Sinekli Ali (Alo)
Çermik'in Sinek köyü, adını sıkça duymadığınız ama varlığını hep hissettiğiniz, yüreği geniş insanların yaşadığı bir yerleşim yeridir. Köyün sakinleri, çayırda oynayan çocuklar, sabah akşam köy meydanında toplanan yaşlılar ve hayatın labirentinde depara geçen gençler...
Hepsi, her biriyle özdeşleşmiş birer hikâye taşıyorlardı. Ama hiçbiri, Sinekli Alo kadar iz bırakmamıştı. O, sadece bir birey değil, aynı zamanda sosyal hayatın fenomeni, memleketin havadis duayeni gibiydi. Hayat üniversitesinde master yapmış bilgeliğe sahipti. Ali, Tekerlemelerle konuşabilme yeteneği ile bilgi ve hikmetin sadece okumakla değil; insanın içsel bir idrak ve tecrübeyle ulaşabileceği erdem olduğunu gösterirdi.
Sinekli Ali, halkın gönlünde taht kurmuş bir simgeydi. Çarşının davetsiz solistiydi. Kendi sesini keşfetmiş olacak ki şarkılarla, türkülerle Çermik esnafını selamlardı. İzzet Yıldızhan gibi sanatçıların O köyden çıkmış olması da belki Sinekli Ali'den alınan ilhamdı… Sinekli Ali, ya da halk arasında bilinen adıyla Sinekli Alo, sadece bir şarkıcı, bir türkücü değildi.
Çermik'in ve çevresindeki köylerin en büyük habercisiydi. Nerede bir olay olsa, ne zaman bir sosyal faaliyet olsa, en hızlı şekilde duyuran O olurdu. Herkesin hayatını neşelendirir, aynı zamanda hüznünü de paylaşırdı. Yüreği genişti, bir o adar sesi de... Kimi zaman şarkılar söyler, kimi zaman da halkı bilgilendirirdi. Ayaklı gazete mi desen, ayaklı kütüphane mi?...
1971 yılında meydana gelen Bingöl depremi ve 1974 yılındaki Kıbrıs savaşı sonrası, halk arasında duygular pek karışıktı. Zaferin coşkusu ve kayıpların acısı iç içe geçmişti. İşte o dönemde, Sinekli Alo, bir halk kahramanı gibi, Çermik'in her köşesinde dolaşarak Kıbrıs destanları ve deprem ağıtları yazılı olan afişleri satardı.
Bunların yanında İslam kahramanlarının cenklerini de hem satar, hem de yorumlayarak insanlara adeta cihat coşkusu yaşatan mücahit gibiydi. Bu afişler, yalnızca birer yazılı belge değildi; her biri birer duygunun, birer hatıranın yankısıydı. Zaferi ve acıyı birleştiren, Çermiklilerin göğsünü kabartan kahramanlık öykülerinin izlerini taşıyan o afişleri satarken, sözleriyle de herkesi etkilerdi…
Sinekli Alo'nun yanık sesi, Çermik'in her bölgesinde yankı bulur, kalplere dokunurdu. Zaferin yankıları bir destanda hayat bulurken, acının izleri bir ağıtta sevdiklerinin kaybı gibi kulaklarda çınlardı.
Ali, o zamanlar ilçenin duygusal rehberi haline gelmişti. İnsanlar, Sinekli Alo'yu dinlerken, zamanın nasıl geçtiğini fark etmez, bir anda kendilerini geçmişin ve geleceğin arasında bir yerde bulurlardı. Alo, tüm düğünlerin de assolistiydi. Düğünlerde şarkılar türküler söyleyip oynar, hem de davetlileri coştururdu. Her düğün, her bayram ve her topluluk bir araya geldiğinde; Sinekli Alo, ellerindeki o broşürlerle şarkılarını satmak için hazır beklerdi.
O şarkıların her biri, kasabanın bir anısını, bir duygusunu taşırdı. Her bir kelimesi, toplumun tarihini anlatan birer zaman kapsülü gibiydi. Her bayramda, halkın arasına katılır, ellerinde türkü broşürleriyle neşeyle dolaşır, neşesini ve ruhunu tüm bölgeye taşırdı. Kimse onu sıradan bir satıcı olarak görmezdi; o, ilçenin her bireyiyle iç içe, onların acılarını ve mutluluklarını kendi iç dünyasında hisseden biriydi.
Halk, Sinekli Alo'nun sesiyle adeta büyülenirdi. Şarkılarla, türküleriyle, o anlamlı sözlerle insanları hem güldürür hem de ağlatırdı. Birçok kişi, onun şarkılarında kaybolur, geçmişin acılarına veda eder, geleceğe umutla bakmayı öğrenirdi. Ali'nin yanık sesi, şarkılarında sadece bir melodi değil, duyguların, tarihlerin ve öykülerin buluşma noktasıydı.
Ve öyle günler oldu ki, Sinekli Alo'nun adı bir efsane haline geldi. Her yerde bir hatıra olarak anlatıldı.
Ali, neşesiyle sadece köyünün değil, tüm Çermik'in ruhunu taşıyan bir figür olmuştu. Zaman geçti, yıllar değişti. Ama Sinekli Alo, her zaman hatırlanacak bir isim olarak kaldı.
Çünkü o, sadece şen şakrak bir adam değil, halkının ruhuna dokunabilen bir kahramandı...