yapamıyorsan çöp varilleri ile önlem al, bunu da mı hiç düşünemiyorsunuz? Ne yani gece gece Celalettin Beyi uyandırıp:

- Ağam böyle bir sorun var? Ne yapalım? demenizi beklemiyoruz. Ama çözüm üretecek sizlersiniz. Yapamıyorsanız ya görevinizi bilenlere devredin ya da yolda bu saatte kazı yapmayın.

Gelelim ikinci meseleye. Dükkanınızda, işyerinizde, devlet dairenizde işinizi bitirip akşam akşam evinize geliyorsunuz. Eeee haliyle elinizi-yüzünüzü yıkayacaksınız, fakat musluktan müzik sesi geliyor. Tııııııııııss. Ne olmuş diyerek gözünüzün nuru, evinizin direği hanımcağınıza seslendiğinizde kadıncağız biçare boynu-büyük bir melek gibi gözünüze bakarak:

- Herif belediye suyu kesmiş. Bizim de habarımız yok (Hanfendi gezmeden yeni gelmiş, bilgisi yok)

Konu-komşuya soruyorsunuz hiç kimsenin konuyla ilgili bilgisi yok. Haaa mesele sonradan anlaşılıyor. Belediyeci arkadaşlar yanda yeni yapılan siteye-binaya su verelim derken koca sokağın suyunu kesmiş. Haydaaaa gel de kafayı sıyırmaa. Şu sıcaklarda kafayı üşütme. Be mübarek adamlar Urfa'mın Kerbela'ya döndüğü bu sıcaklarda Yezitvari işkence bu millete yapılır mı? İnsan bir anons yapıp suyunuzu depolayın, bir iki saat sonra suyu keseceğiz denilemez mi? Nerede o akıl diyeceğim ama sonra devlet memuruna hakaret etti deyip adamı içeri tıkarlar.

Bakın yolu kazarken bile yolun girişine - çıkışına bir ikaz levhası koyup yolu kapatmaktan acizler. Arabanızla sokağa girdikten sonra durumu görüp geri geri yoldan çıkmak zorunda kalıyorsunuz. Sorduğunuzda:

- Abi levha koyacaktık, bekliyoruz gelince koyacağız. Yok canım isterseniz paket yapıp eve gönderinde gözümüz uyarı ikaz levhası görsün.

NOT: Halen an itibari ile suyun gelmesini bekliyoruz. Yanımıza yaklaşırken lütfen burnunuzu tutunuz.

Gelelim üçüncü meseleye. Canım okurlarım bilir, geçen yıl da aynı konuya değinmiştik. Akşam yemeğinden sonra balkona geçip dinlenirken bir de bakıyorsunuz ki yan inşaatta beton dökülüyor. Hadi hava sıcak işçi kardeşimiz dayanamıyor. Pekiii gece yarısına kadar da beton dökülür mü? Vatandaş beton mikserinin gürültüsünü çekmek zorunda mı? Beyaz masayı aradığınızda aldığınız cevap muhteşem mi muhteşem:

- Beyefendi müteahhit belediyeden izin almış. Hoppalaaa iyi de kardeşim müteahhit rahatsız olan onca vatandaştan izin almış mı? Sen git o betonu sayın başkanın evinin yanında o saatte dök bakalım ne oluyor? Senin ne müteahhitliğin kalır ne de mimarlığın. Askerdeki gibi rütbelerini de dişlerini de sökerler.

Yanlış anlamayın biz kimsenin inşaat yapmasına karşı değiliz. Karşı olduğumuz bu işin vatandaş rahatsız olmadan yapılmasıdır. Sıcaktan dolayı beton çabuk donduğu için gece beton dökülüyormuş. Bu işin kolayı var kardeşim betona priz geciktirici kattın mı beton geç donar. Bunu belediye de, müteahhitte, beton firması da bilir. Ben senin gürültünü çekmek zorunda değilim ki.

Ha bu arada vatandaşların Büyükşehir Başkanımızdan bir ricası var. Lütfen Atatürk Bulvarında yeni yapılan hız engelleyiciler hiç hoş görüntü oluşturmuyor. Karayollarındaki gibi hız düşürücüler yapılabilir. Bu yoldaki bir garabette trafik ışıklarının on metre öncesinde evet öncesinde yaya geçim yerinin bulunması. Valla bu sıcakta beni iyi güldürdünüz ya Allah sizin de yüzünüzü güldürsün.

Bu haftalık bu kadar dostlar. Sözümüzü bir kez daha söyleyelim: Bizim kimseyle bir hesabımız yok. Tek amacımız güzel şehrimizin hak ettiği seviyeye ulaşması, daha da güzelleşmesi. Allaha emanet olun.