Yazıma, Diyarbakır Ulu Camii, Hasan Paşa Hanı ve Dört Ayaklı Minare arasında, yerli ve yabancı turistlere, doğal ve gönüllü rehberlik yapan, bildiği ve inandığı kadarıyla İslamiyet'i saf ve fakir haliyle anlatan ve iki gün önce İstanbul'da faili meçhul bir suikasta kurban giden, Diyarbakırlı Ramazan Pişkin'in sözleriyle başlıyorum: "Bak! Ben Tayyipçi değilim ama doğruyu söyleyeceğim. Tayyip Erdoğan, Kürtlere her hakkı verdi ancak siz gidip, Kürtleri öldüren CHP'yle işbirliği yaptınız."
Yine, Hrant Dink'in, "Su, çatlağını buldu" videosunu (https://www.youtube.com/watch?v=mqxvGqCIscY) izleyenler, orda, Sivas'tan Dink'i arayan yaşlı amca ona şöyle der: " Buraya gelen yaşlı bir kadın vardı. 10 gün kadar buralarda kaldı. Geçen gün öldü. Sahibi çıkmayınca biz de Müslüman adetlere göre mezarlığımıza gömdük. Esasen Paris'te yaşayan kadın bizim (Ermeni) arkadaşın annesi çıktı. Köye gittik. Muhtar dedi ki arkadaşa, annendir cenazeyi alıp gidebilirsin. Takdir senin. Ancak bize göre kalsın Müslüman mezarlığında. Bu kadının hayatı burada başladı, burada bitti. Paris'e kadar uzandı. Ancak su çatlağını buldu. Dokunmayın" . Dink derki, O, nasıl bir ruh… Dünya'da hiçbir hoşgörü ve insanlık bu zirveye henüz ulaşamamıştır. Anadolu irfanı ve basireti budur işte.
7 Haziran 2015 seçimlerinde TRT Kürdi'deki programımı bitirip Diyarbakır'a dönüyordum. Önümde, Selahattin Demirtaş VİP koltuğuna kurulmuştu. Benim de canım çok sıkılmıştı. Demirtaş da 7 Haziran seçimlerinin adeta kahramanıydı. 82 vekil ve %13 oyla, İstanbul'da da 3. Parti olmuştu HDP. Selam verdim, toparlandı tanıştık. Beni zaten AKP'li hoca olarak biliyordu. Başkan dedim, "tarih size bir fırsat verdi. İsminiz gibi II. Selahaddin olabilirsiniz. PKK'ye rest çek. 82 vekili arkana al. Bu topraklarda ırkçılık ve kavga olamaz. İstanbul, Kürtlerin en çok yaşadığı yerdir. Türkiye'ye ve Erdoğan'a destek verelim". Kısa ancak olumlu bir sohbet olmuştu. Maalesef, Demirtaş aynı gün PKK ve Amerika'dan gelen emre göre, Diyarbakır'a inerken ilk ifadesi, "Seni, Başkan yaptırmayacağız" oldu. Körün gözü açılınca, ilkin bastonu kırması gibi davranmıştı. Bundan bir yıl önceki 6/8 Ekim olaylarından ders alınmadığı gibi bir ay sonra gelecek olan Çukur savaşından sonra bölgede sonuç, tam bir felaket oldu.
Bütün bu süreci şundan dolayı anlatıyorum: Rahmetli Ramazan'ın ve Hrant Dink'in ifadeleri doğrudur. Zaman, Demirtaş'la görüşmemi ve düşüncelerimi haklı çıkardı. Halk arasında, %96 destek alan barış süreci çöktü. PKK, karmaşık silahlarla daha da silahlandırıldı. Suriye, daha da berbat oldu. Oradaki Kürtler de Arap aşiretlerinin bir kısmıyla beraber, ABD'nin mankurdu oldular. Hepsi, Irak ve Gazze'nin akıbetine her an uğrayabilir. 107 yıl önceki olaylardan ders alınmamıştır. ABD'nin orda en az 18 askeri üssü bulunmaktadır. Çünkü eğer buradak insanlar kavga etmeseler ABD, hepsini vurabilir. Onları birbirine düşür kendini hakem yap, 2500 yıllık Arsito-İskender'den, Batı'ya kalan taktiktir.
