Yahudi varlığının İslam düşmanlığı varoluşsaldır. İslam ile savaşı İslam'ın Medine'de egemen olmasıyla başlar.

Resul (s.a.v.) Medine'ye hicret edip İslam Devleti'ni kurduğunda Yahudi kabilelerini de Medine şehir devletini savunma anlaşması olan Medine Vesikasına dahil etti. Resul (s.a.v.) böylece hem onların şerrinden korunmuş ve hem de onların İslam dinine girmelerini kolaylaştırmış oluyordu.

Ancak dinlerini tahrif edip millileştirerek Beni İsrail olmaktan çıkıp Yahudileşen bu kabileler Müslüman olmak yerine İslam ile savaşmayı çoktan seçmişlerdi. Entelektüel geçinip ümmi ve kitapsız müşriklerin İslam'a girmelerine engel olmaktan geri durmuyorlardı. Müşrikliğin İslam'dan daha hakikatli bir itikat olduğunu söyleyecek kadar İslam'a düşmanlıkta ileri gittiler.

Yahudilerin teorik olarak sürdürdükleri bu fikri ve siyasi düşmanlık bilahare fiiliyata dönüşünce Resul (s.a.v.) hak ettikleri muamele ile onlara karşılık verdi. Kılıçtan geçirilip öldürülmeleri yanı sıra bazen de tehcir edilmekten kurtulamadılar.

Görüldüğü üzere Yahudi varlığının İslam düşmanlığı itikadi ve tarihidir.

Beni İsrail olmaktan çıkıp Yahudilileştikleri günden beri Allah tarafından lanetlenmiş, yer yer hınzırlara ve maymunlara dönüşmeyi hak edecek kadar insanlıktan uzaklaşmışlardır. O günden beridir Yahudi kavramı, dünyada ikinci bir örneği olmayan bir deyim olarak aynı anda hem bir ırkı ve hem de bir dini birlikte ifade ede gelmiştir.

Üstün ırk ve milli bir tanrı inancı üzerine kurulan olan bu din, insanlığa karşı açılmış en büyük savaş olarak dünya sahnesinde asırlarca boy göstermiştir. Ancak tarihin hiçbir döneminde bağımsız bir hayat sürememiş olan bu inanç egemenliği altında yaşadığı her devlete ihanet etmiş ve onları sırtından hançerlemiştir.

Bunun son örneği Osmanlı Hilafet devletidir. Avrupa Hıristiyanların desteğini de arkasına alan Katolik İspanyollar 1492'de Endülüs İslam Devletini yıktıklarında 1.000.000 / bir milyon Müslüman'ı katledip yüz binlercesini sürgün ettiler. Osmanlı donanması, yollara düşen 300.000 kadar Müslümanı Fas ve Cezayir'e nakletti. Katolik İspanyollar Müslümanlarla birlikte yüz binlerce Yahudi'yi de İspanya'dan sürgün ettiler.

Denize sürülen bu Yahudi kitlesini İnsanlık namına topraklarına alan Ülke yine Osmanlı Hilafet devleti olmuştu. Ne gariptir ki; Hilefetin ilga edilip Osmanlı devletinin yıkılmasına yine bu konverso (dönme) Yahudiler önayak olacaklardı.

İngilizlerin öncülüğünde 1948'de İslam toprağı Filistin'de kurdurulan İsrail varlığına geldiğimizde, baştan sona bir terörist oluşum ile karşı karşıya kalırız. Yahudi varlığının ortaya çıkış süreci boyunca ve 1948'den bu yana bu terörist yapının Müslüman Filistin halkına yapmadığı eziyet ve işkence kalmamıştır. Müslümanlara öz yurtlarında esir muamelesini reva görerek sindirme yoluna gitmiştir.

Nitekim türlü katliam ve siyasi manevralarla İngilizler, bir ileri karakol olarak kendileri için inşa ettikleri İsrail Terör Oluşumu'nu koruyup kollama ve dolayısıyla varlığından nemalanmayı bugün ABD devralmıştır.

İşte; zamanın Başbakanı R.Tayyip Erdoğan'ın İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e "one minute" çekmesinin İslam dünyasında büyük bir yankı uyandırmasının nedeni Yahudilerin bitmek tükenmek bilmeyen İslam düşmanlığıdır.

Türkiye'nin Müslüman halkları istinasız Türkiye'nin Yahudi varlığıyla iyi ilişkiler kurmasına karşıdır. Zamanında Yahudi varlığının bir devlet olarak tanınmasına da karşıdır. Halk Davos ve Mavi Marmara hadiseleri dolayısıyla yüzeysel de olsa Yahudi varlığının dışlanmasını onaylamıştır. Hatta Yahudi varlığıyla ilişkilerin tamamen koparılmasına ve varlığını tanıma protokolün iptal edilmesinden yanadır.

Şimdi yaşanan bu kadar olaya rağmen İsrail ile ilişkilerin yeniden normale dönmesi için bazı manevraların yapılmakta olduğu sezilmektedir. Müslüman halkın beklentilerini boşa çıkarmaya ve halkı hayal kırıklığına uğratmaya kimsenin hakkı yoktur. Yahudi varlığının Müslüman kardeşlerine günü birlik reva gördüğü işkence ve katliam tüm hızıyla devam etmektedir. Her gün Müslüman halkın evlerini yıkıp yeni yerleşim alanları inşa edilmektedir. İslam'ın kutsal mekanları Yahudi çizmesiyle kirletilmektedir. Her şeyden önemlisi Yahudi varlığı işgalci konumunu sürdürmektedir.

Bütün bunlara rağmen Yahudi varlığıyla yeniden sıcak ilişkilere girişmek kabul edilemez. Türkiye halklarının böyle bir girişimi onaylamayacağı açıktır.