Hüznün o kayıp adresini bilir misiniz?

Ben bilirim.

Ben bilirim ki hüzün, bir uzun cümledir bitmeyen. Sonu gelmeyen bir gece, dinmeyi bilmeyen bir uzun yağmurdur hüzün. Karanlıklara düşen gözyaşında, boşluğa karışan uzaklarda saklıdır belki de hüzün.

Suskunluğa bulaşan bir kadındır ya da hüzün; yanağını otobüsün camına yaslayıp içinden içine bir yolculuğa uzanan o mahzun bakışlarda gizlidir hüzün. Elinde kalın bir kitap, parmaklarıyla saçlarında bir garip gezintiye çıkan ve onun uzaklara akıp giden gözlerinde duyumsatır kendini bize hüzün.

Evinin penceresinden dışarıya sarkan kız çocuklarının saçlarına yapışan meraklı bir bekleyiştir belki de hüzün. Kuşların kanadına rengarenk uçurtmalar takan bir uçarı bakış, o masum yanaklardan akan bir mahcup gülüştür ya da hüzün.

Şiirdir hüzün, şairdir. Ahmet Haşimler, Turgut Uyarlar, İsmet Özeller 'de kendini bulur belki de hüzün. Onların şiirlerine, acılarına, hayatlarına yapışan, damarlarından akan acı bir gerçektir hüzün.

Hüzün romanlardır aslında. Bizi çepçevre kuşatan, yoran, düşüren ve tekrar ayağa kaldıran romanlarda saklı bir hazinedir hüzün. Peyami Safa'dır hüzün; Yalnızız romanında Samim'dir, Necile'dir. Ahmet Hamdi Tanpınar'dır hüzün; bir türlü kavuşamayan Mümtaz'dır, Nuran'dır, Huzur'dur yani hüzün. Sevmektir ama, kavuşamamaktır; aşktır hüzün. Sabahattin Ali'nin o ölümsüz romanlarında birleşemeyen dünyalardır belki de hüzün.

Hikayenin kendisidir asıl hüzün. Mustafa Kutlu'da vücut bulmuş halidir. Beyhude Ömrüm'dür, Yoksulluk İçimizde'dir hüzün… her biri ayrı ayrı alıp püskürtür çünkü üzerimize hüznü. Ve… Tirende Bir Keman. Orada Kenan ve oğlu Sado… hüzün değildir de nedir?

Sadri Alışık'ın gülüşünde, siteminde, duruşunda hayat bulur bazen hüzün; Türkan Şoray'ın kapkara gözlerinin tiril tiril titreyişinde, ya da Yılmaz Güney'in kıtalar boyu o upuzun susuşunda. Ve Şener Şen'in Muhsin Bey olup çiçeklerle konuşmasında birdenbire ekranda büyüyüverir bir hüzün, gelir başköşeye oturuverir.

Her gün bizi sabahın koynuna sokup ötelerden akıp gelen Farid Farjad'dır bazen hüzün. İstanbul'dan gelir bazen tınısı, bazen Tahran'dan. Onun soylu ve yoksul ve yetim kemanından boşanan sestir işte hüzün. Nefestir.

Ve bazen Sezen Aksu olur bu hüzün; onun buğulu sesine karışır kelimeler, harf harf dünyalara dökülür, akıp gider… türkü olur, şiir olur, bakış olur, söz olur…

Hüznün o kayıp adresini bilir misiniz?

Ben bilirim / ama anlatamam.