Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki; dışarıdan bakılınca insanların dini aynı, kıblesi aynı, kitabı aynı, peygamberi aynı… Alış-veriş yapıyor, beraber okula gidiyor, yan yana, aynı sırada oturuyor, kız alıp veriyor, aynı camide saf tutuyor, bayramda seyranda kucaklaşıyor, düğünde cenazede sevincini, kederini paylaşıyor…

Ama durun bir saniye.

Yazık ki aynı topraklarda hüküm süren, aynı ezana kulak veren, aynı kıbleye secde eden bizler en ufak bir çatırdama, en küçük bir kıvılcımda kendimizi kaybedip, daha sabah selam verdiğimiz komşumuza, kardeşimize düşmanca bakmaktan en ufak bir utanç duymayabiliyoruz.

Sabah dükkanının önünden selam vererek geçtiğimiz kardeşimizin malını ortada elle tutulur, gözle görülür bir sebep yokken yağmalayabiliyoruz. Nerede kaldı bizim kardeşliğimiz, nerede kaldı kitabımız, peygamberimiz. Daha insan olmayı becerememişiz, nerede kaldı Müslümanlığımız.

Bundan birkaç yıl önce Arjantin'de, Brezilya'da baş gösteren ekonomik krizde haber bültenlerine dükkanları, marketleri yağmalayan insanların ellerinde poşetlerle talandan mal kaçırdıkları yansımıştı. Ve biz, onlara bakıp "vah vah" demiştik, "din olmayınca, vicdan olmayınca, kardeşlik bilinci olmayınca böyle olur…" diye diye nasıl da kasılmıştık.

Şimdi haber bültenlerinden dökülen görüntüler apaçık ortada. Benim kardeşim, senin kardeşin, onun kardeşi… Kim olursa olsun fark etmez. Onların düştüğü o zavallı, o acınası duruma yazık ki şimdi biz düştük. Evet, düştük.

Bir kavga, bir gürültü, bir talan, bir yağma… Ve içinde biz. Aynı coğrafyanın adı olmayan insanları, yani biz. Ama adımız insan, ama kimliğimiz İslam.

Nasıl oldu da birdenbire bu hale dönüşebildik. Bu nasıl bir güç ki bir işaretle daha dün ağzımızı doldura doldura "kardeşim!" dediğimiz kişiyle boğaz boğaza gelebildik. Bu kadar mı zayıfız yani? Bu kadar mı sinmiş damarlarımıza cehalet ki; bizi birbirimize düşürmeye meyyal kişilerin aynı senaryolarını oyuna sokmaktan bir saniye bile geri durmuyoruz.

Nurullah Genç'in, "Kardeşler arasında heyhat, su-i zan düştü / Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü" dizelerini okuyunca nasıl içimiz sızlamaz şimdi, yüzümüz nasıl kızarmaz.

Durup düşünmeliyiz. Yeni baştan başlamalıyız belki de her türlü sorgulamaya. İnsan olmanın, İslam olmanın, kardeş olmanın derin bilinciyle yeni baştan kuşanmalıyız belki de. Hemen şimdi, bugün. Yarın çok geç olabilir çünkü…