Bambaşka bir ruh ikliminin tarife sığmaz coşkunluğunu yaşadığımız bu zaman dilimi şüphesiz ki bizleri yeni, yepyeni sayfalara sürüklemektedir. Kendimizi kalıpların ötesine götürdüğümüz ve bu kalıpları aşmaya çabaladığımız, her şeyin zahiriyle yetinmeyip batınını tefekkür etmeye, şekilden öte manaya geçmeye çalıştığımız bu zaman dilimi elbette bizde ayrı bir tat bırakmalıdır.

Her günü, her saati, her dakikası özel ve her anında da bakir bir ruh barındıran; "Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur" ayetini daha iyi anlamamızı, maneviyatın insanda açtığı pencereleri daha net görmemizi sağlayan ve kendimize dönerek özümüzü anlamaya çalıştığımız öyle bir zaman dilimi.

Her ibadet ayrı bir mana katar ruhumuza bunu daha iyi anlarız. Duanın gücünü daha bir kavrarız mesela. Orucun yalnızca bedeni aç bırakmaktan ibaret olmadığını ve meselenin ruhu maneviyatla doyurmak olduğunu daha bir idrak ederiz mesela.

Kardeşlik bilincini daha bir damarlarımızda duyarız. Paylaşmanın toplumu götüreceği noktayı ve bu noktadan başlayarak birbirimizi sevmenin, birbirimizi önemsemenin açtığı sayfayı daha net görürüz.

Ramazan ayının bu manevi iklimi her Müslümanda çok belirgin bir şekilde hissedilir elbette. Hepimiz sahurdan başlayarak kendimizi yeni bir yola koymanın sorumluluğunu ve dolayısıyla mutluluk ve huzurunu yaşarız. Sahur zamanı evlerin pencerelerinden sokaklara dökülen koşuşturma sesleri, yeme-içme telaşı başka başka resimler çizer zihnimize.

Ve gün boyu orucun maneviyatıyla yaşamanın, sokaklarda, insanlarda, camilerde ve bilhassa çocuklarda Ramazan ayının o derin coşkusunu görmenin mutluluğuyla iftar anına kadar bir hayli uzun ve sıcak bir yolculuğa çıkmak elbette değiştirir/değiştirmeli ruhlarımızı.

Ve sonra iftar anının o derin, o tarife sığmaz, o anlatılamaz hazzı gelir ruhumuzun ücralarına. Kalbimiz titrek. Kalbimiz bir yağmur suyuna daldırılmış gibi saf ve temiz gelir sanki benliğimize. İftar sofrasında hafiften esmeye başlayan rüzgarın da sevinciyle ötelerden bir davet bekleriz. Aslında bu iftar anının hiçbir zaman son bulmasını istemeyiz. O iftar sofrasında upuzun kalakalmak isteyişimiz boşuna değildir. Bir dua uzar da uzar o an. İnsan o an daha bir kendine kalır. İnsan o an dönmeyi arzular kendine. İnsan o an kendine varabilmenin coşkusunu duyar tüm damarlarında.

Ve ezan gelir birdenbire. İçimizde saklı bir sevinç; orucumuzu kazasız belasız açmanın getirdiği. İçimizde gizli bir hüzün; iftar anının nihayete ermesinden kaynaklanan. Uzaklardan gelen ezan harf harf değer kalplerimize. Bizi bu manevi iklimin diplerine kadar çeker durur. Bizi huzur ikliminin en kalbine götürür durur.

Ve belki biz her yıl sırf bu yüzden büyük bir sevinçle karşılarız Ramazanı. Sokaklar huzur dolar çünkü, insanlar mutlu, çocuklar mütebessim.