Sanat, kültür ve folklor alanında elli yılını vermiş Suriyeli bir muhacirin emeğinin birkaç saat içinde yok oluşunun vermiş olduğu üzüntü ve acıyı ifade etmek ne kadar zor olsa da gücümüz nispetince ifade etmeye çalışacağız.

Suriye'nin kültür ve tarih kokan eserleri, insanları gibi bir bir yıkılıyor, yok ediliyor. Dünya sanatseverleri ve insan hakları savunucuları bu durumu seyretmekle yetiniyor. Burada dünyanın ne kadar ikiyüzlü olduğunu hepimiz görüyoruz.

Bir yandan, bir caninin tarihi yerleri yıkan, yerle bir eden, halkına savaş açarak toplu katliamlar yapan savaş uçakları; bir yandan da dini motifler alet edilerek, haram gerekçesi kullanılarak yapılan tahribatlar. İkisinin de ortak noktası: tarihi eserleri ve insanlığın değerlerini yok etmek.

İnsanlığın utanç duyması gereken bir durum iken, bu yıkıma, yok etmeye kimse müdahale etmiyor.

Bu yazıda, Suriye'de gerçekleşen bütün tarih yıkımlarından bahsetmeyeceğiz. Sadece Taha el-Taha'nın folklora, koleksiyona, sanatçıların biyografilerine ışık tutan ve Suriye'de çıkan bütün gazetelerin arşivi gibi olan müzesinden bahsedeceğiz.

Tarihe mal olmuş şahsiyetleri gelecek nesillere tanıtmak ve aktarmak isteyen Taha El-Taha bize Suriye'nin önemli şahsiyetlerinden birisinin sözünü hatırlattı: Esfar Neccar. Suriye'nin Haseke şehrinde tanınan bir şahsiyet olan Esfar Neccar'ın sahip olduğu arazilerin sınırları çok geniş alana yayılıyordu. Suriye'de Esfar Neccar'ın meşhur bir sarayı vardı. Ama bu zenginlik belli bir süreye kadar sürdü. 1950'lerde yönetim, Esfar Neccar'ın bütün malvarlığına el koyar.

Memurlar el koyma sırasında Esfar Neccar'a derler ki: 'Sen bundan sonra bu muazzam sarayı rüyanda bile göremezsin. Senin sahip olduğun her şeye el koyduk.' Esfar Neccar onlara şunu söyler: 'Yanılıyorsunuz! Benzeri olmayan bu sarayı elimden aldınız. Ey be zavallılar, siz bilmez misiniz, bu sarayı yapan şahıs bir ikincisini de yapabilir. Sarayı ve sahip olduğum her şeyi almakla bana acı ve ıstırap verebileceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bunu böyle bilin.'

Bu Suriyeli sanatçının Suriye'de( Rakka'da) bulunan bu müzesi Arap ve batılı sanatseverler tarafından tanınan bir müzeydi. Bu müzede birçok sanatçı ağırlanmış, ödüle layık görülen sanatçılara çeşitli ödüller verilmiş. Bu sanatçılardan birisi, Urfa'da bulunan Ressam Nihat Kürkçüoğlu, 2011'de müzede düzenlenen etkinlikte kendisine plaket verildi.

Bu Suriyeli sanatçının sahip olduğu müzeye Rakka'da hakim olan güç (IŞİD) tarafından el konuldu. Sanatçı, bu olay üzerine tarihi heykellerin kırıldığını, resimlerin yakıldığını ve müzenin diğer değerli parçalarından hiçbir haber alamadığını söyledi. Aynı şekilde, bu haber karşısında yıkıldığını, geceleri ıstırabından uyuyamadığını, deli gibi yollara düştüğünü ifade etti.

Söz konusu müze, elli yılık emeğin ürünüydü. Sanatçının acısını, onun şu cümleleri ne güzel özetliyor: 'Bir çocuğumu kaybetseydim bu kadar üzülürdüm ancak.'

Ve şunu ekliyor: 'Ben yine ilerlemiş yaşıma rağmen Esfar Neccar gibi derim: 'Yıktığınız müzeyi yapan şahıs, ikincisini yapmaktan aciz değildir. Kültürel faaliyetlerime Urfa'da davam edeceğim. Asla pes etmeyeceğim. Aç kalırım, sanatsız kalmam!'