Bir ağaç gibi 600 yılından itibaren Bereketli Hilal'den doğan İslam Dünyası, bir asırdan az sürede; Hindistan'a, Türkistan'a, Anadolu'ya ve Kuzey Afrika üzerinden Sicilya ve Cebeli Tarık boğazından Endülüs'e geçerek, en az yedi yüz yıl süreyle altın dönemini yaşamıştır. Bu dönem günümüzde kullanılmakta olan başta matematik, coğrafya, tıp, fizik, kimya, simya, uzay, siyaset, diplomasi ve sosyoloji gibi ilimlerin temelini oluşturmaktadır.
13. yy'da, doğudan Moğolların Bağdat'ın işgaliyle kırılan İslam Dünyası ve aynı dönemde Batı'dan gelen Haçlı seferleriyle de sarsılmışsa da kısa sürede toparlanmış ve Osmanlı İmparatorluğuyla en az beş yüzyıl daha Uluslararası İlişkilerde, Başat Güç konumuna geçmiştir.
18.yy'dan itibaren iç çatışmalar ve rehavetle fütuhat ruhunu kaybeden İslam ülkelerinden, (ç)alınan harita, pusula, gemi ve ateşli silahlar gibi okyanusu aşan imkânlarla sömürgeciliğe başlayan kıyı Avrupa ülkeleri kısa sürede Amerika kıtası, Afrika kıyıları, Hindistan ve Çin üzerinden dünyaya hâkim olmuştur.
Batı ülkeleri bu dönemde işgal edilecek yerlere karşı üç önemli taktik uygulamıştır: Kendi aralarında kavgalı bile olsa, hedef kontrol altına alınıncaya kadar haçlı ruhuyla işbirliği, işgal edilen yerin parçalanması ve buraların sürekli kontrolü için terörle yönetilmesi. Konumuz, üçüncü maddeye dayanmaktadır. Çünkü İslam Dünyası son bir asırda terörle yönetilmektedir.
Bugün, dünyada 208 ülke bulunmaktadır. Bugün dünyada 58 Müslüman ülke bulunmaktadır. Ekonomik ve askeri olarak Dünyanın en stratejik noktalarında bulunan Müslümanların nüfusu, 2 milyardan fazladır ve bunun %90'ı Sünni'dir.
Bugün Başkan Erdoğan'ın G-20 Zirvesi için gittiği Endonezya, 230 milyonla en kalabalık tek parça İslam ülkesi iken; Pakistan, Hindistan ve Bangladeş arasında bölünen Müslümanlar, 600 milyondan fazladır. Ruslar tarafından yedi parçaya bölünen Türkistan, İngilizler ve Fransızlar tarafından 40 parçaya bölünen Arabistan'da da 500 milyon civarında Müslüman yaşamaktadır.
Bugün başta Türkiye olmak üzere, Suriye, Irak, Yemen, Libya, Endonezya, Afganistan, Pakistan, İran, Nijerya ve Mısır gibi önemli ülkeleri terörle uğraşmaktadır. Suriye'de Şam'ı 51 yıldır yöneten başta Baas Örgütü, Şebbihalar, DAİŞ ve PYD başta olmak üzere en az 40 örgüt bulunmaktadır. Benzeri durum, DAİŞ'in 2003 yılında ilk kullanım alanı olan Irak'ta 72 örgütten oluşan Haşti Şeabi ile bundan daha fazladır.
Asker görünümlü darbeciler, siyasi parti ve medya görünümlü fesat örgütleri, Frenk illeti ideolojiler, okul görünümlü sayısız misyoner kolejleri, turist ve arkeolog görünümlü ajanlar, beşinci kol faaliyetlerinin başlıca yumuşak güç unsurlarıdır. Türkiye, tıpkı sekiz asır önceki Haçlı seferlerinde olduğu gibi, İslam Dünyası içinde buna son iki asırda en çok maruz kalandır.