DEM, HDP'den önce 1991 yılından beri PKK tarafından kurulan 16. Parti oluyor. Artık alfabede harf kalmamıştır. Ancak ilginçtir ki, 2007 kurulan PKK, 84'te kurulan PKK'dan farklı olmasına rağmen bu üç harf değiştirilmemiştir.
Eski Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, PKK'nın belediyeyi paralel yönetim adına kontrol eden temizlik kadrosunda görev yapan, topal bir terörist tarafından sorguya çekildiği iddiaları medyaya paylaşılmıştı.
Diyarbakır anaları, 3 Eylül 2019 yılından beri evlatlarını HDP'nin kapısından istiyorlar. Çünkü DÜODER üzerinden buraya kanalize dilen çocuklar Fis Ovası'ndan Kandil'e kadar gönderildiler. 15 ton bombanın patladığı Dürümlü köyünün devamını isteyen ve Fatih Paşa Camii'ni yakanlar ve bu anaların gözyaşı, kabul edilemez.
Kısaca, DEM dediysem de siz PKK anlayın. PKK, PYD ve DSG gibi. PKK dediysem siz ABD, Avrupa ve İsrail anlayın. Bunlar, siyaset değil Kürtleri AB-D'ye mankurt yapmak isteyen paravan örtülerdir. Bunlar, Filistin'e nasıl bakıyorlarsa Kürtlere de öyle bakıyorlar. Hatta Selahaddin'i Eyyubi'den dolayı daha da kötü bakıyorlar.
Hani, halkların demokrasisi ve Türkiyelileşme? 40 yıldır bu coğrafyada terör devam ediyor. 1,5 triyon dolar zarar oldu, yüzbinlerce insan doğrudan öldü ya da yaralandı. Milyonlarca kişi köyünden oldu. Gabar dağından petrol yerine kan fışkırdı. Sorunlarımızı biz çözmezsek, AB-D bizi Ukrayna gibi kullanır, İsrail gibi bebeklerimizi canlı yayında öldürürler.
Bunların, ruhları ve hedefleri aynıdır: Kültürü, insanı ve fıtratı bozmak. Ana hedefleri ise 107 yıl önce Ermenileri kullanıp attıkları gibi şimdi Kürtleri, Araplar ve Türklere karşı kullanmak istiyorlar. Siyaseti burada sadece yumuşak eldiven gibi kullanıyorlar. Osmanlıyı dağıttıkları gibi Türkiye'yi dağıtmak istiyorlar. Araplara ve Şerif Hüseyin'e İmparatorluk vaat edenler, onların tepesine İsrail bayrağını dikti, petrollerini son damlasına kadar çekiyor ve topraklarını paramparça yaptılar. 117 gündür Gazze'de insanlar canlı yayında şehit olurken, binalar yıkılırken, bu oyunlara gelmemek lazım.
YRP ve HÜDA PAR Kürt olayları konusunda, DEM'den daha hızlı demlenmektedir. Hegemonya'dan dolayı, Şanlıurfa belediyesinde yeni ceket vakası olabilir. Vakit varken bu konu yeniden gözden geçilmelidir.
İstanbul'dan DEM'in Başak Demirtaş'ı aday yapması, oradan parlayacak bir kişi, Cumhur İttifakı ve Selahattin Demirtaş'ın yapamadığını yapmak, gerçek barış adına olumlu görülmektedir. Rawest tarafından yapılan 1002 kişilik bir ankete göre orada yaşayan Kürt seçmenlerin %70'e yakını, DEM'in bir aday çıkarmasını istemişlerdir. Bu, 7 yıl önce olduğu gibi ve Demirtaş'ın kullanamadığı tarihi bir fırsatı kullanmak adına, Kürtlerin şiddetten değil siyasetten yürüdüğünü ve toplumda şiddetin kabul görmediğini göstermek adına ikinci tarihi tekrar olabilir.