'Sen bir kır çiçeğisin, ben serada ekili,

Sen toplum içinde hür, ben tellerle çevrili!..

Yine de ruhum zinde, yine de tenim canlı;

Çünkü gönlüm sabırlı, çünkü kalbim imanlı!'

Zaman bizleri öyle durumlarla karşılaştırıyor ki ve kader bizi feleğin kahredicilik ve geçicilik yönüyle karşı karşıya getiriyor ki biz olaylara tepki vermekte pasifize edilmiş bulunuyoruz bir çok zaman.

Teknoloji hayatlarımızı çepeçevre kuşattığından beri ve mahremiyet duygusunun vicdanlarımızdan uzaklaştırılıp onun yerine paranın ve şöhretin geçmesinden beri her şey çığırından çıkmış; bizler şaşkınlık içerisinde neye nasıl tepki vereceğimi kestirememenin çaresizliğiyle kendi kendimizi kemirip duruyoruz. Hayatımızda bir çok şey bizim irademiz dışında gerçekleştiği için sabah uykudan uyandığınızda almış olduğunuz bir haber sizlerin küçük dünyasını darmadağınık etmeye yetiyor artıyor bile.

Siz ne kadar idealist ruha sahip olursanız olun ve bunu söylemekten de geri durmayın; eğer toplumun kanaat önderleri ve topluma yön veren insanları bir şeyler yapmaya çalışıyorsa ve biz bu insanların bir sözünden rahatsız olup bu sözlere takılıp onların icraatlarını göremiyorsak; sağlıklı bir duruş ve sağlıklı bir düşünce içinde değiliz demektir.

Medyanın bize yansıttığı her şeyi referans alıp haberin veriliş amacı ve hangi kanalda çıkmasını göz önünde bulundurmadan o haberle ilgili yorum yaparken insanlığın bittiğinden dem vurup insan olmaktan utanıyorsak yani yapılan bir haberden dolayı kendimizdeki insanlık duygularının öldüğünü söylüyorsak demek ki sizin insanlığınız medyanın biçtiği insanlık kadarmış; yani zaten yokmuş kalkıp da ben insanlığımdan utanıyorum gibi beylik cümleler kurup insanlığı ayaklar altına almanın bir anlamı yoktur.

Medya eğer sizin birey olarak yaşamınızı bu kadar cendereye almışsa zaten siz onların çağdaş köleleri durumundasınız. İnsanlıktan bahsetmenize gerek yok bir köle olarak konuşmanız gerekir yani köleliğinizden utanmanız gerekir diye düşünüyorum. Çünkü medya ancak köleleşmiş ruhlarda ve kalplerde infial yaratabilir.

Bizim gelecek adına yaptıklarımız eğer bizi tatmin etmiyorsa, bununla beraber insanlık adına biz kendi kendimize bir şeyler katamıyorsak insanlığın bu güne geldiği yere kadar bir katkımız olmamışsa biz birçok üzücü olan bu durumları hak ediyoruz demektir. Yaptıklarımız ortadadır ve gelebileceğimiz konumlar gelmişizdir; eğer o mertebeleri insanlık lehine kullanamıyorsak ve çalıp çırpmadan, iş yavaşlatmadan tembellik etmeden geri durmuyorsak problemlerin başı biziz demektir.

Şu an içinde bulunduğumuz durum ne olursa olsun; ama benim olsun mantığıyla zengin olup köşeyi dönmektir.

Yetişen gençlik ise lüks yaşamayı ve rahat olmayı kendine hedef seçtiği için kalplerinden de Allah korkusu silindiği için-medya bunu çok iyi empoze ediyor-kendisine her şeyi yapmayı meşru görüyor.

Emek vermeyi o işin derdini çekmeyi düşünmediğinden dolayı ve kolaycılığı kendisine rehber edindiği için yani söylemlerimizle eylemlerimiz uyuşmadığından dolayı iğrençlikler yaşamımızın bir parçası olmak durumuna geldi. Eğer kokuşmuşluğun önüne geçmek için çalışılmazsa ve çalışanları da acımasızca eleştirirsek insanlığımızdan utanılacak daha bir çok şey başımıza gelir ve biz bunlara müstahak olmuş oluruz.

Bundan dolayıdır ki bir insan istediği ve elde etmek için dua ettiği şeyi değil, adil şekilde hak ettiği şeyi elde eder. İnsanların istekleri ve duaları ancak düşünceleri ve eylemleriyle uyumlu oldukları zaman yerine getirilir ve cevaplanır.

Başka hiçbir yolda değil, sadece bu yolda 'Arayan bulur ve kapıyı çalana kapı açılır.'kuralı geçerlidir. Çünkü bir insan bilgi tapınağının kapısından ancak sabır, çalışma ve bitmeyen bir ısrarla girebilir.

Yoksa onun bunun gizli günahlarını ortaya çıkarıp bunları şantaj olarak kullanıp, ne olursa olsun benim adamım olsun mantığıyla davranıp elinden adaletin nirengisini kaçırırsanız ve bir de yaptığınız kötü işlere Allah'ı ve rüyanızda gördüğünüz peygamberi şahit tutup dini dünyevi işlerinize alet ederseniz, başınıza her şeyin gelmesi muhtemeldir vesselam…!!!