1865 yılından itibaren Jön Türkler üzerinden başlayan süreç, 1899 yılında Osmanlı İttihat ve Terakki Derneğine dönüşmüş ve Paris'te örgütlendirilmişlerdir. 1909 yılında yapılan darbeyle Sultan Abdülhamid'in tahtan indirilmesiyle, Osmanlı İmparatorluğu tıpkı Yıldız Sarayı gibi yağmalanmıştır. Bu dönemde, İtalyan Carbonari örgütü esas alınarak kurulan Ricalı Gayb tarafından, altı asırlık koca çınar bir balta darbesiyle yıkılmıştır. Örneğin, şu anda Suriye'de bunun adı Meclisi Milli'dir, Selahaddin-i Eyyubi'nin türbesine ayağına vuran Fransa'nın Suriye komutanı Henry Gouraud ve Kudüs'e ayak basan İngiliz Allenby ve Osmanlının müttefiki Almanlar, Müslümanlara karşı haçlı ruhuyla ortak hareket etmiş ve ortak kutlama yapmışlardır.
Hayatlarında kar görmeyen Bağdat ve Basralı Arapları, Ruslara karşı Kars'ta kar kuyularına gömmen Almanlar, Anadolu bozkırlarından toplanan Türk çocukları Sina çöllerine, Suriye'den toplanan çocukları da Çanakkale'ye gömdü. Amaç Osmanlının soyunu kırmaktı. Savaşın sonunda, Osmanlı müttefiki Almanlar, 730 yıl önceki haçlı seferlerindeki İngiliz ve Fransızlarla birlikte Kudüs'ün geri alınışını kutlamışlardır. Bu durum bugün, 70 yıllık NATO müttefiki ABD'nin Yunanistan ve PKK-PYD desteklemesinden de rahatlıkla görülebilmektedir. Almanlar, kasıtlı olarak Rus, İngiliz ve Fransızları Osmanlının üzerine çekmişlerdir.
Türkiye, bugün en az üç tür terörle sınanmaktadır: Birincisi, aileyi ve gençleri yıkmayı hedefleyen uyuşturucu, LGBT hareketi ve sosyal medya, ikincisi Batı odaklı, muhteşem geçmişi küçümseyen ve sadece sınav odaklı öğretim sistemi ve son olarak Anadolu kardeşlik kültürünü mahveden ideolojik terör örgütleri. Burada, 3000 köy boşaltan, mahalleler ve şehirler yıkan, on binlerce kişiyi katleden ve en az bir trilyon dolara mal olan 40 yıllık PKK, başta gelmektedir.
Almanlar Max Von Oppenheim, İngilizler ise Kürt Lawrance olarak da bilinen Binbaşı Noel üzerinden Kürtleri, Osmanlıya karşı ayaklandırmak istediyse de başarılı olamadı. Hamidiye alaylarında pişen Kürtler, Rusları ve Ermenileri yenilgiye uğrattığı gibi Süleymaniye merkezli Irak Kürtleri de Şeyh Mahmut Berzenci liderliğinde İngilizleri epey oyaladı ve ancak tarihte ilk kez sivil halka, uçaklardan atılan kimyasal silahlarla Kürt kıyamı bastırılabildi. Bunun üzerine Kavis Ağa, Türk kardeşlerinden yardım istemiştir.
Bugün, ABD liderliğindeki Batı Dünyası, Müslüman Kürtleri, Arap ve Türklerle savaştıramayacağını anlayınca, Araplara Baas Partisi üzerinden yapıldığı gibi Kürtlere de HDP ve PKK üzerinden kancayı atmış durumdadır. Örgütün medya, silah ve para açısından Batı'dan destek görmesinin sebebi budur.
Türkiye'de, Kürtleri ırkçılık ve bölücülüğe sürükleyen el, aynı zamanda PKK'yı kullanan eldir. Çözüm sürecini bitiren, çukur savaşını yapan, 6-8 Eylül olaylarını ve 15 Temmuz darbesini yapanlar aynı kişilerdir. PYD, Suriye'de Esed'le beraber Batı silahları ve stratejisiyle hareket etmektedir.