Yazı yazmak da ağır geliyor artık. Aklımda başka başka konular, duygular, düşünceler var, lakin yaşadığımız durumlar ister istemez soğutuyor bizi başka her şeyden. Canım istemiyor başkaca şeyler yazmak. Tuttuğum notları bir bir atıyorum ileriye. Başka bir zaman, başka bir zaman diye diye sürekli erteliyorum. Şimdi sırası değil bunun, insanlar böyle yazıları garipser, yadırgar diyerekten kendimi zorluyorum.
Evet, zorluyorum ve de zorlanıyorum. Kelimeler de gelip yerleşmiyor bir türlü cümlelerime. İçimden de akıp gitmiyor kelimeler hani harf harf. İçinde bulunduğumuz haldir çünkü halimiz. Canımız yanıyor, yüreğimiz kan ağlıyor çünkü. Kendimizi ne kadar dışta, olayların dışında tutabiliriz ki. Öyle bir cenderenin içinde sıkışıp kalmışız ki bütün yollar üzerimize kapatılmış gibi duruyoruz öylece.
Birileri ipimizi koparmış ve tespih taneleri gibi darma duman olmuş, dağılmışız her bir tarafa. Kopmuşuz, koparılmışız birbirimizden. Kardeşler birbirine düşürülmüş, cemaatler, dernekler, partiler, sivil toplum örgütleri birbirine. Alimler birbirine düşürülmüş, kanaat önderleri, sözü, fikri olanlar birbirine. Ahlar, feryatlar kalıyor yalnızca geriye. Terör ne genç dinliyor ne yaşlı, ne dini var çünkü terörün ne de imanı.
'Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer hakikaten inanıyorsanız, muhakkak üstün olan sizsinizdir.'İlahi kelamını derinden derine idrak etmekten nasıl da uzaklaştık maazallah. Gevşedik, üzüldük, dağıldık, ilk fırsatta birbirimize düştük, düşürüldük işte.
Çıkar bir yol aramanın, bulmanın zamanı geldi de geçiyor. Bize lazım gelen aklı selimi, sağduyuyu, suhuleti, sükûneti tutup var gücümüzle ayağa kaldırmanın zamanı geldi de geçiyor ne yazık ki. Hepimiz, her birimiz, fert fert sorumluluğumuzun o derin bilinciyle hesaplaşmamızın vaktinin gelip geçtiğini anlamamakta inat ediyoruz hala.
Hepimize çok önemli görevler düşüyor. Yaşlısından gencine, mekteplisinden alaylısına, amirinden memuruna her birimiz bir ucundan tutmak zorundayız bu ağır yükün. Kendimize gelmeliyiz artık. Varlığımızın anlamını sorgulamalı, dünümüzü, bugünümüzü düşünerek yarına sağlam bir adım atmanın kararlığında yaşamanın sorumluluğunu tüm damarlarımızda hissetmeliyiz artık.
Bir söze ihtiyacımız var. Bu karmaşayı, bu kırgınlığı, bu gürültüyü dindirecek bir söze ihtiyacımız var. Bu sözü söyleyecek kudrette olanlar yeter artık çekilmesin geriye. Öne atılsın, sorumluluk alsın ve bitsin bu gözyaşı. Bu kara bulutlar dağılsın artık üzerimizden. Gözü yaşlı çocuklar, analar, kadınlar olmasın artık, yeter! Allah aşkına yeter!
Atacağımız bir adımla her şey düzelip eski haline gelebilir, bunu bilelim. Buna inanalım. Bir mıh bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir askeri, bir asker bir bölüğü kurtaracak kudrette olabiliyorsa; bir söz, bir adım da çok önemli bir işlev görür, görebilir.
Sözü olan lütfen bir adım öne çıksın, durmasın geride ki, yeryüzünde gülümser bir eda ile silinmez bir iz bırakabilelim.